Vural Savaş ne demiş?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Cuma
Türkiye’deki düzenin ve resmî ideolojinin en yaman savunucularından
ile yapılan mülakatı
dergisinde okudum. Mülakat geleceğe dair karamsar kehanetlerle doludur. Vural, bazıları doğru, bazıları çok yanlış hükümler vermektedir.
Aşağıda bu yazıdan bazı cümleler ve hükümler okuyacaksınız. Bunların bir kısmı hakkında cevaplarımı ve görüşlerimi de ekleyeceğim. Bazılarının cevaplarını başka bir yazımda vereceğim. Vural Savaş ne diyor?
(1)
Doğru bir hüküm… Ancak bu yeni bir şey değildir.
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
Bu genelleme son derece yanlıştır, esassızdır. Bütün Nurcuları, Nakşibendileri aynı kefeye koymak realiteyi görmezlikten gelmektir. Nurculuğun temel prensiplerinden biri
dir, yani
ilkesidir. Gerçek Nurcular hiçbir zaman din ile siyaseti birbirine karıştırmaz. Demirel’i neredeyse Mehdi ilan edenler Nurculuğun tamamını temsil etmezler, onlar küçük ve marjinal bir fraksiyondur. Nakşibendilere gelince, onlar da günlük âdi politikaya karışmazlar, kutsal olan dini, süflî siyasetin üzerinde tutarlar. Bir kısım Fethullahçılar maalesef
,
(7)
Bu iddia son derece haksızdır. 23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılması ile başlayan
tamamen islâmî bir cihad hareketidir. Bu konuda en uzman kişi olan tarihçi
‘a sorunuz,
bunu belgelerle isbat edecektir. İlk Büyük Millet Meclisi hükümeti o kadar dindar, o kadar dinci idi ki,
çıkartmıştır. O Meclis’in hükümetindeki
stanbul’da açılıp saçılan ve balolara giden Müslüman kadınları şiddetli bir şekilde tenkit eden ve
diyen tehditkâr bir bildiri yayınlamıştır. Birtakım
Amerikan mandası isterken
Meclis’te 70 kadar sarıklı milletvekili vardı. O günden bu güne Müslüman çoğunluk ülke bütünlüğüne sahip çıkmıştır.
Ancak Türkiye’yi korumak başka şeydir, mevcut sistem veya düzeni, mevcut resmî ideolojiyi desteklemek başka şeydir.
(8) “Erdoğan geçen sene 100’üncü yılını kutlamış bir Siyonist teşekkülden ödül aldı. Bu örgüt, Malatya’ya kadar olan Arz-ı Mev’ud sınırlarındaki Büyük İsrail devletini istemekte. Bu örgüt Erdoğan’dan başka 10 kişiye ödül vermiş. Bu kişilerin 9’u İsrail cumhurbaşkanı. İlk defa Musevi olmayan biri bu cesaret ödülünü aldı.”
(9) “…..Suriye ve İran’a yapılacak saldırılarda AKP’nin kendilerini desteklemediği an, onu üç ay bile iktidarda bırakmazlar. Askerî müdahale dahil, ben her şeyi beklerim….. Dış ülkelerle işbirliği yaptıkları sürece iktidarda kalacaklarını biliyorlar.”
(10)
(11)
“Askeri müdahalelerden sonra da iyi şeyler olmaz. Askerler Dünya Bankası’ndan birini getirirler. ABD’nin istediği adamı başbakan yaparlar. Zaten iyi niyetleri nedeniyle başarılı olamazlar.”
(12)
Ne kadar insafsız ve yersiz bir karalama… Radikal gazetesinde
Bunda PKK’yı elaltından birtakım güçlerin ve çetelerin desteklediği iddia ediliyordu.
PKK savaşının gölgesinde
helikopterle taşınmıştır. Bir ara PKK’nın askerlerimize sıktığı mermiler Makina Kimya Endüstrisi malı idi.
(13)
(14)
(15)
(16)
(17)
ne acayip lâflar etmiş. Biz dindar Müslümanlar da
diyoruz… Alevi vatandaşlarımız içinde de örtünen hanımlar var. Onbinlerce dindar Müslüman kız başları kapalı diye okullara, üniversitelere sokulmuyor. Sonra Vural Savaş kalkmış, Atatürkçüler, örtünmeyenler zenci muamelesi görüyor diyor.
(18)
Biz ise bazı önemli kuruluşlarda ve kurumlarda
olduğunu duyuyoruz… Bir hukukçu ve okur-yazar olarak Vural Savaş’ın düştüğü en büyük hata,
Bunlar, kavram olarak birbirinden ayrılmazsa, ayrı olarak mütalaa edilmezse ortaya bir
çıkar. Vural Savaş,
Devleti yaşatmak, ayakta tutmak, güçlendirmek için, onu resmî ideoloji yükünden kurtarmak gerekir.
Dünyanın her yerinde
kabul etmiş, insan haklarına saygılı ve bağlı
demokrasiyi uygulayan, hukukun üstünlüğü prensibini en üstün ilke olarak gören ve kabul eden devletlerde
Bizdeki
,
Devleti ve Cumhuriyeti yaşatmak için resmî ideolojiyi feda etmek gerekiyorsa elbette feda edilmelidir. Hayır ikisi birdir, ikisi özdeştir, batacaklarsa birlikte batsınlar demek ne kadar yanlıştır. Böyle bir inat vatanseverlikle, Türkiye sevgisi ile bağdaşır mı?
1923’ten beri devlet ve Cumhuriyet yerinde kalmış, lakin bir sürü rejim değişikliği olmuştur. Cumhuriyet kurulduğunda islâmî bir idare vardı. Kabinede
bulunuyordu.
Anayasanın ikinci maddesinde
yazılı idi.
1945’te çok partili rejime geçildi. Kaç kere anayasa değişikliği yapıldı. Bütün bu değişiklikler devlet ve cumhuriyet değişikliği değil,
İşte Birinci Cumhuriyetçiler bunları anlamıyorlar veya anlamazlıktan geliyorlar. Devlet ve Cumhuriyet korunsun, düzende Türkiye’nin bütünlüğüne zarar verilmemek şartıyla bütün gereken islahat, yenilikler, değişiklikler, iyileştirmeler yapılsın. Aksi takdirde bugünkü miadını doldurmuş sistem ve ideoloji Türkiye’nin canına okuyacaktır.
Biz Müslümanlar da aynı şekilde feryat ediyoruz.
Dünyanın bütün medenî ülkelerinde okullarda ve üniversitelerde türban serbesttir. Sadece Fransa’da resmî okullarda yasaklanmıştır. Orada Müslümanların
açmaları serbesttir.
Kadınların eteklik veya pantolon, tayyör veya tünik giymelerine karışılmadığı gibi başlarını örtmelerine de karışılmamalıdır.
Resmî ideoloji ve derin devlet faşist sistemlere mahsustur.
İsteyen inansın, isteyen inanmasın. İnanmayanlara baskı yapılmasın. Vural Savaş’ın sözlerinde çok doğru olanlar da var, son derece yanlış olanlar da… 29 Ekim 2005