Vasıflı Milletvekilleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 18 Şubat 2019
Pazartesi
Aylardan beri korkunç bir kriz, pençesindeki Türkiye’yi bunaltıyor, boğuyor ve yapılması gerekenlerin yüzde doksanı yapılamıyor. Çünkü siyaset kilitlenmiş ve kirlenmiştir. Siyasî iktidar “Vazifemizin başındayız… Kıpırdamaya niyetimiz yoktur… Böyle bir zamanda erken seçim düşünülemez… İşler yolundadır…” diyerek statükoyu koruyor.
Memleketi bugünkü hale getiren zihniyetin, şahısların, zümrelerin, kadroların Türkiye’yi kurtarmaları, selamete çıkarmaları, gereken âcil ve esaslı tedbirleri almaları mümkün müdür? Onlar, “Biz bu hale getirdik, kurtarmak da bizim vazifemizdir, biz işimizi biliriz, ülkeyi kurtarmak şerefini kimseye kaptırmayız…” diyorlar. Kısır döngü…
Siyaseti temizlemek, işe yarar hale getirmek için kaliteli vatandaşların milletvekili olması lazımdır. Siyasette kalite unsurları nelerdir?
1. Bilgi boyutu, yani kültürü yeterli olacak. Sadece teknokrat kafasıyla iyi siyaset yapılamaz. Siyasetçinin yeterli sosyal kültürü olması gerekir. İyi derecede edebî-yazılı Türkçe bilecek, millî tarihi ve dünya tarihini bilecek; psikoloji, mantık, ahlâk, metafizik, estetik okumuş olacak, sosyoloji bilecek, sanat tarihi ve kültürü konusunda birikimi olacak.
2. Güçlü bir aksiyon yani ahlâk boyutuna sahip olacak. Faziletli, hikmetli, ahlâklı olacak. Hırsızlık, yolsuzluk, hortumculuk, talan, haram yiyicilik gibi yüzkızartıcı sabıkaları ve eğilimleri olmayacak.
3. Ülke, halk ve devlet olarak Türkiye’nin menfaatlerini, selametini korumayı ilk vazifesi olarak kabul edecek.
4. Partizanlık yapmayacak. Emanetlere hıyanet etmeyecek. Yalan söylemeyecek, halkı aldatmayacak, popülizm yapmayacak, soytarılık ve şarlatanlık gibi düşüklüklerden uzak kalacak.
5. Elbette bir parti mesubu olmanın gerektirdiği birtakım şartlara ve disipline uyacak ama asla genel başkanın bendesi olmayacak, oy verme robotu olma şerefsizliğini asla kabul etmeyecek; gerektiği zaman itiraz edecek, özeleştiri yapacak, vicdanının kabul etmediği direktifleri yerine getirmeyecek. Bıçak kemiğe dayanırsa, aşiret ağası kılıklı başkana kafa tutacak, istifa edecek.
Türkiye’deki bugünkü siyasî yapı, bugünkü partiler kanunu böyle adamların milletvekili seçilmesine imkân vermemektedir. Ülke çapında tam bir demokrasi olmadığı gibi partilerin iç yapıları da demokratik değildir. Parti başkanları birer baba, ağa, cosa nostra baronu gibi hareket etmektedir. Siyasî partiler demokratik hayatın vaz geçilmez unsurlarıdır. Onlar demokratik olmazsa sistem demokratik olabilir mi?
Türkiye’ye hizmet eden bilgili, vicdanlı, iz’anlı, irfanlı, vasıflı, güçlü, üstün, namuslu, şerefli siyasetçilere saygı besliyoruz. Lâkin kendilerini hiçbir ahlâk kuralı ile bağlı görmeyen, siyaseti bir rant ve geçim kaynağı olarak gören, “Önce ben, sonra ben, daha sonra partim ve genel başkanım” diyen, hilekârlıkta Makyavel’e taş çıkartan, parti disiplinine uymak bahanesiyle bütün kötülüklere ve hıyanetlere ses çıkartmayan kötü politikacılara lanet ediyoruz.
Ülkenin, milletin, devletin yüksek menfaatleri mevzuu bahis olunca küçük parti düşünceleri bir kenara itilmelidir. Milletini, ülkesini, devletini kendi şahsî menfaatlerinin, partisinin üzerinde görmeyen politikacı bir canavardır. Böyle politikacılar, bir koyun sürüsünün içine, çoban kepeneğine bürünerek giren aç kurtlar gibi zarar verirler. Nitekim vermişlerdir de.
Bir politika ağası eğer hırsızlık yaparak milyarlarca dolar vurmuşsa, sadece o değil, ona tabi olan siyasetçiler de namussuz, hain ve şerefsiz mahlûklardır.
Demokrasi lâfla, sloganla, vecize ile olmaz. Demokrasi vasıf isteyen bir sistemdir. Siyasilerin vasıflı olmadığı bir demokrasi demokrasi değil, bir anti-demokrasi veya demokrasinin karikatürü olur.
Şerefli ve namuslu bir politikacı ve bir partici şahsına ve yakınlarına ait malları, serveti, bir kuruşunu bile gizlemeden millete beyan etmek zorundadır.
Kara, kirli, haram, necis, çeşitli suiistimaller yoluyla temin edilmiş servetlerle hayırlı politika yapılmaz.
İyi, namuslu, vasıflı, vatansever bir politikacı halktan kopamaz. Gerçek demokrasilerde efendi halktır. Halkın süründüğü, halk vekillerinin ise bir elleri yağda bir elleri balda olduğu sistemler demokrasi değildir.
İyi ve vasıflı bir milletvekili sadece seçildiği bölgenin değil, bütün ülkenin, bütün halkın vekili olduğu bilincine sahip olmalıdır. Böyle bir politikacı sadece kendi kesiminin değil, kendisine muhalif olanların da vekili olduğunu iyi bilmelidir.
Politikacı zaman zaman halkın arasına karışmalı; otobüslere, banliyö trenlerine, minibüslere, tramvay ve metrolara, vapurlara binmelidir. Ayda bir kere halk lokantalarında yemek yemeli, kahvehanelerde çay içmelidir. Gecekondu mahallelerine giderek halkın nasıl yaşadığını, nasıl çile çektiğini gözleriyle görmelidir.
Demokrasi halk rejimidir. Halktan kopuk adamlarla demokrasi olmaz.
Ahlâklı ve erdemli bir politikacı havameydanlarında VİP salonlarına gitmemeli, halk uçağa nasıl biniyorsa onlarla birlikte binmelidir.
Cumhuriyet fazilet = erdem rejimidir. Erdemin olmadığı yerde cumhuriyet bir ismden ve resmden ibarettir.
Aşiret ağası, Nemrud, Firavun tabiatlı siyaset baronları ile demokrasi olmaz. Onlara, eski hükümdarların bendeleri gibi itaat eden adamlarla demokrasi olmaz. Oy verme robotu haline düşmüş haysiyetsiz ve tıynetsiz adamlarla demokrasi olmaz.
Siyasete başladığı zaman küçük bir evi, az bir geliri, bir arsası olan ve on sene sonra Karun gibi zengin hale gelen haydutlarla, mafya zihniyetli adamlarla, saygın soyguncularla, din veya laiklik sömürüsü yapan sırtlanlarla demokrasi olmaz.
Sadece siyasetin temizlenmesiyle iş bitmez ama önce siyasetin önü açılmalıdır. Ülkenin en faziletli vatandaşları milletvekili olup Meclis’e girmelidir. Şu veya bu partiden veya kesimden olmaları önemli değildir. Önemli olan ahlâklı, faziletli, vatansever, temiz, vasıflı, güçlü, üstün olmalarıdır.
Türkiye’de fazla kaliteli adam kalmamıştır ama ilk seçimlerde Meclis’e sokulabilecek beş yüz vasıflı ve ahlâklı adam bulunabilir.
Vatan hainleri, Türkiye’nin kuyusunu kazanlar böyle adamların milletvekili olmasını istemezler. Çünkü onlar milletin, ülkenin, devletin kanını emen vampirlerdir. 21 Ağustos 2001