Vefâsız Müslümanlar!..
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Aralık 2018
Biz Müslümanlar ne kadar unutkan, vefasız olduk…
Ayasofya’yı unuttuk. Eskiden hiç olmazsa Ayasofya açılsın diye bağırır çağırdık. O da bitti. Biz Ayasofya’yı unuttuk, o ulu mâbede vefasızlık ediyoruz ama o bizi unutmuyor. Geceleri ta sabaha dek derin derin ağlıyor hıçkırarak.
Ayasofya’nın vakfiyesindeki lanet şartını biz unuttuk ama o şart bizim peşimizi bırakmaz.
Ayasofya’nın Sahibi Ayasofya’yı, bizim vefasızlığımızı bilmez değil. O, noksan sıfatlardan münezzehtir, unutmaz.
O ihmal etmez, imhal eder (mühlet verir).
Bizim çoğumuz Ayasofya’yı unuttu ama Haçlılar onu unutmadı. Günü gelince onu tekrar kilise yapmak, minarelerini yıkmak, çan kulelerinden nakus çalmak istiyor.
Müslüman bu kadar vefasız olabilir mi?
Müslüman vakıf senedindeki lânet şartına karşı böylesine ilgisiz kalabilir mi?
Zaten yeniden cami yapılsa ne olacak?
Minarelerine korkunç hoparlörler yerleştirilecek, bu aletler 150 desibel şiddetinde bağırtılacak.
Birkaç ay biraz gidilip gelinecek, sonra cami olarak terk edilecek.
Zavallı Müslümanlar!.. O ulu caminin vaaz kürsilerine çıkıp halkı aydınlatacak icazetli ulema ve fukahadan kaç Manastırlı İsmail Hakkı Efendiniz, kaç Şeyh Abdülhakim Arvasî’niz, kaç Kayserili Şeyh Ahmed Remzi Dede’niz var?
Zavallı Müslümanlar!.. Ayasofya açılsa, imamınızı mihraba bugünkü kolları ve yakaları sırmalı o garip cüppelerle mi çıkartacaksınız?
Ulu mabedi (diyelim cumalarda) sırtında tişört, belinde kot pantolonlu bir cemaat mi dolduracak?
Ayasofya’da başı açık olarak mı namaz kılacaksınız?
Ayasofya için ağlamayan gözlere yazıklar olsun!
Ayasofya için sızlamayan gönüllere yazıklar olsun!
Endülüs’te Gırnata Camii bugün katedral.
İslambol’da Ayasofya Camii müze.
Dün Ayasofya diye bas bas bağıran Radikal Müslümanlar bugün niçin suskun, niçin vefasız?
Ayasofya tekrar cami yapılırsa ABD, AB, Haçlılar, Evangelistler, Patrikler, Papa, Monsenyörler çok kızar, çok üzülürmüş…
Peki Fâtih’in laneti ne olacak?
O lânetten nasıl kurtulacaksınız?
Bilmiyor musunuz ki, atom sığınaklarına bile girseniz vakfiyelerin lanetinden kurtulamazsınız.
Ne demişti Fatih: Benim bu camimi camilikten çıkartanların üzerine Allahın, meleklerin, insanların laneti olsun!…
Bu ne korkunç lanettir…
Ne kadar rahatsınız…
Açtıramıyorsanız bile biraz ağlasanıza…
Biraz bağırsanıza…
Biraz saçınızı başınızı yolsanıza…
Evet biz çok vefasız olduk.
Lanetten korkun,
Lanetten korkun,
Lanetten çok korkun…
(Lanetin ne korkunç bir şey olduğunu bilenler bilmeyenlere anlatsın, uyarsın…)
Bendeniz hiçbir gerçek tarikata karşı değilim. Bütün gerçek tarikatlara saygım vardır, hepsini desteklerim.
Tarikatli Müslüman kardeşlerime de karşı değilim.
Lakin tarikatçilere ve tarikatçiliğe muhalifim.
Tarikatli olmak… Tarikatçi olmak… Mesele bu li ile çi ekindedir.
Hakikî tarikatli kimdir?.. Özelliklerini sayayım:
1. Kur’ana, Sünnete, Şeriata, dinin zahirî hükümlerine sımsıkı bağlıdır.
2. Mü’min kardeşleri arasında ayırım yapmaz.
3. Kendi şeyhine hürmet ettiği gibi öteki şeyhlere de eder.
4. Şeyhine hürmet eder ama onu erbab haline getirmez.
5. Namazını kılar, orucunu tutar, zekatını öder.
6. Kendisinde hizip, fırka, grup, cemaat, tarikat asabiyeti, militanlığı, holiganlığı yoktur, Ümmet şuuru vardır.
7. Cemaate katılır.
8. Zekatları Kur’ana, Sünnete, fıkha, Şeriata aykırı olarak toplamaz ve sarf etmez.
9. Peygamberimize (Salat ve selam olsun ona) ve Ümmetine saldırılınca, ya az tepki vermek, yahut hiç tepki vermemek; kendi şeyhine ve tarikatına saldırılınca büyük tepki vermek gibi ölçüsüzlüklerden, sapıklıklardan ve dengesizliklerden uzaktır.
10. Nafile ibadetlerini, nafile namazlarını, nafile oruçlarını kimseye söylemez ve göstermez, bunlarla övünmez.
11. Asla gıybet etmez, insanların gizli ayıp ve günahlarını araştırmaz.
12. Nefsi en az nefs-i levvame derecesindedir.
13. Onda kesinlikle ucb olmaz.
14. Tarikat ve şeyh reklamı yapmaz.
15. Ahlakı ve karakteri son derece düzgündür.
16. “Ölmedern evvel ölmeye” çalışır.
17. Gerekenden fazla yemez. Çok konuşup zevzeklik ve gevezelik yapmaz.
18. Lüks, israf, aşırı tüketim yapmaz.
19. Sadece kendi tarikat kardeşlerinin değil, bütün mü’minlerin meleğidir. Mü’minlerin kurdu olan kişinin gerçek tarikatla ilişkisi yoktur.
20. Tarikatta para toplamak yoktur.
21. Tarikatla siyaset bir araya gelmez.
Tarikatçı kişilerde bu saydığım faziletler yoktur.
Günahkar ve çok kusurlu bir Müslüman olarak tarikatli kardeşlerimden ve muhterem şeyhlerinden dua bekliyorum. Hepsinin ellerinden hürmetle öperim.
(Balat’taki imam efendiye hürmetler ederim…) 27 Mayıs 2012 Salı
MÜSLÜMANLAR!.. Kalemiz içinden feth edildi ve içten çökertiliyoruz… Kendi dinimizi kendimiz yıkıyoruz da haberimiz yok… İçimizdeki köpek sürüsü gibi ajanlardan, casuslardan, provokatörlerden haberimiz yok…
!.. Birleşmemek, tek bir Ümmet olmamak, dini dolaylı şekilde tahrip etmek demektir.
Bu din, Müslümana mutlak bağımsızlık vermez. Müslüman biatli ve itaatli kimse demektir. Kime biatli ve itaatli?.. Zamanın İmamına veya Emîrine, Rabbanî gerçek alim ve fakihlere, Kâmil mürşidlere…
Kendini kurtaracak kadar ilmi, irfanı, firaseti, hikmeti olmayan kimse, kâmil bir Mürşide bağlanmazsa, gerçek ulema ve fukahanın emir ve öğütlerini tutmazsa şeytanın maskarası olmaya mahkumdur.
Bir rehbere muhtaç olduğu halde, rehberi olmayanın kılavuzu şeytandır.
Ortada bir yığın tarikat, cemaat, grup, hizip, fırka var ama Ümmet yoksa, İmam yoksa, üniter bir hiyerarşi yoksa durum felaket demektir.
Namazın kılınması konusunda ancak Ümmet çatısı altında, bir İmam-ı Kebire biat ve itaat ederek emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılabilir.
Bu ülkede on milyonlarca Müslüman var ama beş vakit namaz kılanların nispeti ancak yüzde on ise, orada Ümmet yok demektir.
Ümmet olsaydı, namaz kılma nispeti yüzde doksan olurdu.
Vatanın yüz bine yakın camiinden 110 desibel sesle sabah ezanları okunuyor ama mabetlerde cemaat yok, hele liseli ve üniversiteli sözde dindar gençler hiç yoksa oradaki Müslümanlar bitmiş ve ölmüş demektir.
Başta bir İmam/Emîr olacak ve bu muhterem zat Ümmet-i Muhammed’e namazı emr edecek.
Ümmetleşemeyen Müslümanlar sürü haline düşer.
Ümmet olamayan Müslümanlar karanlık gecede, fırtına ve yağmura yakalanmış, çobansız kalmış, kurtların saldırısına uğramış bir koyun sürüsüne döner.
Ümmet olmayan Müslümanlar hür olamaz; zelil, esir ve rezil olur.
Ümmet olamayan Müslümanlar kendi nefs-i emmarelerinin, insî ve cinnî şeytanların, din düşmanı kafirlerin ve mürtedlerin maskarası olur.
Ümmet halinde olan az Müslüman, Allahın izin ve yardımıyla çok düşmanı tepeleyebilir ama Ümmet olamayan çok Müslüman az kafire yenik düşer.
MÜSLÜMANLAR!.. Seher vakitlerinde münadiler size kalkın, abdest alın, hür ve mukim erkekleriniz camileri gitsin ve Allahı zikr edin diye sesleniyor ama sizin kulaklarınız, vicdanlarınız, kalpleriniz bu nidaları işitmiyor.
Ümmet olamayan, başlarına ehil bir İmama seçip ona biat ve itaat edemeyen Müslümanları gaflet bürür. Gözleri görmez, kulakları işitmez, kalpleri ürpermez olur.
Din nasihattir buyurmuş Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona). Müslümanlar Ümmet olamazsa nasihat büyük ölçüde ortadan kalkar cehalet, gaflet, nifak, fitne fesat, günah, isyan, tuğyan hakim olur.
Ümmet olamayan Müslümanlar yatakta uyur, ayakta uyur.
Ümmet olamayan Müslümanlar, futbol kulübü tutar gibi rezilce ve beyinsizce cemaat ve tarikat asabiyeti, militanlığı, fanatizmi yapar.
Ümmet içinde bir emir ve kumanda sistemi vardır. İmamet kurumu ve Ümmet teşkilatı Kur’ana ve Sünnete uygun olarak herkes sabah kalksın ve namaz kılsın emrini verir ve böyle yapılırsa Müslümanların yüzde onu değil, yüzde ellisi, daha sonra yüzde doksanı namaza başlar.
Ümmet ve İmamet olursa sabah namazlarında camiler bugün Cuma namazlarında olduğu gibi dolar.
Cuma namazlarında ise çarşılar, meydanlar, caddeler cemaatle dolar.
Ümmet olmazsa fakirlerin ve miskinlerin hakkı olan zekatlar Kur’ana, Sünnet, fıkha ve Şeriata aykırı olarak toplanır ve sarf edilir de, Adana’da iki çocuk sahibi fakir ve aç anne intihar eder.
Müslümanlar Ümmet olmazlar, başlarına bir İmam seçip ona itaat ve biat etmezlerse, bir dinsizin kuyuya attığı taşı bin Müslüman çıkartamaz.
Ümmet ve İmamet haysiyet, hürriyet, kurtuluş, izzet demektir.
Ümmetsizlik ve İmamlsızlık esaret, zillet, rezalet, kepazelik, zebunluk demektir.
Seçim bize aittir.
Bir ay kadar önce bir pazar sabah namazını Cerrahpaşa Camii’nde kıldım. Yirmi kadar cemaat vardı. İçlerinden biri üniversite talebesine benziyordu. Namazdan sonra tanıştık. Bir Ortaasya ülkesinden gelmiş, İstanbul’da yüksek tahsil yapıyormuş… Camide aylardan beri sabah vakti bir tek genç gördüm, o da Türkiyeli çıkmadı. Kuzum şu bizim İslamcı dindar gençliğin binde biri bile sabah namazı vaktinde niçin camilere gitmez?
Başka bir pazar sabahı Seyyid Nizam Camii’ne gittim. İnşaatı yeni bitmişti, etrafı tanzim ediliyordu. Camiin mimarîsini ve sanatını çok beğendim. Bu konuda ayrıca yazacağım. Orada da bir tek liseli ve üniversiteli genç yoktu. Yirmi beş kadar, çoğu ihtiyar cemaat. Etraf apartman doluydu…
Müslümanları sabah namazında ve diğer vakitlerde camilere kim çağıracak?
Diyanet’in namaz ve cemaat konusunda dişe dokunur etkili bir dâveti yok.
İrili ufaklı binlerce cemaat var. Onlar genel ve tesirli davet yapsalar camiler dolar.
Acaba şöyle bir davet yapılamaz mı?
En az on cemaat başkanı (şeyh, hoca, hocaefendi, üstad, ağabey, kutub, gavs vs) bir araya gelip bir beyanname hazırlasalar, halkı beş vakit namaza ve camiye/cemaate çağırsalar, bu beyannameyi Müslüman gazetelerde, para bulabilirlerse (denizde kum, onlarda para) çağdaş gazetelerde yayınlatsalar (Çağdaş gazeteler yayınlar mı, o da ayrı mesele) ne iyi olur değil mi?
Lakin böyle hayırlı bir yapılmıyor…
Çünkü on cemaati ve tarikati hayırlı bir konuda bir araya getirmek mümkün değildir. Geçenlerde bir cemaat mensubu kardeşimiz birine:
-Hocamız hakkında büyük bir kitap hazırlattık ve tam iki milyon adet yayınladık!.. demiş.
İslamda böylesine şahıs propagandası ve övgüsü yapılır mı?
Bin cemaatçi bir sahrada toplansalar, ellerindeki binlik tesbihlerle “Bizim cemaat… Bizim hocamız… Pek büyüktür pek büyük…” virdini yekun olarak milyonlarca çekseler, ne olur?.. Bid’at olur bid’at!..
Muhteremler muhteremi, hazretler hazreti, gavslar gavsı bir Hoca’yı böylesine övmek ve tanıtmak yerine, milyonlarca Müslümana sahih itikadı, başta namaz olmak üzere ibadetleri, Kur’anın emir ve yasaklarını. Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) buyruklarını, müjdelerini, uyarılarını, dünya imtihanında başarılı olmanın yollarını, İslam ahlakının temel prensiplerini öğretseler ya…
Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimiz hazretleri “Aşırı övücülerin (meddahların) suratlarına toprak saçınız” buyurmuşlardır.” 28 Mayıs 2012