Yahudilerin Büyük Hatâları
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 27 Aralık 2018
Cuma
Yahudiler tarih boyunca büyük ve ölümcül hatalar yapmış bir topluluktur. Bugün de yapmaya devam ediyorlar. Bunlardan birkaçını sıralamak istiyorum:
Yedinci asırda Arabistan’da bir Peygamber zuhur etmiş, insanları Tevhid’e çağırmıştı. Onun karşısında putlara tapan müşrikler vardı. Yahudiler karşısında üç şık bulunuyordu:
* Peygambere iman etmek, Müslüman olmak.
* İman etmezlerse, Peygamberi desteklemek ve onun barışı gölgesi altına girmek.
* Peygambere cephe almak ve müşriklerle ona karşı ittifak yapmak. Yahudiler, bu üçüncü şıkkı seçtiler.
Avrupa’da engizisyon varken, insanlar Katolikliğe uymayan inançları ve fikirleri yüzünden ateşte yakılırken,
İslâm dünyasının her yerinde Yahudiler barış ve güvenlik içinde yaşadılar, zengin oldular.
Siyonizm Tevrat’a aykırı bir ideolojidir. Vaad edilmiş Mesih gelmeden Yahudilerin Filistin’de bir devlet kurmaları kendi dinlerine uymayan bir şeydir.
Tarih boyunca çeşitli zulümlere uğramış bir millet şimdi Filistinlilere kan kusturuyor;
Bunca acılar çekmiş, bunca zulme uğramış bir milletin merhametli, insaflı, adaletli olması gerekmez mi?
Ülkemizde
yaşamaktadır. Bunların yanında sayılarının bir buçuk milyon olduğu söylenen
vardır. Aksiyon dergisinin 436 sayılı ve 14.04.2003 tarihli nüshasında bu konuda bilgi bulunmaktadır.
Orta Avrupa’daki, Polonya ve Rusya’daki pogromlardan kitleler halinde kaçabilen Yahudiler Osmanlı imparatorluğuna sığınmışlar, Devlet-i Aliye onları çeşitli yerlerde iskan etmiş, bir müddet sonra bu Yahudiler dıştan Müslüman olmuşlar, gerçek kimliklerini içlerinde saklamışlardır. Bunların büyük kısmı, kendilerine kolay geldiği için
olmuştur.
çeşitli maceralardan sonra canını kurtarmak için yalancıktan Müslüman olmuş, onun
Sabataycıların, bir ayakları İshak dininde, bir ayakları İsmail dininde olmaları dolayısıyla
içlerinden bazıları Müslümanlara amansız bir savaş açmıştır.
İslâm’ı bozmaya yönelik bütün reform hareketlerinde onlar vardır. Bu Müslüman ülkede
İnsaflı, akıllı, mantıklı, sağduyulu, vicdanlı Yahudilerin İslâm’a ve Müslümanlara düşmanlık değil dostluk etmeleri gerekir. Çünkü onların menfaatleri, varoluşları düşmanlıkla değil, dostlukla kaim olabilir. Türkiye Yahudilerinin, tarihî kopukluk ve ârızaları değil, tarihî devamlılığı desteklemeleri gerekir.
Bugün dünya Yahudileri içinde Siyonizm ideolojisine ve İsrail devletine muhalif olanlar vardır.
(Musevîliğe göre)
İsrail tarihî bir ârızadan ve kopukluktan başka bir şey değildir. Bu ârıza ve kopukluk giderilecektir. Yahudiler Müslümanların korumasına her zaman muhtaçtır. Binaenaleyh Müslümanlarla iyi geçinmeleri şarttır.
Siyonistlerin merhametsizliklerinin acısı ileride çıkacaktır. Merhamet etmeyene merhamet edilmez, bunu unutmasınlar. İsrail temiz, şeffaf, örnek bir ülke değildir. Orada
İsrail ırk üzerine kurulmuş ideolojik bir devlettir. İsrail’de dehşet verici boyutlarda kokuşma vardır.
İsrail’de Altın Buzağı dini, Musevîlikten daha yaygındır. İsrail’de çoğunlukta olan
Siyonizm ideolojisi, Yahudileri korkunç bir felakete doğru götürmektedir. Sadece Yahudileri değil insanlığı da…
Bu savaşta büyük bir ihtimalle
ve Ortadoğu, ardından bütün dünya cehenneme dönecektir.
Keşke Yahudiler kendi kitaplarına, kendi dinlerine yönelseler, âdil ve merhametli olsalar, gerçek ve kalıcı bir barış için çalışsalar,
(Eretz İsrail)
Böyle yapmaları, hem kendileri, hem Müslümanlar, hem bütün insanlık için ne iyi olur. Kendilerini yok etmek için her şeyi yapıyorlar… Uzun vâdeli intihar…
1. Bir Müslüman, dinin yasakladığı bir kötülüğü yapsa, bir günahı işlese, o kötülük ve günah yüzünden İslâm noksan ve suçlu görülemez. Müslümanın kötü olması, dininin de kötü olmasına delalet etmez.
2. Bâtıl bir dine mensup kişi iyilik yapsa, o iyilik dininin hak din olmasını gerektirmez.
3. Ehl-i Sünnet mezhebinden olan bir Müslümanın, ehl-i sünnete aykırı iş yapması, fikir ve görüş beyan etmesi, ehl-i sünnetin yanlış olduğuna delalet etmez.
4. Ehl-i bid’at olan bir Müslümanda iyi haller olması mezhebinin iyi olmasını gerektirmez.
5. Mü’minler dinî konulardaki ihtilaflarını tartışırken kardeşlik haklarının, ahlakın, terbiyenin dışına çıkmamalıdır.
6. İhtilaflı konularda mü’minler birbirine hakaret ve küfür etmemeli, sokak serserisi ağzıyla konuşmamalıdır. Gerçekler ve gerekçeler yumuşak ve terbiyeli bir üslupla ortaya konulmalı, düşmanca ve kırıcı hareket edilmemelidir.
7. Şam ulemasından
,
Bunda çok yumuşak, çok halim, çok kibar bir üslup kullanmış, “Muhterem kardeşim…” şeklinde hitap etmiştir. İşte ilmî tartışmalar böyle bir üslûpla yapılmalıdır. (Bu broşürün Türkçesini Bedir Yayınevi’nden bir adet ücretsiz olarak alabilirsiniz. Postayla gönderilmez. Tel 0212/519 36 18)
8. Mektupla veya e-mail ile görüşlerini bildiren mü’minler mutlaka açık isim ve soyadı, onun yanında tel. numarası vermelidir. Takma isimlerin, rümuzların ardına saklanarak sövüp saymak, küfür etmek Müslümana yakışmaz. Bunlar terbiyesizce ve ahlâksızca davranışlardır.
9. Geçenlerde, bir internet sitesi bir yazımı iktibas etmiş, bir okuyucu da benim “Bütün ashab din konusunda âdildir” iddiama şu cevabı vermiş:
Takdir buyurulacağı üzere böyle bir ifade yakışıksızdır, terbiye ve nezakete uymaz. Ehl-i Sünnet dışı bir mezhebe mensup olduğu anlaşılan o kardeşimiz çok daha sakin, çok daha mantıklı, çok daha terbiyeli bir üslûp kullanabilirdi.
10. Fıkıh mezheplerine karşı olan bazı bid’atçi kardeşlerimiz mezhepleri put olarak gösteriyor, mezhebe bağlı Müslümanları mezheblerini din haline getirmekle suçluyor.
11. Geçenlerde, aykırı ictihadlar yapan bir zat
tenkit edenler için
dedi. Bu ifade de bir ilim erbabına yakışmaz.
12. İsimleri çarpıtmak da ciddî, terbiyeli, vakur, akıllı Müslümana yakışmaz. Geçenlerde Şiî olduğu anlaşılan bir kardeşimiz, rümuzlu bir yazısından
Böyle demekle iddiasının, görüşünün doğru olduğunu, benim yanıldığımı isbat etmiş olur mu?
Yukarıda yazdıklarım, sadece ehl-i bid’at için değildir. Ehl-i Sünnet mensubu bazı yazarlar ve hocalar da bazen çok ağır ifadeler kullanıyor. Bunlar kesinlikle üslup olarak doğru değildir.
Müslümanların, ihtilaflı konuları tartışır veya müzakere ederken hakaretler savurmaları, küfür etmeleri, iftiraya başvurmaları,
yapmaları büyük bir fitnedir. Böyle şeyler iman kardeşliğini berhava eder.
İhtilaflı konu ve meselelerde tartışma olabilir. Lakin mutlaka Müslümanca, mutlaka seviyeli bir şekilde, mutlaka ciddî ve edepli bir üslûpla.
Tenkit edilirken şahıs ve cemaat ismi verilmemelidir. Hüküm vermekten kaçınılmalı, gerçek sadece beyan edilmelidir. Tek taraflı hareket edilmelidir.
31 Ocak 2009