Salı

 

Uzun yıllardan beri veli, fakih, müfessir, muhaddis, mutasavvıf, mücahid çok sayıda gerçek İslâm büyüğünün hayat hikâyelerini, menkibelerini, okudum. Onların hepsinde de şu sıfatları, hasletleri, özellikleri gördüm. Bunları sıralıyorum:

Birincisi:

Onların hepsi de sahih (doğru) inanç bilgilerine sahiptir. Akidelerinde hiçbir bid’at yoktur.

İkincisi:

Onların hepsi de beş vakit namazı dosdoğru bir şekilde kılmışlardır.

Üçüncüsü:

Hepsi de Allah’a ibadet ve kulluk etmeyi yaratılışlarının ana gaye ve hikmeti olarak bilmişler ve âbid kullar olmuşlardır.

Dördüncüsü:

Hepsi de birer ihlâs kahramanıdır. Onlarda, ihlâsa gölge düşürecek sözler ve haller yoktur.

Beşincisi:

Hepsi de zâhiddir, dünyaya sırt çevirmişlerdir.

Altıncısı:

Hepsi nefsiyle büyük cihad yapmış, bu savaşı kazanmış ve benliğini dizginlemiş, kontrol altına almıştır.

Yedincisi:

Hepsi de Şeriat dairesi içinde yaşamışlar, şer’î ölçülere dikkat etmişlerdir.

Sekizincisi:

Hiçbiri haram yememiştir. Bırakın haramdan, şüpheli şeylerden bile kaçınmışlardır.

Dokuzuncusu:

Riyasete, makama, mevkiye, üne, alkışa, dünya tantanalarına hiç önem vermemişlerdir. Cezayir kahramanı

Emîr Abdülkadir, Kafkasyalı Şeyh Şâmil, Büyük Sultan Selahaddin Eyyübî

başkan olmuşlardır ama bu başkanlığı ateşten bir gömlek olarak giymişler, nefislerine pay çıkartmamışlardır.

Onuncusu:

Sünnetlerin ihyası, bid’atlerin imhası için çalışmışlardır.

Onbirincisi:

Zalim sultanların huzurlarına gitmemişler, gittikleri veya götürüldükleri zaman çekinmeden ve korkmadan hakkı söylemişler, gereken doğru tenkit ve uyarıları yapmışlardır. Onlar asla meddahlık, dalkavukluk, yalakalık yapmamışlardır.

Onikincisi:

Müslümanların paralarını, Beytülmal-i Ümmet’i zimmetlerine geçirmemişlerdir.

Onüçüncüsü:

Allah için yaptıkları hizmetler karşılığında mahlûkattan ücret taleb etmemişlerdir.

Ondördüncüsü:

Ezel bezminde Allah ile yapmış oldukları ahdi ve misakı bir an bile unutmamışlardır.

Onbeşincisi:

Yine Resulullah Efendimiz ile biatli olmuşlar; O’nun dinini, şeriatını, sünnetini canları pahasına korumuş ve yüceltmişlerdir.

Onaltıncısı:

Dünya için dinlerini satmamışlardır.

Onyedincisi:

Fitne ve fesat çıkartmamışlar; çıktığı takdirde yangını söndürmek için çalışmışlardır.

Onsekizincisi:

Meşreb farklılıkları, muhtelefun fih meseleler yüzünden mü’minleri tekfir etmemişlerdir.

Ondokuzuncusu:

Mü’minleri bırakıp da küffarı dost ve velî ittihaz etmemişlerdir.

Yirmincisi:

Mütecâhir fâsıklar dışında kimsenin gıybetini yapmamışlardır.

Yirmibirincisi:

Harbî, saldırgan, militan kâfirlere (karşı) şiddetli, mü’min kardeşlerine şefkatli olmuşlardır. (e izzeti alel kâfirun, e zilleti alel mü’minun – âyeti bunu emreder REB)

Yirmiikincisi:

İslâm dinini, gönderildiği gibi kabul etmişler; onda reform, yenilik, değişiklik yapmaya yeltenmemişlerdir. Müceddidler, din dışı değişiklik ve yenilik yapmamışlar; asla dönmek, bid’atleri temizlemek için gayret sarf etmişlerdir.

Yirmiüçüncüsü:

Ashab-ı kiram ve Ehl-i Beyt efendilerimize hürmette kusur etmemişler, onlara asla sebb etmemişlerdir.

Yirmidördüncüsü:

İmana, İslâm’a, Kur’ân’a, Şeriata, Sünnete hizmet etmeyi kutsal bir vazife bilmişler, en büyük zorlukları, hattâ ölüm tehlikesi ve tehdidi karşısında bile bu hizmetten kaçmamışlardır.

Yirmibeşincisi:

Yukarıdaki maddelerden anlaşılacağı üzere gerçek ulema ve meşayihin hepsi birer İslâm kahramanıdır. Onlar din tâciri değil, din hizmetkârıdır. Müslümanlar kurtulmak istiyorlarsa bu nurlu zevatın peşine düşmelidir. Onların peşine düşmek ne demektir?

Birincisi, Tashih-i İtikad demektir.

Yani Peygamber ve Ashab-ı Güzine nasıl inandılarsa, onların Tevhid ve tenzih inançları nasılsa o şekilde inanmaktır. Kur’ân’a, Sünnete göre inanmaktır. İnançlarında bid’at olmamaktır.

İkincisi, başta beş vakit namaz olmak üzere ibadet

etmek, âbid kullar olmaktır.

Üçüncüsü, ihlâslı ve zâhid

olmaktır.

Dördüncüsü, Peygamber ahlâkı ile ahlâklı olmak,

fazilet ve hikmet sahibi olmaktır.

Beşincisi, küçük ve büyük cihad

etmektir.

Altıncısı, malıyla ve canıyla dine ve ümmete hizmet ve yardım etmektir.

Bu yardım ve hizmeti rastgele, plansız ve programsız şekilde değil; nebevî metodlara uygun şekilde ve Peygamber vekili ve vârislerinin plan ve programlarına göre yapmaktır ve din sömürücüsü alçaklara bir kuruş bile kaptırmamaktır.

Yedincisi, Allah’ın inzal etmiş olduğu mükemmel dinimizden en ufak bir tâviz bile vermemek,


dinde reform, dinde yenilik, dinde değişiklik gibi sapkınlıklardan ve Diyalog tuzaklarından uzak durmaktır.

PKK’nın Kriptoları

PKK savaşı çok kârlı bir savaş… Şimdiye kadar

bu savaştan birileri 100 milyarlarca dolar kazandı.

Onlar bu savaşın bitmesini istemez. Türklerle Kürtler barış ve kardeşlik havası içinde yaşasınlar… Böyle bir şeyi düşünmek bile istemezler. İki taraf da bol miktarda ölü vermelidir. Türk ve Kürt anneleri gözyaşları içinde tabutlara sarıldıkça, yürek parçalayıcı ağıtlar göklere yükseldikçe, kederli ve öfkeli cenaze törenleri çoğaldıkça onların kârı ve kisbi de artacaktır.

1984’te Ermeni ASALA terör teşkilâtının faaliyetleri âniden bıçakla kesilmiş gibi durmuş ve onun ardından PKK terörü başlamıştı.

PKK’nın perde gerisindeki üst düzey beyninin birtakım kriptolardan meydana geldiğini biliyor musunuz?

Ahmet, Mehmet, Ali, Abdurrahman… Öyle mi sanıyorsunuz?

Kriptoların iki isimleri vardır, bunu bilmiyor musunuz?

Çoğunun sünnetsiz olduğunu bilmiyor musunuz?

Türkle Kürdü birbirine kırdıracaklar ve sonunda emellerine ulaşacaklar. Ah Türkler!.. Ah Kürtler!.. Niçin kafanızı çalıştırmıyorsunuz?.. Niçin Kriptoların oyunlarına geliyorsunuz?.. Sizin menfaatiniz ve var olmanız,

bu vatanda birlikte, kardeşçe,

iyi münasebetler içinde yaşamak değil midir? 22 Kasım 2006