SalıABD Başkan yardımcısı “Bu savaş uzun sürecek, sonunu görmeye bizim ömrümüz yetmez” diyor. Hazret elli yaşında olsa, iyi bakıldığı için yetmiş beş yaşına kadar yaşasa, demek ki, savaş yirmi beş seneden fazla sürecek ona göre. Yine Amerikalı yetkililer “Bu savaş sadece Afganistanla bitmez” deyip duruyorlar. Sırada hangi İslâm ülkeleri var? Şu anda topun ağzında Irak, Sudan, Somali, Yemen bulunuyor. İkisini de bitirmek için Türkiye ile İran’ı da savaşa sokacaklar.

Bu savaş bir dinler savaşı değilmiş. Peki ne şavaşıdır?

Amerika kendi çocuklarının ölmesinden korktuğu için Afganistan’daki Kuzey ittifakını kullanıyor. Kuzey ittifakı adını taşıdığına bakmayın, onlar ittifak etmemek üzere ittifak etmişlerdir. Sovyetler gittikten sonra mücahid gruplar arasındaki iç savaş yüzünden o İslâm ülkesi kan gölüne dönmüştü.

Başkan Genç Bush Şanghay’da Çin lideri ve Rusya başkanı ile görüştü. Terörizme karşı olmak konusunda lafzî (sözden ibaret) ve edebî bir destek aldı, lakin o iki büyük devlet, Afgan savaşında Amerika’yı askerî güçle desteklemek hususunda söz vermedi.

Şanghay görüşmesi sonunda Çeçenistan konusunda Rusya’ya, Doğu Türkistan konusunda Çin’e serbestlik tanındı. Çeçenistan’da yıllardan beri büyük facialar yaşanıyor. Siviller öldürülüyor, kadın ve kızların ırzlarına geçiliyor, evler ve şehirler yakılıp yıkılıyor, işkence yapılıyor, yakalanan Çeçenler işkenceden sonra ailelerine beş-on bin dolarlık kurtuluş akçeleri mukabilinde geri veriliyor. Rusya Çeçenistan’ın kendi toprağı olduğunu iddia ediyor. Medenî ve haysiyetli bir devlet kendi toprağını yakar yıkar mı, kendi vatandaşlarını öldürür mü, kendi halkının ırzına tecavüz eder mi?

Birkaç gün önce 113 Fransız aydını Afganistan savaşını protesto eden bir bildiri yayınladı. Çoğu solcu olmak üzere içlerinde tarihçiler, sosyologlar, düşünürler var. Bildiride “Emperyalist Haçlı seferine hayır!.. Bu savaş bizim savaşımız değil!.. Bu bir linç hareketidir… En kuvvetlinin hukuku ve ahlâkı…” gibi ibareler yer alıyor.

Eminim ki, yakın zamanda bütün dünyada Amerika’nın Afganistan’a saldırısını lanetleyen kitlevî hareketler, protestolar olacaktır.

İslâmi harekete karşı olan bakışını bildiğimiz emekli general Çevik Bir bile, oraya asker göndermemize karşı çıkan beyanlarda bulundu.

Bizim büyük medyamız Afgan savaşına hâlâ o eski, o köhne, o gülünç “Çağdaşlık-Gericilik” gözlüğüyle bakıyor. Bizde güçlü ve üstün bir lise eğitimi, dinamik bir fikir hayatı olmadığı için aydınlarımız iyi yetişmiyor. Büyük araştırıcılara, büyük düşünürlere, büyük sosyolog ve antropologlara sahip olsaydık; onlar kitaplarıyla, ilmî araştırmalarıyla aydınlara, medyacılara, halka, gençliğe bu gibi konularda ışık tutabilirlerdi.

Mikrop savaşı konusunda tüyler ürpertici, korkunç kehanetler, iddialar, rivayetler var. Bundan yirmi beş yıl önce, artık bu hastalığın kökü kazınmıştır denilerek çiçek aşısı üretilmekten vaz geçilmişti. Halbuki uzun yıllardan beri hem Amerika, hem Rusya başta çiçek olmak üzere, askerî maksatlarla kullanmak üzere mikrop üretiyor. Başları iyice derde girince teröristler ve ezilen milletler her çareye başvurabilir. Bütün dünya şarbon, çiçek, veba gibi korkunç hastalıklara karşı tedbirsiz, çaresiz, korumasızdır. İleride milyonlarca insan, hattâ dünya nüfusunun önemli bir kısmı bu gibi hastalıklarla kırılabilir.

Zehirli gazlar, diğer zehirler konusunda da dünya hazırlıksızdır.

Şimdi Batı ülkelerinde Aziz Malachie’nin, Nostradamus’un kehanetleriyle ilgili kitaplar okunuyor. Geçenlerde bir yazımda, Portekiz’de geçen asrın başlarında Hazret-i Meryem’in üç çocuğa görünmesiyle ilgili hadiseden bahsetmiştim. Hazret-i Meryem çocuklara, insanlar günahlarına pişman olup tevbe etmezlerse Rusya’da büyük facialar olacağını haber vermiş. Nitekim kısa bir zaman sonra da Bolşevik ihtilali patlamış. Fatima’daki sırların üçüncüsü yakın zamanlara kadar gizli tutuluyordu. Öğrendiğime göre 2000 yılında bu da açıklanmış. “Papa ve etrafındaki kilise erkanı taşlı bir yokuştan zahmet içinde çıkıyorlar…Papa vurulup öldürülüyor, etrafındaki kilise adamları da öldürülüyor…” Aziz Malachie 12. asırda yaşamış İrlandalı bir piskopos. Onun kehanetine göre, şimdiki Papa’dan sonra iki Papa daha gelecek, sonra Katolik dini sona erecek, yedi tepeli Roma şehri yıkılıp harap olacak.

Türkiye’nin zaten kendisine mahsus çok vahim, çok şiddetli, çok tehlikeli bir krizi vardı. Bu yetmiyormuş gibi şimdi büyük bir dünya krizi başladı. Biz coğrafî bakımdan eski dünyanın tam ortasındayız, adeta cihan muvazenesinin (dengesinin) kilit taşı durumundayız. Halen iktidarda olan siyasî ve idarî kadrolar ülke ve devlet gemisini yaklaşan dehşetli tayfun içinde nasıl idare edecekler?

Savaş genişlerse halkın yiyecek meselesi nasıl halledilecektir? Yanlış siyasetler yüzünden artık kendimize yetişecek kadar buğday ve başka tahıllar üretemiyoruz. Savaş esnasında dışarıdan alamazsak kıtlık ve açlık olur. Ben ikinci dünya savaşı yıllarında (1939-1945) çocuktum, ekmek vesika ileydi. Ülkede kıtlık ve açlık vardı. Bazı bölgelerde açlıktan toplu ölümler oluyordu.

Harp olursa yolsuzluklar ve kokuşma durur mu? Hayır, büsbütün artar. İkinci dünya savaşı yıllarında “Harp zenginleri… Türediler… Karaborsacılar… İstifçiler… Muhtekirler…” vardı. Halk sürünürken onlar çeşitli dalaverelerle muazzam haram servetler ediniyordu.

Talancı ve haramyiyici öyle bir domuzdur ki, ona yarın kıyamet kopacak desen o yine çalmaya, soymaya, talan etmeye devam eder. Kıyamet kopacaksa kopsun, ben talanıma bakarım der.

Mısırlı büyük âlim Sanhurî, 1926’da Paris’te basılan Hilafet hakkındaki değerli eserinde Hilafet’in bir nevi Birleşmiş Milletler Teşkilatı (o tarihte bu kurum yoktu) rolü oynayacağını ve cihan sulhüne büyük hizmet vereceğini yazmıştı. Şu anda İslâm dünyasında, Papalık gibi bir Hilafet kurumu olsaydı, dünya bugünkü anarşiye, savaşa sürüklenmemiş olurdu. Müslümanların bir başı olmasın istediler, şimdi bin baş var. 24 Ekim 2001