Üzerimize Ölü Toprağı mı Serpildi?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 07 Şubat 2019
Çarşamba
İstanbul’da büyük kitabevleri var. Bazısı iki katlı lüks, şık, güzel döşenmiş yerler. Binlerce kitap teşhir edilip satılıyor. Buralarda roman, hikâye, şiir, sanat, eğitim, teknik konulu kitaplar bulabilirsiniz ama şu konularda kitap yoktur:
– Türkiye nasıl çökertildi, bugünkü topyekûn ve vahim krize nasıl düştü?
-Türkiye’nin yücelmesi, kurtulması için hangi çarelere ve çözümlere başvurmak gerekir?
-Türk parası niçin bitirildi? Türkiye nasıl borç batağına ve tuzağına düşürüldü?
-Türkiye’yi bu hale getiren hastalıklar nelerdir?Bunların tedavileri nasıl yapılmalıdır?
-Türkiye niçin Güney Kore, Taiwan, Singapur, Finlandiya gibi kalkınamadı?
-Türkiye niçin yüzde yüz millî ve yerli güçlü bir otomotiv sanayii kuramadı da uzun yıllar boyunca geri teknikli yabancı otomobillerin montajı ile oyalandı?
-Türkiye’deki 200 milyar dolardan fazla kara ve kirli para nasıl biriktirildi?
Evet bizde hayli kitap yayınlanıyor ama memleketin, halkın, devletin durumu hakkında dört başı mâmur, efrâdını câmi ağyârını mâni kaliteli araştırmalar yayınlanmıyor. Meselâ, din ve devlet münasebetleri hakkında hem çok vasıflı, hem de çok cesur araştırmalara ihtiyacımız var. Niçin üç çeyrek asırdan beri ülkemizde siyasî rejim ile din arasında bir çekişme yaşanıyor? Bizde, medenî ülkelerde olduğu gibi din ve devlet niçin barışık ve uzlaşmış vaziyette bulunmuyor?
Bu memlekette, bir kısmı Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde tahsil görmüş, sosyal ilimler konusunda ihtisas yapmış binlerce insan var. Niçin bunlardan birkaç düzinesi böyle kitaplar yazmıyor?
Ülkemizde vahim ve öldürücü sosyal, siyasî, kültürel hastalıklar salgın halindedir. Bunların teşhis edilmesi, anlaşılması ve tedavileri için çareler ve çözümler ileri sürülmesi gerekmez mi?
Bu konuları sağcı da yazacaktır, solcu da; dindar da yazacaktır, lâik ve çağdaş da; milliyetçi de yazacaktır, milliyetsiz de… Yazacaklar, yazılanlar tartışılacak, müzakere edilecek, belki hayli çatışma olacak ve sonunda faydalı neticeler ortaya çıkacaktır. Eskiler ne demişler: Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar, yâni fikirlerin çatışmasından hakikat şimşekleri doğar.
Son Irak savaşı hakkında tonlarla mürekkep hacandı, az kısmı oldukça isabetli, çoğu ipe sapa gelmez binlerce yazı kaleme alındı. Futbol, magazin, şarkıcı türkücü, politika çalkantıları hakkında hiç durmadan aralıksız yazıyoruz. Peki, Türkiye’nin durumu hakkında niçin yazmıyoruz, niçin yazamıyoruz?
Memleket batıyor, on milyonlarca halk sefil ve perişan, devlet sarsıntı içinde ve bazıları hâlâ inatla statükonun devamını istiyor. Galiba bu ülke statüko bağırtıları içinde büsbütün batacak.
Hem demokrasi diyoruz, hem de demokrasiyle bağdaşmayan bir sürü saçma sapan yasak ve tabuyu yürürlükte tutuyoruz.
Türkiye’nin cesur aydınları niçin resmî ideoloji heyulası ile mücadele etmiyor?
Dünyanın hangi ciddî, ileri, medenî, demokrat, insan haklarına ve hukuka bağlı ülkesinde sonu izm’le biten bir resmî ideoloji sultası vardır?
Ülkemizde devlet içinde devletler vardır. Derin devlet, bazı etnik grupların saltanat ve hakimiyetleri, iki kimlikli esrarlı ve gizli bir grubun hakimiyet ve saltanatı… Aydınlarımız niçin bu konuları incelemiyor?
İnceleyip yazarlarsa başları belâya girermiş. Girerse girsin. Onlar gerçek aydınsa, gerçek okumuşsa elbette incelemeye, yazmaya mecburdur.
Türkiye’deki başörtüsü baskılarının içyüzü, esası nedir? Bu konu üzerinde bazı lobiler ve güçler niçin bu kadar hassasiyetle durmaktadır?
Yakın tarihimizde uyuşturucu kaçakçılığından ve trafiğinden milyarlarca dolar vurulmuştur. Bu para kimlerin cebine gitmiştir? Bunu yazacak bir er yok mudur?
Birtakım kodamanlar doların milyarıyla nasıl zengin olmuşlardır? Bu memlekette din adına, Atatürkçülük adına, milliyetçilik ve Türkçülük adına yamukluklar yapılmışsa bunların araştırılması, bilinmesi, bildirilmesi gerekmez mi?
Ülkenin en büyük gücü olan ve mafyalaşan büyük medyada ayda onbinlerce dolar alarak baba-patronların menfaatine hizmet edenler kimlerdir?
Bu memlekette yetmiş milyon halkın iki milyonunun tuzu çok kuru, beş milyonunun tuzu kuru, diğerlerinin durumu berbattır. Niçin bazı aydınlar, uzmanlar çıkıp da bu konuda sağlam bilgilere, belgelere dayalı ilmî ve seviyeli eserler yayınlamamaktadır?
İslâmcı kesim, “Ayasofya, açılsın, başörtüsü serbest bırakılsın” gibi sloganları bırakıp da niçin kaliteli planlar, programlar, teklifler, tenkitler yapmıyor; çareler ve çözümler üretmiyor?
Bu memlekette niçin her kesimin namuslu ve şerefli aydınları, kendi kesimi içindeki kötülüklerin, yolsuzlukların özeleştirisini yapmıyor?
Bunca vakfımız, derneğimiz, platformumuz var. Niçin bunların bir kısmı halkı üretime, teşebbüs-i şahsîye (kişisel girişim), ticarete teşvik etmiyor?Niçin bu memlekette tarımın, hayvancılığın, sanayiin düzelmesi, ilerlemesi için işe yarar, dişe dokunur faaliyetler yapılmıyor?
Kokuşma ile niçin radikal, sert, tesirli bir mücadele başlatılmıyor?
Bir kısım aydınlarımız dünyanın başarılı, sağlıklı, becerikli ülkelerine gidip niçin oralarda inceleme yapmıyor, bu incelemelerinin neticelerini makaleler ve kitaplar şeklinde Türk halkına sunmuyor?
Niçin okul ve üniversitelerimiz hep memur adayı, işsiz yetiştiriyor?
Son otuz yıl içinde islâmî hareket, siyasal İslâm nasıl kirletilmiş ve sabote edilmiştir? Bu konuyu kim yazacak?
Türkiye, millî menfaatlerine taban tabana zıt olarak İsrail güdümüne nasıl sokulmuştur? Şu ana kadar Yahudi devletine çeşitli bahanelerle kaç milyar dolar ödenmiştir? Bu konuda ciddî bir kitap var mıdır?
Evet bu ülkede kafa, beyin, vicdan, akıl kalmadı mı ki, bunca hayatî ve önemli konuda ciddî ve seviyeli kitaplar yazılmıyor, tartışmalar yapılmıyor? Üzerimize ölü toprağı mı serpilmiştir? 17 Nisan 2003