Vicdanlı Yahudilerin İlânı: “İsrail’in Yıldönümünü Kutlamıyoruz”
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 31 Aralık 2018
Pazartesi
İsrail’in kuruluşunun
. Siyonistler bayram yapıyor. Sadece Siyonistler değil,
. Hattâ utanarak söylüyorum, bizde bazı Müslüman geçinenler de bu konuda kutlayıcı toplantılar tertipledi. Peki Yahudiler ne diyor?..
Aşağıda İngiltere’nin dünyaca ünlü The Guardian gazetesinde
Bunun tercümesini okuyucularıma aşağıda sunuyorum.
Vicdanlı ve insaflı Yahudiler İsrail’in kuruluş yıldönümünü kutlamıyor. Tevrat’a bağlı Neturei Karta hahamları
Siyonistlerin zavallı Filistinlilere yaptığı zulmü kınamak için hür vicdanlı, âdil düşünceli insan olmak yeterlidir. Böyle Yahudiler de var.
Yazık ki, Ankara’daki bazı İslâmcı siyasetçilerimiz
Bu kutlamalar yapılırken, İkinci Dünya harbindeki zulümlerle en ufak bir ilişkisi olmayan Filistin halkı kan kusuyor. Hitler, Yahudileri kestiyse (Bu konunun Siyonistler tarafından abartıldığı ispat edilmiştir) bu soykırımının faturasını niçin Filistinliler ödüyor. Vicdanlı Yahudilerin The Guardian’da yayınlanan ilanlarını birlikte okuyalım:
“Mayıs ayında Yahudi örgütleri İsrail devletinin kuruluşunun 60’ıncı yıldönümünü kutlayacak. Bu durum, yüzyıllardan beri süregelen ve
(Holocaust)
Ama biz, bu olayı kutlamayacak olan Yahudileriz.
Avrupalı anti-semitizm ve Hitler’in soykırımcı politikaları nedeniyle
Edward Said’in de belirttiği gibi,
Soykırım ne demekse,
(İsrail Bağımsızlık Günü veya Felaket Günü)
Nisan 1948’de, Deir Yassin’deki kanlı katliamın
Dalet Planı devreye sokulmuştu.
Bu plan
yeşil ışık yakıyordu. Biz bunu kutlamayacağız.
70.000 Filistinli
Yüzlercesi öldü. Bu olay
olarak tarihlere geçti. Biz bunu kutlamayacağız…
400’ü aşkın köy haritadan silindi. Bu da etnik katliamı sona erdirmedi.
(İsrail vatandaşı)
Ve çok daha fazlası İsrail Batı Şeria ve Gazze’yi işgal ettiğinde aynı akıbete uğradı.
mültecilerin ülkelerine dönme ya da tazminat alma hakkı bulunmaktadır, İsrail bu hakkı hiçbir zaman tanımadı. Biz bunu kutlamıyoruz…
Bizler,
bina edilmiş bir devletin doğum gününü kutlayamayız.
uluslararası hukuku ihlal eden, Gazze’deki sivil halkı cani yöntemlerle toplu şekilde cezalandırarak
bir devletin doğum gününü kutlayamayız. Araplar ve Yahudiler
sevinç çığlıklarıyla sokaklara dökülenler de ilk biz olacağız. (Bu ilâna imza koyan Yahudilerin isim listesini vermiyorum.)
* İtalyan Müslümanlarından
dostum “Liberté İslamique = İslâmî Hürriyet” adıyla bir kitap çıkartmış. Kendisi çok dil bilen bir kimsedir. Kitapta Fransızca, İngilizce, Latince, Grekçe, Almanca, Arapça yazılar var. Onu Çarşamba günü, Servet Kabaklı’nın Sultanahmet’teki
(Kültür Müdürlüğü’nün yanındaki) Türkistan lokantasına götürdüm. Dört kişiydik, yemek yedik, çay içtik, sohbet ettik. Sultanahmet civarında eski bir Türk evi satın aldı restorasyonu bitince orada oturacak. Kendisinin Brüksel de
isimli enstitüsü var; çok kıymetli eski kitaplardan, belgelerden oluşan kütüphanesi orada.
* Son on beş günüm hayli yoğun geçti. Eskiden bu kadar sık çağırmazlardı. Son günlerde birkaç televizyondan davet aldım bazısına katılabildim. Soruyorlar: Bu gibi tv programlarına niçin katılıyorsun? Açıklayayım: Bazen iki saat, üç saat olumlu olumsuz konuşmalar, tartışmalar yapılıyor. Bu ortam içinde üç-beş faydalı cümle söyleyebilirsem bir hizmet etmiş olurum diye düşünüyorum. Mesela biri kalkıyor, “1923’ten beri laiklik ilkesi vardır…” diyor. Bendeniz hemen söz alıyorum: “Sayın filanca yanılıyorsunuz, 1923’te Cumhuriyet rejiminin anayasasının ikinci maddesinde, “Devletin dini, din-i İslâm’dır.” yazılıydı.
Lâiklik anayasaya, Mustafa Kemal Paşa’nın ağır hasta olduğu 1937 yılında girmiştir…” diyerek düzeltiyorum. Yahut biri kalkıyor, “İslâm’ın kadınları ezdiğinden, köleleştirdiğinden” bahsediyor, ona TC antetli resmî
devletin bir takım bedbaht kadınlara fahişelik belgesi verdiğini, yasal fahişelerden vergi alındığını, bu verginin bütçeye katıldığını söylüyorum. Televizyon programlarından para falan aldığımız yoktur. Kimse su-i zan etmesin. Zaten benim naçiz hizmetlerimin parayla pulla ilgisi yoktur.
* Bazı Müslümanlar yazılarımdan rahatsız oluyorlarmış, kimisi çok terbiyeli şekilde, kibar ve edepli bir üslûpla bu rahatsızlığını dile getiriyor, kimisi de yakışıksız ve saldırgan bir şekilde hakaret ediyor. Böyle kimselere,
diyorum. Bana küfredenler dâhil, bütün Müslümanlara selam ve hürmetlerimi sunuyorum. Ne de olsa hepimiz din kardeşiyiz. 20 Mayıs 2008