Çarşamba

 

Türkiye’nin birinci, en önemli, en hayatî meselesi vasıflı insan kıtlığıdır. Bu mesele halledilmeden, çözüme kavuşturulmadan hiçbir başka mesele köklü bir şekilde halledilemez.

Vasıflı idare edenler ve idare edilenler olmazsa vasıflı bir anayasa fazla bir işe yaramaz.

Vasıflı bir yargı ve idare kadroları olmadıkça vasıflı kanunlar ve nizamlar da bir işe yaramaz.

Ülkenin toprakları, madenleri, ormanları, imkânları, potansiyeli ne kadar zengin olursa olsun; şayet o ülkenin idarecileri ve idare edilenleri vasıflı değilse o ülke yine de rezalet, kokuşma, acz, maddî ve mânevî sefalet içinde sürünür durur.

Evet bu ülkeye her şeyden önce vasıflı insan lazımdır.Vasıflı insan nasıl yetişir?

1. Okullarda yetişir. Bir ülkenin eğitim sistemi vasıflı değilse, bütün dünya o ülkeye ve halkına yardım etse yine bir işe yaramaz. İlle de vasıf, ille de vasıf… Vasıflı eğitim sisteminin, vasıflı okulların birtakım şartları ve rükünleri vardır: A) (Uluslararası seviyede ve standartlarda bilgi ve kültür verecek. (B)Bilginin ve kültürün yanında karakter terbiyesi, fazilet ve ahlâk verecek. (C)O ülkenin millî kimliğine ve kişiliğine uyumlu, bu kimlik ve kişiliği yaşatacak genç nesiller yetiştirecek. Bir eğitim sisteminde bunlar yoksa, o sistem ülkenin, halkın, devletin batması için yeter.

2. Vasıflı insanları aile yetiştirir, anne ve baba yetiştirir. Aileler çocuklarını vasıflı yetiştirmiyorsa o ülke bahtına ağlasın.

3. Bir toplum, vasıflı veya vasıfsız insanlarını yetiştirir. Tramvaylarında (İstanbul’da) “Sayın yolcularımız hırsızlara ve yankesicilere dikkat!..” diye beş dakikada bir Türkçe ve İngilizce anonslar yapılan bir ülke batmış demektir. Ölülerin cüzdanlarının, mücevherlerinin çalındığı bir ülke kesinlikle adam olmaz, iflâh olmaz.

4. Müslüman bir ülkede vasıflı fertler ve nesiller camilerde, tekkelerde, lonca ve ahîlik teşkilâtı içinde yetişir. Fütüvvet ahlâkının iş hayatına hakim olmadığı bir İslâm ülkesi battıkça batar.Din kurallarının hayatı tanzim etmediği Müslüman bir toplum içinde insanlar birbirinin meleği değil, kurdu olur.

Vasıflı insan ne demektir? Bunun da birtakım boyutları vardır. Sayalım:

(a) Bilgi boyutu: İnançları, bilgisi, kültürü, ölçü ve hükümleri doğru ve hak olacaktır.

(b) Aksiyon ve ahlâk boyutu: Amelle, işle, hareketle, aksiyonla, yapmakla ilgili ölçüleri doğru olacak ve yaptığı her iş iyi olacaktır.

(c) Estetik, güzellik, sanat, insana haz ve lezzet veren boyut: Vasıflı insan güzeli sever, güzel işler yapar; nefsinde ve şahsında güzellikler sergiler.

Yazık ki, Türkiye’nin “vasıflı Türkiyeli” yetiştirecek bütün kaynak ve kurumları kasıtlı olarak çökertilmiş bulunmaktadır. Bundan birkaç sene önce, Amerikan misyonerleri tarafından idare edilen, ülkemizin en zengin kolejinin müdürünün velilere hitaben yazmış olduğu bir yazıdan bahsetmiştim. Mister müdür “Okulumuzda hırsızlık vak’aları çoğalmıştır. Bu konuda şikayeti olanların filan büromuza müracaatları…” şeklinde yazıyordu. Ülkenin en gözde, en zengin kolejinde hırsızlık vak’aları çoğalmış!.. Vasıfsızlığın, bayalığın, rezaletin, aşağılığın bu derecesi tarihin hangi çağında görülmüştür?

Ülkemizdeki korkunç kokuşmanın ana sebebi vasıfsızlıktır. Çünkü hangi dine, inanca, ideolojiye, doktrine bağlı olursa olsun, vasıflı insan, vasıflı bir vatandaş, vasıflı bir Türkiyeli hırsızlık yapmaz, yalan söylemez, devlet ve millet malını zimmetine geçirmez, banka hortumlamaz, emanete hıyanet etmez, halkı aldatmaz.

Bu satırları sadece Müslümanlar için yazmıyorum. Bu ülkede yaşayan ve çeşitli alt-kimliklere sahip olan her kesimin vasıflı olması gerekmektedir. Dindar vasıflı olacak, çağdaş ve laik vasıflı olacak… Sağcı vasıflı, solcu vasıflı… Sünnî vasıflı, Alevî vasıflı… Türk, Kürt, Arnavut, Çerkes, Boşnak… hepsi vasıflı olacaktır ki, bu ülke kurtulsun.

“Bizim parti iktidara geçer ve Türkiye’yi kurtarır…” Benim böyle ucuz ve boş tesellilere karnım toktur. Efendim! Vasıflı değilsen nasıl kurtaracaksın?

“Şimdiye kadar öteki tarafın müteahhitleri, iş adamları yediler. Bundan sonra biz yiyeceğiz…” Böyle konuşan p…….ler vasıflı değil moloz oğlu molozdur.

“Efendim biz özel bir okul kuracağız ve orada vasıflı gençler yetiştireceğiz…” Nasıl yetiştireceksiniz? Bir kere siz vasıflı değilsiniz.

Kaybolmamaları, bozulmamaları, sapıtmamaları için sıkı tedbirler almak şartıyla yabancı ülkelerin vasıflı lise ve kolejlerinde adam yetiştirmemiz gerekiyor. Bahsettiğim tedbirleri de sadece vasıflı Müslümanlar, vasıflı Türkiyeliler alabilir.

Bu memlekette gereken sayıda vasıflı Müslüman, vasıflı İslâmcı bulunmuş olsa İslâmî hareket bu duruma düşer, Türkiye batar mıydı?

Zâhirde İslâmcılık yapacak, dine hizmet eder gibi görünecek, perde arkasında bir sürü yolsuzluk ve yamukluk yapacak ve birkaç sene içinde köşeyi dönecek, zengin olacak… Böyle moloz, böyle yamuk, böyle sahte dincilerden, İslâmcılardan köy olmaz, kasaba olmaz!

Türkiye, vasıflı Türkiyelilerle kurtulur yükselir. Vasıflı bir Müslüman, aynı zamanda vasıflı bir vatandaş ve vasıflı bir insandır. İyi vatandaş, iyi insan olmayan bir kimse, iyi Müslüman da değildir.

Dini imanı para ve madde olan, şahsî nüfuz ve ikbali için her haltı yiyen, nefsine put gibi tapan pis herifler asla dindar olamaz, iyi Müslüman olamaz, iyi Türkiyeli olamaz.

Müslümanlar son elli yıl içinde bin adet vasıflı Müslüman Türkiyeli yetiştirmiş olsaydılar, hem kendilerini, hem ülkelerini, hem de devletlerini selamete çıkartmış olurlardı.

Bundan otuz beş sene önce koyu dindar biriyle tartışmıştım. Ben, yeterli seviyede ve vasıfta dindar gençler yetiştirilmediğini söylüyor ve bu eksikliği tenkit ediyordum. O ise, “Hiç yoktan iyidir, eskiden bu da yoktu…” diye müdafaada bulunuyordu. Bizi bu “Hiç yoktan iyidir” felsefesi bu bataklığa ve kuyuya düşürmüştür. Şimdi çıkabilirsen çık. 24 Nisan 2003