Pazartesi

Vatansever, vasıflı, güçlü, üstün politikacı kimdir? Böyle bir politikacının sıfatları, özellikleri nelerdir? Kendi görüşüme göre, benim açımdan, bunları anlatmaya, sıralamaya çalışacağım:

(1) En önemli husus hırsız olmaması, haram yememesidir.

Kendi ülkesini, kendi halkını, kendi devletini soyan adam vatansever değildir, vatan hâinidir. Becerikli, akıllı, başarılı, cin fikirli, güçlü olması onun hâinliğini gidermez. Bir politikacının öncelikle mal ve servet durumuna bakılmalıdır. Bu konuda şeffaf ise, berrak ise, şâibesiz ise ne âlâ. Değilse canı cehenneme! İşe sıfırdan başlamış, on senede ülkenin sayılı zenginleri sırasına girmiş, yüz milyonlarca, hattâ milyarlarca dolarlık efsanevî bir servete ve mal varlığına sahip olmuş. Peki bu kadar parayı ve malı nasıl kazanmış? İşte bu husus çok karışık. Malı kazanmamış, götürmüş, apartmış. Dolaylı şekilde rüşvet almış, komisyon almış, paravan firmalar ve çeteler vasıtasıyla ihale almış, iş takip etmiş, velhasıl almış almış almış… Bu adam hırsızdır, kara para sahibidir, haram yemiştir. Böyle bir adam dinî ahlâk açısından da, seküler ahlâk açısından da mezmumdur (kötülenmiştir), merduttur (reddedilmiştir), mel’undur. Onun zahirî başarılarına aldanmamak gerekir. Sonu ateştir. Ülkesine hayır getirmez, şer ve felâket getirir. Tarihimiz, hele yakın tarihimiz böyle adamlarla doludur. Osmanlı devlet-i aliyesini haram yiyicilik batırmıştır. Cumhuriyeti yaşatmak ve korumak istiyorsak, böyle haydutları politikadan uzak tutmamız gerekir. Hedefimiz: Politikada vasıf ve temizlik olmalıdır. Bu hamur (konu) çok su kaldırır. Bu kadarcık yazıyorum, anlayana yeter.

(2) İkinci önemli husus arivist olmamasıdır.

Arivizm hakkında küçük bir kitap çıkartmak istiyorum. Arivist ikbal avcısı demektir. Araplar arivizme vusuliye diyorlar, yani vâsıl olmak masdarından yapılmış bir kelimedir. Arivist, layık ve ehil olmadığı makamlara, mevkilere, başkanlıklara, yüksekliklere; bin türlü hile, dolap, desise, mekir, dalavere, göz boyama, manevra ile çıkan adamdır. Makyavelistin tekidir. Yükselebilmek için her vasıtayı mübah görür, her haltı yer. Sonunda yükselir, yükselir ama memleketi batırır, halkına ve devletine büyük zarar verir. İleri, medenî, dengeli, yüksek kültürlü, tarihî devamlılık çizgisinde yürüyen, millî kimliği korunmuş toplumlarda arivist yetişmesi, arivistlerin yükseklere tırmanması çok güçtür, belki de imkânsızdır. Şifahî toplumlarda ise arivistler, maceraperestler cirit atar.

(3) Kültürünün ülkeye, devlete, halka hizmet edecek derecede yüksek ve zengin olması gerekir.

Millî tarihini iyi bilecek, dünya tarihini bilecek, felsefî bilgi dallarında (psikoloji, mantık, ahlâk, metafizik, estetik) yeterli kültür sahibi olacak, sosyoloji, antropoloji bilecek, sanat tarihi ve kültürüne mâlik olacak, anadilini yazılı ve edebî seviyede bilecek, onun yanında dünyaya bakabilmek için İngilizceyi veya başka büyük bir lisanı kültür kitaplarını okuyup anlayacak derecede bilecek. Evinde özel kütüphânesi olacak. Her ay bu şahsî kitaplığa yeni kitaplar alacak, koyacak ve bunları tedkik edecek. Fikir hayatı ve hareketleri hakkında yeterli mâlumatı olacak, bunları takip edecek. Üniversiteyi bitireli yirmi sene olmuş. O günden beri eline ciddî bir kitap alıp okumamış. Özel kütüphânesi yok. Yirmi sene önce otlamaya başladığı yerde duruyor. Böyle politikacı vasıflı olur mu?

(4) Ahlâk, fazilet, fütüvvet (gönül yiğitliği) sahibi olacak.

Asla yalan söylemeyecek, asla vaadinden dönmeyecek, emanete hiçbir şekilde hıyanet etmeyecek. Âdil ve insaflı olacak. Dosdoğru olacak. Muhaliflerine, düşmanlarına bile güven verecek güçlü ve temiz bir şahsiyete sahip olacak.Kendi aleyhinde de olsa doğruları söylemekten, müdafaa etmekten çekinmeyecek.

(5) Laf adamı değil iş adamı olacak.

Az konuşacak, öz konuşacak, çok iş yapacak. Başladığı işi yarım bırakmayacak, sonuna kadar takipçisi olacak. Geveze, zevzek, farfaracı, mügalatacı, demagog olmayacak.

(6) Halka ve ülkesine hesap verecek.

(7) Estetik ve sanat kültürüne sahip olacak.

Ülkenin, şehirlerin, kırsal kesimin, tabiatın kirlenmesine, yozlaşmasına, çirkinleştirilmesine karşı çıkacak. Heryerde güzelin, güzelliğin, sanatın hâkim olması için gayret gösterecek.

(8) Tarihî kaza ve ârızalara karşı olacak, tarihî devamlılık taraftarı olacak.

(9) Ülkenin ve halkın dominant (hâkim) dinine saygılı olacak.

Halkın din, inanç, inandığı gibi yaşamak, dininin gereklerini yerine getirebilmek gibi haklarını savunacak, bu hakların ve hürriyetlerin ihlâline karşı çıkacak. Diğer temel hak ve hürriyetleri de savunacak.

(10) Kendisini bir partinin, bir zümrenin, bir kliğin politikacısı gibi değil, bütün ülkenin, bütün halkın, devletin politikacısı olarak görecek.

Hizmet ve ilgi hususunda seçim bölgesi kadar diğer bölgelerle de ilgilenecek.

(11) Millî kimlik taraftarı olacak.

Millî kimliğin erozyona uğratılmasına karşı çıkacak. Millî kimliği güçlendirmek, geliştirmek için çalışacak, hizmet verecek.

(12) Halktan korkmayacak. Halkla birlikte yaşayacak.

Halkın içinde olacak. Halkın dertlerini bizzat görecek, yaşayacak. Zaman zaman halkla birlikte toplu nakil vasıtalarına binecek, halk lokantalarında yemek yiyecek, gecekondu mahallelerine gidecek. Fildişi kulelerde yaşamayacak.

(13) Kendi maaşından, kendi kıyak emeklilik haklarından önce halkın menfaatlerini, halkın geçimini düşünecek.

(14) Yükseklere sürünerek değil uçarak çıkacak.

(15) İmkânları ve vakti ne kadar elveriyorsa ülkenin tamamını gezmeye çalışacak, her kesimden halkla ilgilenecek, mesele ve dertleri yerinde görecek.

(16) Şifahî kültürlü değil, yazılı-medenî kültürlü olacak.

(17) Varlığını, sağlığını, hayatını ülkesine, halkına, devletine adayacak; feragatli, fedakâr, idealist olacak.

(18) Nüfuz ticareti ve suiistimali yapmayacak.

(19) Çeşitliliğin ve farklılığın bir zenginlik olduğunu bilecek, çeşitliliklere saygı duyacak.

(20) Şahsını, partisini memleketin, halkın, devletin menfaatlerinin üzerinde görmeyecek, önce memleket, millet ve devlet, sonra ben ve partim diyecek.

(21)

Gerektiğinde

“Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten / Çekildik izzet u ikbal ile bâb-ı hükümetten..”

demesini bilecek ve istifa edip çekilecek.

(22) Korkak olmayacak, itidal dairesinde şecaatli olacak.

Cebanet (alçakça susma) ve tehevvür (delice öfke) ifrat ve tefritinden uzak olacak.

(23) Partizanlığı büyük bir şerefsizlik olarak görecek ve bilecek.

(24) Popülist olmayacak. Halkın nabzına göre şerbet vermeyecek.

(25) Çocuklarına ve ailesine en kıymetli miras olarak şerefli, lekesiz bir hizmet ve mazi bırakacak.

Demokrasi demokrasi deyip duruyoruz. Demokrasi sadece siyasî partilerle, serbest ve dürüst seçimlerle olan bir şey değildir. Demokraside önemli olan vasıf meselesidir, keyfiyet meselesidir.

Vasıfsız demokrasi bir işe yaramaz.

Keyfiyet bakımından seviyesi düşük bir demokrasi bir ülkeyi, bir halkı, bir devleti yüceltmez, güçlendirmez, üstün kılmaz.

Gerçek bir demokrasi vasıflı, güçlü, iyi, seviyeli politikacılarla olur.

İyi bir anayasayla, iyi kanunlarla demokrasi olmaz, gelmez. Onların yanında iyi politikacılar, vasıflı siyasetçiler bulunması gerekir.

Türkiye’nin son 600 küsur yıllık tarihine bakarsak, iyi devlet başkanları, iyi devlet adamları, iyi idareciler, iyi siyaset adamları olduğu müddetçe ülkenin yüceldiğini, güçlendiğini, üstün olduğunu görürüz. İdarecilerin kalitesi düşünce ülke sarsıntılar içinde kalır, bir yığın sosyal hastalık meydana çıkar ve hezimetler, mağlubiyetler birbirini takip eder durur.

Sultan Abdülhamid’i beğenmeyen vasıfsız, seviyesiz, yetersiz Jön Türklerin yaptıklarını biliyoruz. İstibdat ve zulümle suçladıkları Padişah’ınkinden bin beter bir istibdat rejimi kurdular, çok kan döktüler, çok zulüm yaptılar ve memleketi on senede batırıp bitirdiler.

Birtakım politikacılar

“Biz Atatürkçüyüz…”

edebiyatı yapıyorlar. Bazıları

“Biz İslâmcıyız…”

diyorlar. Bir kısmı

“Biz Türkçü ve milliyetçiyiz…”

diye ortaya çıkıyor. Kimisi laik, kimisi dinci, kimi gelenekçi, kimisi ilerici ve çağdaş… Kimisi Yeşil veya Gök Türk, kimisi Pembe Türk…

Efendiler! Bu edebiyatları bırakın da şu soruya cevap verin:

– Namuslu, şerefli, vasıflı, seviyeli, vatansever, dürüst politikacılar mısınız? 03 Ağustos 2004