Cumartesi

Birkaç yıl önce, bir yazımda Türkiye’de din ve devlet münasebetleri bakımından İsrail sistemi tatbik edilsin meâlinde bir cümlemi, o sıralarda ülkemizde bulunan İsrailli bir gazeteciye tercüme etmişler, adamcağız benim gibi koyu bir Müslümanın böyle bir teklif ve temennide bulunmasına hayli şaşmış. İsrail’de din ve devlet uyumu ve işbirliği vardır, o küçük ülke gücünü bu birlikten almaktadır. Yahudi devletinde bizdeki gibi din-devlet çatışması olsa kısa zamanda batar.

Sabataycılığını açıkça ilan eden ve Biz Selanik Dönmeleri aslen Yahudiyiz, artık iki kimlikliliği bırakalım ve gerçek kimliğimiz olan Yahudilikte karar kılalım diyen Ilgaz Zorlu bey, Zvi-Geyik Yayınevi adında bir müessese kurduğunu ve benim Sabataycılarla ilgili yazılarımı kitap halinde basmak istediğini söyleyince öncelikle tereddüt ettim. Zorlu bey geldi gitti, ısrar etti. Nihayet, Benim kitabımla birlikte ilmî bir araştırma kitabı yayınlarsanız basın dedim. Profesör Abraham Galante’nin Sabatay Sevi ve Sabataycıların Gelenekleri adlı Fransızca araştırmasını tercüme ettirdiğini, iki kitabı birlikte basacağını söyledi, ben de razı oldum.

Şer’î hükümlerden en ufak bir tâviz vermem ama geniş düşünen bir Müslümanım. Bir yazar olarak sadece islâmî gazetelerde yazmak gibi bir prensibim yoktur. Farz-ı muhal, Roma’da Vatican’ın yayınladığı günlük gazetede bir yer verseler orada da yazarım. Tabiî ki, yazılarımın sansür edilmemesi, birtakım sınırlar konulmaması şartıyla.

Sabataycılık ve Sabataycılar Türkiye’nin büyük bir problemi ve pürüzüdür. Sayıları azdır ama, şu anda Türkiye’nin en büyük lobisi, baskı grubu onlardır. Yüksek makamlardaki bazı kişilerin Sabataycı olduklarına dair şüpheler vardır. Yahudi kimliklerini gizli tutarlar. Bazıları Türk ve Müslüman ismiyle dehşetli militanlık yapmakta, İslâm’a ve Müslümanlara karşı amansız bir savaş açmış bulunmaktadır. Sabataycıların Yahudi kimliklerini ilan etmeleri, bu ülkede tek kimlikli vatandaşlar olarak yaşamaları nice sıkıntıları giderecektir. Ilgaz Zorlu beyi bu bakımdan destekliyorum.

Zvi Yayınevinin ilk iki kitabı nihayet çıktı. Biri, Profesör Abraham Galante’nin yukarıda ismini verdiğim araştırması, diğeri ise benim yazılarımdan derlenmiş Yahudi Türkler veya Sabetaycılar adlı kitap.

Kitapların dağıtımı yapılırken bir Türk kitapçı, Şevket Eygi Yahudi mi oldu ki, böyle bir yayınevinde kitabını bastırtmış? diye hayretini izhar etmiş.

Ilgaz Zorlu beyin işi çetindir. Bütün Sabataycılara lâf anlatması mümkün olmayacaktır. Lakin bir kısım Sabataycıların onu dinleyeceklerine ve iki kimlilikten vazgeçerek, gerçek ve asıl kimlikleri olan Museviliğe döneceklerini sanmaktayım. Önlerindeki engeller büyüktür. Bir kere İsrail, siyasî ve stratejik mülahazalarla Sabataycıların Yahudiliğinin açıkça ve resmen ilanını istemiyor. Türkiye’deki Musevî cemaati de buna karşıdır. Aralarında husûmet vardır. 1968’de, sahibi bulunduğum Bugün gazetesinde Yahudilerle ilgili yayınları durdurmak için bana külliyetli miktarda para teklif etmişler, okuyucuların şüphelenmemesi için de, Bizim ilgili yayınları bitirir, onların yerine Sabataycılarla ilgili bir yayın kampanyası açarsınız şeklinde akıl vermişlerdi. Tabiî ki, bu parayı almamış ve yayınlarıma devam etmiştim.

Birkaç yıldan beri Türkiye Yahudileri ve Sabataycıları konusundaki yazılarımda antisemitizmin zerresi yoktur. Bu iki cemaat, sayıca az, güç itibarıyla çok ama çok büyük iki baskı grubudur. Düşmanlık etmemek şartıyla onları tanımakta, bilmekte, araştırmakta hiçbir sakınca yoktur.

Kaldı ki, son birkaç yıldan beri Ankara rejimi İsrail ile çok sıkı ve sıcak ilişkiler içindedir. İsrail, Ortadoğu’daki en büyük ortağımız, müttefikimiz olmuştur. Onu tanımakta, sistemini incelemekte elbette yarar vardır.

İsrail’deki din-devlet ilişkileri sistemi Osmanlı sistemine benzer. Bu sistemde din ve devlet birbirinden ayrı değildir; aksine tam bir uyum içinde işbirliği yaparlar. Osmanlı devleti, kuruluş ve yükseliş devrindeki büyük gücünü din-devlet birliğinden alıyordu.

İsrail’deki Yahudilerin ancak yüzde onbeşi dindar, sofu, ortodoks Yahudidir. Onların içinde öyle tarikatlar vardır ki, Beklenen Mesih gelmeden bu devletin kurulması doğru olmamıştır, bu yüzden İsrail devletini tanımıyoruz diyecek kadar radikallik yapmaktadır. Dinî inanç bakımından İsrail Yahudileri mütecanis (homojen) değildir. Koyu Yahudi vardır, ılımlı Yahudi vardır, reformcu Yahudi vardır, hattâ ateist Yahudi bile vardır.

Türkiye Yahudilerine gelince, dinî bakımdan son derece gevşemişler, hattâ dejenere olmuşlardır. Cumartesi günü sinagogtaki âyini idare ettikten sonra Büyükada’da plaja giden, kadın erkek karışık bir kalabalık içinde mayo ile denize giren haham bile vardır aralarında. Pek küçük bir azınlık dışında bizdeki Yahudiler hedonizmin dolce vitası içinde günlerini gün etmekte, keyfe mâ yeşa bir hayat sürmektedir.

Ben bir Müslüman olarak ülkemizde yaşayan Hıristiyanların ve Musevilerin kendi dinlerine bağlı olmalarını isterim. Osmanlılar zamanında böyleydi ve ülkede daha fazla dirlik ve düzenlik vardı.

Rıfat Bali bey, Aksiyon dergisinde çıkan bir röportajda Dönmeler, İslâm ve milliyetçiliğin gözünde dayatmacı bir batılı hayat tarzını temsil ediyor. Sağ-sol çatışmaları döneminde Komünizmi ve Marksizmi de temsil ettiler bir yerde. Kozmopolitizmle ve batıcılıkla özdeş hale geldiler ve Batı’nın ahlâk düşkünlüğüne ve onu mahafazakâr bir hayat tarzının üstüne dikte etmeye taraf oldular. Problem bu. (26 Ağustos/1 Eylül 200) diyor. Evet, Türkiye’de Müslüman halka zorla kabul ettirilmek istenen şeylerin arkasında hep Sabataycı iradesi vardır. Onların militanları bize, Siz kendi istediğiniz gibi değil, bizim istediğimiz gibi olacaksınız demişlerdir.

Türkiye Müslümanları köylü, kırsal kesim, gecekondu, varoş zihniyetten sıyrılıp şehirli, medenî, güçlü oldukları zaman yakın tarihimizle ilgili birçok dehşetli gerçek ortaya çıkacaktır.

Son yüzyıl içinde büyük işler başaran tarihî şahsiyetlerin hangileri Sabataycıdır? Şu anda Türkiye’de yüksek makamlarda kaç Sabataycı bulunmaktadır? Sabataycıların bir kısmı niçin gerçek demokrasiyi, hukukun üstünlüğü sistemini, evrensel insan haklarına uyulmasını istemiyor? Bunlar gibi önemli soruların cevapları ancak ve ancak ciddî ve ilmî araştırmaların ışığında verilebilir. 03 Eylül 2000