Vecizeler…
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Cumartesi
Tevâzu ve mahviyeti anlatmak çok zor. İçinde bin kişi bulunan büyük bir binadasın, kendini oradaki insanların derece itibarıyla en sonuncusu kabul edeceksin, nefsine pâye vermeyeceksin. Sondan ikinciyim desen sinsi bir gurur ve kibre kapılmış olursun ve belânı bulursun.
Sen nefsini o kadar kötüle ki, bütün insanlar seni kötülemek hususunda bir araya gelseler, onu senin kadar kötüleyemesinler.
Ne mutlu o yaşlıya ki, kalbi hâlâ çocukluğunun kalbidir.
Kötülüğe karşılık iyilik yapabiliyorsan, olgun olmanın başındasın demektir.
Çok mala sahip olan çok şey kaybetmeye mahkûmdur.
Karanlığa lânet edip duracağına bir ışık yaksana!
Deliler, çok akıllı bir adama deli dediler.
Akılcılar (rasyonalist) akıllı değildir.
Lisanıyla “Allah yoktur” diyen adamın kalbi “Allah var… Allah var…” diye atıyordu.
Sığınak arayan birine: Niçin kendi içine kapanmıyorsun?
Asılsız bir tenkit, doğru bir övgü kadar zarar veremez.
En büyük düşmanını görmek mi istiyorsun? Aynaya bak.
Tükürecek yüz arayan aynaya tükürsün.
Ne zaman, nerede, nasıl öleceksin? Bunu düşünüyor musun?
Hiç borcunun olmaması, sana zenginlik olarak yetişmez mi?
Köpekler ne kadar mütevekkil, öğleyin karınları doyunca akşam ne yiyeceklerini düşünmüyorlar.
Sokrates, Eflâtun, Aristo… Onlar elektrik, otomobil, uçak, motor, televizyon, bilgisayar, telefon, buzdolabı sahibi olmadılar ama bizden bilgeydiler.
İhtiyaçların çoğaldıkça esaretin de katmerleşecektir. Hür olmak istiyorsan ihtiyaçlarını ve tüketimini asgarî seviyeye indir.
Bir adamın çok bilmesi, mâlumatlı olması önemli değildir. Önemli olan, az da olsa, bildiklerinin ve inandıklarının doğru olmasıdır.
Arının beyni iğne ucu kadar. Peki bunca hüneri, mârifeti, en az satıhla en fazla hacim elde etmeyi ona kim öğretmiş?
Görmek başka, anlamak ve algılamak başkadır. Her gün Galata Köprüsü’nden geçen milyonla insan içinden Süleymaniye Camii’ni anlayan, algılayan kaç kişi çıkar?
Kimseye muhtaç olmamak şartıyla fakirliğin en büyük zenginlik olduğunu anlamaya çalış.
Ölüm seni korkutuyor mu? O halde ölmeden önce öl; ölürken sıkıntı çekmezsin.
Vahşi kavimler çıplak gezer, medenî insan örtünür. Çıplaklık bedeviyet, tesettür medeniyet alametidir.
Merhamet edilmek istiyorsan merhametli ol. Merhamet etmeyene merhamet edilmez.
Bilgili, tahsilli, malumatlı bir adamın; bilgisi, tahsili, malumatı kadar ahlâkı ve fazileti yoksa, o bir canavar demektir.
Birtakım değirmenleri eşekler de çevirebilirmiş. Şimdi değirmenlere o kadar fazla eşek koşulmuş ki, birbirlerini çiğnemekten değirmenler dönmüyor.
Sofuluk taslayan birine: İşin Allah ileyse kullara kendinin niçin bu kadar reklamını yapıyorsun?
Bir hâfıza: Parasız, Allah rızası için, zaman zaman gözyaşı dökerek kaç hatim indirdin?
Kralın çıplak olduğunu haykıran çocuğa ne yaptılar acaba?
Acından ölen yok, lakin fazla tıkınmaktan hastalanıp geberen çok.
Zulümlerin en şenii ve alçakçası kanunların gölgesinde adalet adına yapılandır.
İşsiz kalıp sefalete düştüğü için çalan hırsız zindana; milyar dolar götüren harami Amerika’ya…
Beyinsizin biri “Tarhana çorbası, bulgur pilavı, makarna, patates, üzüm hoşafı yemekten bıktım” diye Allah’a şikayette bulunuyor. Nankörlüğün böylesi…
Belâ ve musibetin hafif olması da bir rahmettir. Allah adaleti ile bize layık olduğumuzu vermiş olsaydı halimiz nice olurdu?
Aç bir kediyi doyurdun mu, parktaki kuşlara bir avuç buğday serptin mi, vapurla karşıya giderken martılara kuru ekmek attın mı, üzüntülü bir adamı teselli ettin mi, kederli birinin gözyaşını sildin mi?
Para seni delirtti, kudurttu. Nefs-i emmârene put gibi tapıyorsun. Halini hiç iyi görmüyorum.
Zaruret olmadıkça ben deme. Niçin sen, o, biz, siz, onlar demiyorsun?
Zelzele yerin altındaki kırılmalar yüzünden oluyormuş. Başka sebebi yokmuş. Peki o kırılmaları Kim yapıyor?
İnsanın maymundan geldiği, isbatı olmayan bir teori ve faraziyedir. Lakin bazı insanların maymuna dönüştüğü görülen bir şey.
Ne kadar yazılı ve edebî Türkçe biliyorsan adamlığın o kadardır.
Peki, Bergamonya’yı kurtaranlar niçin onun ırzına geçtiler? 04 Şubat 2001