Van Yahudileri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 04 Şubat 2019
Perşembe
Vıtal Cuınet’nin “Asya Türkiyesi, İdarî Coğrafya” (La Turquie d’Asie, Géographie Administrative, Paris) adlı kitabının ikinci cildi 1891’de yayınlanmış olup eski Adana, Halep, Mamuretülaziz, Diyarbekir, Bitlis, Van, Musul vilayetlerimizi anlatmaktadır.
Bu cildin Van vilayeti ile ilgili bölümünü okurken birtakım bilgiler dikkatimi çekti. Bunları meraklı okuyucularımla paylaşmak isterim.
(1) O tarihte Van vilayetinde beş bin Yahudi yaşıyormuş (s. 936). Sanırım şu anda Van’da, nüfus kağıdında Musevi yazan vatandaş yoktur. Peki bu beş bin Yahudi ne oldu? Hepsi oradan göç mü etti, yoksa bazıları Müslüman kimliğine mi büründü? Bu hususun araştırılması gerekir…
(2) “Van vilayetindeki Ermenilerin haylisi Yahudi asıllıdır. Büyük lakaplı Üçüncü Tigran’ın Filistin’den getirdiği esirlerden türemişlerdir. Onlarda bugün hâlâ eski İbranilerin ırk ve tipine ait özellikler görülmektedir.” (s. 646).
Bu bilgiler de çok dikkat çekicidir. Ermeni kralı Büyük Tigran Filistin’e yaptığı seferlerde Yahudi esirler almış, onları Van taraflarına getirmiş ve bunlar Ermenileşmiş… Acaba samimî şekilde Ermeni olmuşlar mıydı? Yahudiler varlıklarını koruyabilmek için iğreti kimliklere bürünmeyi tarih boyunca denemiş bir kavimdir. Zahirde Müslüman, Türk, Kürt, Ermeni, Gregoryen, Elen, Ortodoks, Katolik, İspanyol gibi görünürler ama asıl iç kimlikleri Yahudiliktir, dinleri Museviliktir. Bizdeki Sabataycılar gibi.
Cuinet’nin coğrafya kitabında 19’uncu asırdaki Osmanlı vilayetlerinde yaşayan Yahudilerle ilgili istatistikî bilgiler verilmektedir. Bugün Yahudi izine rastlanmayan nice yerlerde Yahudi cemaatleri yaşıyormuş, bunların sinagogları, okulları, hahamları varmış. Bu Yahudiler ne olmuştur? Hepsi birden İstanbul’a, İzmir’e, İsrail’e veya yabancı ülkelere mi göç etmişlerdir, yoksa kimlik mi değiştirmişlerdir. Ezbere konuşmak doğru olmaz. Araştırıcıların, tarihçilerin bu konuyu incelemesi gerekir. Ben şu ihtimal üzerinde durmak istiyorum: Bu Yahudilerin bir kısmı yakın tarihin fırtınaları, hercümerci, girdabları içinde Müslümanlaşmış, Türkleşmiş veya Kürtleşmiş olabilir. Zamanla çocuklarını en yüksek okul ve üniversitelerde okutmuş olabilirler. Bu eski Yahudiler, yeni Türkler, Kürtler ve Müslümanlar önemli makam ve mevkilere geçmiş olabilir…
Sabatay Sevi zuhur ettiği zaman Kürdistan’daki Yahudilerin de büyük heyecana kapıldığını Scholem yazıyor. Kaç kişi Mesih Sabatay’a iman etmiştir? O, mecburen ve yalancıktan Müslüman olduktan sonra kaç kişi imanında sebat ederek Müslüman kılığına girmiştir? Bu Doğu Sabataycıları içinden kaç büyük devlet adamı, bürokrat, fikir ve sanat şahsiyeti çıkmıştır? Neler yapmışlardır? Bu soruların cevaplarının araştırılması gerekmez mi?
Yurt dışındaki bazı müellifler, bazı kaynaklar Ziya Gökalp’in Yahudi asıllı olduğunu iddia ediyor. Elimde fazla bilgi ve veri yok ama olan kadarını ileride yazacağım. Gökalp önce Kürt ve Kürtçü olarak ortaya çıkmış sonra Türkçülük ve milliyetçilik konusunda birinci isim olmuştur. Onun dostu, talebesi, yakını Moiz Kohen de, Tekin Alp takma adıyla Türkçülük ve milliyetçilik konusunda bir çığır açmış, hatta kitaplarından birine “Kahr olsun Şeriat” başlıklı bir bölüm koymuştur. Moiz Kohen adlı bu Yahudi niçin Türkçülük ve milliyetçilik konusunda Müslüman Türkleri İslâm dışı, İslâm’a zıt bir mecraya ve vadiye çekmek istemiştir? Bu konunun da ilmî olarak incelenip araştırılması gerekir.
İki kimlikli Yahudiler hakkında binlerce kitap ve kaynakta bilgi kırıntıları bulunmaktadır. Bütün bu bilgilerin aranıp taranıp bulunması ve yekun olarak binlerce referansın bir araya getirilmesi gerekir. Bu parçaların her biri, büyük bir mozayik tablonun parçaları durumundadır. Parçalar bulunup birleştirilince tablonun bütünü meydana çıkacak ve nice sırlar çözülecektir.
Bazı bilgilere ulaşmak çok zordur. İsrail’de bulunan Sabataycı arşivi herkese, her araştırıcıya açık değildir. Yine, yakın tarihte İsrail’e gönderilmiş olan Türkiye Hahambaşılığı arşivine girmek de pek kolay değildir. Lakin araştırılması çok kolay, ortada ve açıkta olan kaynaklar ve bilgiler vardır.Öncelikle bunların toplanması, dosyalanması gerekir.
Yahudilerin tarihimizde önemli şahsiyetli, tesirleri, hareketleri bulunmaktadır. Onbeşinci asırda isyanlar çıkartmış olan Torlak Kemal bir Yahudidir. Torlak Kemal’in şahsiyeti, kişiliği, kimliği, yaptıkları, yapmak istedikleri hakkında dört başı mamur bir inceleme ve araştırma kitabı henüz yazılmamış bulunuyor.
Kanunî Sultan Süleyman ve İkinci Selim zamanında Yahudi nüfuzu ve tesiri Osmanlı imparatorluğunda doruk noktasına ulaşmıştır. Bu konuda da yeterli araştırma yapılmamış, doyurucu kitaplar yazılmamıştır. Yasef Nassi hakkında yabancı dillerde bir yığın kitap var, bizde bir tek kitap bile yoktur.
Tanzimat’tan beri büyük değişiklikler, inkılaplar, ihtilallar, iğtişaşlar olmuştur. Bunlarda Yahudilerin, Sabataycıların, dönmemiş Dönmelerin rolü nedir?
Türkiye’de İslâm dinine ve dindar Müslümanlara açılmış savaş dinsiz Türklerin, dinden dönmüş Müslümanların işi midir, yoksa Yahudilerin, Sabataycıların işi midir?
Son günlerde büyük bir bürokratın annesi vefat etti. Bu kişinin nüfus kimlik kartında din hanesinde Musevi olduğu yazılıydı. Lakin cenaze İstanbul’daki Teşvikiye camiinden kaldırıldı. Normal olarak sinagog’ta yapılacak bir ayinden sonra Yahudi mezarlığında toprağa verilmesi gerekirken niçin camiye getirilmiş, bilahare İslâm kabristanına gömülmüştür? Kamuoyunun bu gibi anti-konvansiyonel durumları bilmesi gerekmez mi?
İslâm dininin zuhurundan bu yana bazı Yahudilerin birtakım hareket ve manevraları olmuştur. Yemenli Bir Yahudi hahamı, Abdullah ibn Sebe’ ismini almış, Hazret-i Ömer’den dinî bir vazife istemiş, ilgi görmemiş, Hazret-i Osman’ın hilafeti zamanında ortaya çıkan fitneler bu zat tarafından körüklenmiş ve planlanmıştır. O gün bu gündür bazı Yahudiler İslâm dünyasında böyle çalışmaktadır.
On büyük cilt mi olur, yirmi cilt mi olur, bir heyet tarafından İslâm Dünyasında Yahudiler ismiyle ilmî bir eser hazırlanmalı ve yayınlanmalıdır.
On dokuzuncu asrın sonlarında Yahudi seçkinleri ikiye ayrılmıştı. Bir kısmı siyonist ideolojiyi destekliyor, bir kısmı da şiddetle aleyhinde bulunuyordu. Biz Müslümanlar bu konuda da fazla bir bilgi sahibi değiliz.
Osmanlı imparatorluğunun yıkılışında Osmanlı Yahudilerinin ve diğer Yahudilerin rolleri nedir?
Yakın tarihimizdeki gizli Yahudiler kimlerdir?Bunlar ne yapmak istemişler, neler yapmışlardır?
Lozan andlaşmasının asıl mimarı Başhaham Hayim Nahum’dur. Hayim Nahum’un gayesi neydi?
Yurda sokulması Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanmış binlerce kitap, dergi, gazete, makale ve broşürde ne gibi bilgiler, iddialar yer almaktadır? Bunlar niçin yasaklanmıştır? Yazılanlar iftira ve yalan ise tarihçilerin bunları reddedebilmesi için onları okuması ve incelemesi gerekmez mi?
Ankara’daki Tarih Kurumu, üniversitelerimiz, Kültür Bakanlığı’mız birtakım iddialar ve isnadlar karşısında niçin susmaktadır?
İslâm dinini bozmak, asıl İslâm’ın yerine kul yapısı, reforme edilmiş, yenilenmiş, işe gelmeyen tarafları çıkartılmış, beşerî bir ideoloji ve hümanizma haline getirilmiş, sulandırılmış, ılımlı İslâm yapılmış yeni bir din çıkartılmak istenmektedir. Bu reform ve yenilikçilik hareketinde birtakım crypto-Yahudiler bulunmakta mıdır?
Normal olarak milletini, milliyetini seven, Türkiye’nin ve Türklerin yücelmesini, güçlenmesini, üstün olmasını isteyen bir Türk, kendisi dindar olmasa bile İslâm’a saygılıdır. Peki, din düşmanı, Şeriat düşmanı bir Türkçülüğün ve milliyetçiliğin arkasında kimler bulunmaktadır?
Samimî bir Türkçü ve milliyetçi olan Dr. Rıza Nur, Hatıratında “Gençliğimde dindardım, namaz kılardım, o günleri heyecanla hatırlıyorum” mealinde satırlar yazmıştır. Daha sonra dindarlığını, inançlarını kaybetmiş olmasına rağmen İslâm dinine karşı asla saygısızlık etmemiştir. Rıza Nur’un zıt kutbunda Moiz Kohen Tekin Alp bulunuyor. O Yahudi ise “Kahr Olsun Şeriat” diye yazacak kadar İslâm düşmanıdır. Acaba hangisinin Türkçülüğü ve milliyetçiliği doğrudur, hakikîdir?
Bundan birkaç yıl önce, sayın Ecevit’in başbakanlığı sırasında Kültür Bakanlığı Tekin Alp’in bir kitabını yayınladı. Ancak, Tekin Alp takma adının yanına parantez içinde “Moiz Kohen” diye yazmayı unuttu. Bu unutma gerçekten unutma mıdır, yoksa pekâlâ bilindiği halde es mi geçilmiştir? 29.08.2003