Velilerin Yolu
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Salı
Uzun yıllardan beri veli, fakih, müfessir, muhaddis, mutasavvıf, mücahid çok sayıda gerçek İslâm büyüğünün hayat hikâyelerini, menkibelerini, okudum. Onların hepsinde de şu sıfatları, hasletleri, özellikleri gördüm. Bunları sıralıyorum:
Onların hepsi de sahih (doğru) inanç bilgilerine sahiptir. Akidelerinde hiçbir bid’at yoktur.
Onların hepsi de beş vakit namazı dosdoğru bir şekilde kılmışlardır.
Hepsi de Allah’a ibadet ve kulluk etmeyi yaratılışlarının ana gaye ve hikmeti olarak bilmişler ve âbid kullar olmuşlardır.
Hepsi de birer ihlâs kahramanıdır. Onlarda, ihlâsa gölge düşürecek sözler ve haller yoktur.
Hepsi de zâhiddir, dünyaya sırt çevirmişlerdir.
Hepsi nefsiyle büyük cihad yapmış, bu savaşı kazanmış ve benliğini dizginlemiş, kontrol altına almıştır.
Hepsi de Şeriat dairesi içinde yaşamışlar, şer’î ölçülere dikkat etmişlerdir.
Hiçbiri haram yememiştir. Bırakın haramdan, şüpheli şeylerden bile kaçınmışlardır.
Riyasete, makama, mevkiye, üne, alkışa, dünya tantanalarına hiç önem vermemişlerdir. Cezayir kahramanı
başkan olmuşlardır ama bu başkanlığı ateşten bir gömlek olarak giymişler, nefislerine pay çıkartmamışlardır.
Sünnetlerin ihyası, bid’atlerin imhası için çalışmışlardır.
Zalim sultanların huzurlarına gitmemişler, gittikleri veya götürüldükleri zaman çekinmeden ve korkmadan hakkı söylemişler, gereken doğru tenkit ve uyarıları yapmışlardır. Onlar asla meddahlık, dalkavukluk, yalakalık yapmamışlardır.
Müslümanların paralarını, Beytülmal-i Ümmet’i zimmetlerine geçirmemişlerdir.
Allah için yaptıkları hizmetler karşılığında mahlûkattan ücret taleb etmemişlerdir.
Ezel bezminde Allah ile yapmış oldukları ahdi ve misakı bir an bile unutmamışlardır.
Yine Resulullah Efendimiz ile biatli olmuşlar; O’nun dinini, şeriatını, sünnetini canları pahasına korumuş ve yüceltmişlerdir.
Dünya için dinlerini satmamışlardır.
Fitne ve fesat çıkartmamışlar; çıktığı takdirde yangını söndürmek için çalışmışlardır.
Meşreb farklılıkları, muhtelefun fih meseleler yüzünden mü’minleri tekfir etmemişlerdir.
Mü’minleri bırakıp da küffarı dost ve velî ittihaz etmemişlerdir.
Mütecâhir fâsıklar dışında kimsenin gıybetini yapmamışlardır.
Harbî, saldırgan, militan kâfirlere (karşı) şiddetli, mü’min kardeşlerine şefkatli olmuşlardır. (e izzeti alel kâfirun, e zilleti alel mü’minun – âyeti bunu emreder REB)
İslâm dinini, gönderildiği gibi kabul etmişler; onda reform, yenilik, değişiklik yapmaya yeltenmemişlerdir. Müceddidler, din dışı değişiklik ve yenilik yapmamışlar; asla dönmek, bid’atleri temizlemek için gayret sarf etmişlerdir.
Ashab-ı kiram ve Ehl-i Beyt efendilerimize hürmette kusur etmemişler, onlara asla sebb etmemişlerdir.
İmana, İslâm’a, Kur’ân’a, Şeriata, Sünnete hizmet etmeyi kutsal bir vazife bilmişler, en büyük zorlukları, hattâ ölüm tehlikesi ve tehdidi karşısında bile bu hizmetten kaçmamışlardır.
Yukarıdaki maddelerden anlaşılacağı üzere gerçek ulema ve meşayihin hepsi birer İslâm kahramanıdır. Onlar din tâciri değil, din hizmetkârıdır. Müslümanlar kurtulmak istiyorlarsa bu nurlu zevatın peşine düşmelidir. Onların peşine düşmek ne demektir?
Yani Peygamber ve Ashab-ı Güzine nasıl inandılarsa, onların Tevhid ve tenzih inançları nasılsa o şekilde inanmaktır. Kur’ân’a, Sünnete göre inanmaktır. İnançlarında bid’at olmamaktır.
etmek, âbid kullar olmaktır.
olmaktır.
fazilet ve hikmet sahibi olmaktır.
etmektir.
Bu yardım ve hizmeti rastgele, plansız ve programsız şekilde değil; nebevî metodlara uygun şekilde ve Peygamber vekili ve vârislerinin plan ve programlarına göre yapmaktır ve din sömürücüsü alçaklara bir kuruş bile kaptırmamaktır.
dinde reform, dinde yenilik, dinde değişiklik gibi sapkınlıklardan ve Diyalog tuzaklarından uzak durmaktır.
PKK savaşı çok kârlı bir savaş… Şimdiye kadar
Onlar bu savaşın bitmesini istemez. Türklerle Kürtler barış ve kardeşlik havası içinde yaşasınlar… Böyle bir şeyi düşünmek bile istemezler. İki taraf da bol miktarda ölü vermelidir. Türk ve Kürt anneleri gözyaşları içinde tabutlara sarıldıkça, yürek parçalayıcı ağıtlar göklere yükseldikçe, kederli ve öfkeli cenaze törenleri çoğaldıkça onların kârı ve kisbi de artacaktır.
1984’te Ermeni ASALA terör teşkilâtının faaliyetleri âniden bıçakla kesilmiş gibi durmuş ve onun ardından PKK terörü başlamıştı.
Ahmet, Mehmet, Ali, Abdurrahman… Öyle mi sanıyorsunuz?
Çoğunun sünnetsiz olduğunu bilmiyor musunuz?
Türkle Kürdü birbirine kırdıracaklar ve sonunda emellerine ulaşacaklar. Ah Türkler!.. Ah Kürtler!.. Niçin kafanızı çalıştırmıyorsunuz?.. Niçin Kriptoların oyunlarına geliyorsunuz?.. Sizin menfaatiniz ve var olmanız,
iyi münasebetler içinde yaşamak değil midir? 22 Kasım 2006