Yalan
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Perşembe
Büyük yalancılar iki gruba ayrılır. Birinciler, kendi yalanlarına kendileri de inanmışlardır. Onların hayatı yalandır. Yıllarca yalan söyleye söyleye yalanla özdeşleşmişlerdir. İkinci grup ise, söyledikleri yalanlara inanmazlar ama bu yolla büyük servetler, şöhretler, riyasetler, itibarlar kazanmışlardır. Yalan onların sermayesidir, bu ticareti bırakamazlar.
Bir kısım halk yalana mübtela olmuştur. Beşikten mezara kadar yalanla beslenen, yalanla içiçe kucak kucağa yaşayan kişinin beyni yıkanır, yalan onun baş gıdası haline gelir.
Büyük dinler ve ahlâk sistemleri yalanı günah saymışlardır. Bazı ülkelerde politikacıların, idarecilerin, sorumluların yalan söylemeleri sadece ahlâksızlık değil, aynı zamanda ceza kanununa göre bir suçtur.
Bir ülke, bir devlet, bir millet yalana batmışsa, yalanla haşır neşir olmuşsa vahim bir hastalığa yakalanmış demektir.
Telefon çalıyor, evde veya iştesiniz, görüşmek istemediğiniz biri arıyor, sekreterinizin adamı savmak için “Burada değil” yahut “Şu anda toplantıdadır” demesi de yalandır; binaenaleyh günahtır, ayıptır.
Çocuklarımızı yalanlarla büyüttüğümüzün farkında mıyız? “Uslu durursan seni gezmeye götüreceğim” dediniz ve çocuk uslu durdu, fakat onu gezmeye götürmediniz. Vaadini yerine getirmemek de yalan gibi ayıp ve günahtır. Çocuk büyüğünün, sevdiğinin ahlâkına tâbi olur.
Politikacılar ne kadar çok yalan söylüyor. Ebeveyn çocuklarına, koca karısına, karı kocasına, talebe öğretmenine devamlı olarak yalan söylüyor. “Okula niçin gelmedin?” “Hocam hastaydım…” Hasta değildiyse çocuk yalan söylemiş, hocasını aldatmaya kalkmıştır. Kime ne zararı var demeyin. Yalan yalandır.
Ticaret hayatında da yalan yaygınlaşmıştır. İslâm hukukunda ve ahlakında içine yalan karışan alış veriş haramdır. Malın kusurunu söylemeden satmak, reklama yalan karıştırmak da böyledir. Lokanta açtınız ve vitrinine “Nefis döner bulunur” yazdınız. Döner gerçekten nefis değilse onun satışıyla kazandığınız para haram olur. Müşterilerinizi aldatmış, yalan söylemiş olduğunuz için.
Yalandan kurtulmanın yolu var mı? Elbette var. Öncelikle az konuşacaksınız. Kesin olarak bilmediğiniz şeyleri söylerken ve anlatırken “zannımca, rivayete göre…” gibi ifadeler kullanacaksınız.
Günümüz politikacıları halkı aldatmak için ne kadar bol yalan söylüyor. “Bir iki sene dişinizi sıkın, sabredin ülke düze çıkacak…” diyor bazıları. İnsanları islah etmeden ülke kurtulur mu, düze çıkar mı? Zelzele yardımlarıyla, IMF’nin verdiği kredilerle, ABD’nin destekleriyle düze mi çıkılırmış? İdareciler ve halk daha bilgili, daha ahlâklı, daha faziletli, daha güzel olduğu takdirde ülke selamet bulur. Yamuklukla, yalanla, dolanla, hırsızlıkla, rüşvetle, çarpık eğitimle, köleleştirilmiş üniversite ile, beş bin ailenin yetmiş milyonluk ülkeyi sömürmesiyle, çetelerle, derin devletle düzelme, selamet, kurtuluş ve yükseliş olacağını zannedenlerin aklı da yoktur, vicdanı da.
Bir ülkedeki eğitim sistemi (veya sistemsizliği) yalanlar, ideolojik martavallar, çağdışı tarihî ârızalara dayanıyorsa o ülke geleceğine güvenle bakabilir mi?
Müslüman kesimin ileri gelenlerinin bazısı da yalana batmıştır. Adam mehdi olduğunu iddia ediyor, kendisi gibi bin kadar mehdi daha var. Bu iddianın yalan olduğu besbelli. Mehdilik ona trilyonlar getiriyor. Etrafına toplanmış ahmaklar, mehdidir diyerek çevresinde pervane gibi dönüyor.
Yalancı şeyhler var. Defterdar gibi para topluyor, saltanat sürüyor. Yalancı mücahidler, naylon müctehidler, sahte kurtarıcılar, hokkabaz dâva adamları… Bunlar tezgahlarını kurmuşlar, mübarekler sanki darphane müdürü gibiler, mütemadiyen para kesiyorlar. Bunların pençesine düşmüş olan Müslümanlar nasıl kurtulacak, felah bulacak?
Muhammed aleyhisselatü vesselamın bize Hak Teala katından getirdiği ilahî İslâm dini yalanı da, yalancıyı da kabul etmez. Dinimiz emanete hıyanet etmeyi, verdiği sözü tutmamayı, din sömürüsü yapmayı yasak etmiştir.
“Bana kimse karışamaz, beni kimse tenkit edemez, herkes bana itaat etmeye beni mânen ve maddeten desteklemeye mecburdur…” gibi havalar şeytanî kuruntulardır.
“Ben Müslümanları kurtaracağım…” Yalanla mı?
Olmayacak dualara âmin demek, o da bir ahmaklıktır, suçtur. Ülkenin, halkın, devletin hali mâlum. Bugünkü bataklıktan çıkmak o kadar kolay değil. Her şeyin bir ücreti, faturası var; kurtuluşun, selametin ücreti büyük. Çile çekmek, zahmetlere göğüs germek, canla başla muhlisen lillah hizmet etmek, benlikleri bir kenara bırakmak, emanetleri ehil olanlara vermek; vasıflı, güçlü, üstün hizmet kadroları kurmak gerekiyor. Bunlar yapılmadan halkın ucuz reçetelerle, kolay ve zahmetsiz metodlarla kurtulacağını söylemek yalan değil midir?
Siz para verin, alkışlayın, destekleyin, gerisine karışmayın. Bazı dâva adamlarının metodu budur. Bu, işe yarar bir metod mudur?
Amerika Birleşik Devletleri’nde bir başkan, yahut büyük bir devlet adamı bir kere yalan söylese işi biter, defteri dürülür, siyasî ve idarî hayatı sona erer.
İlk büyük muhaddisler (hadîs bilginleri), inatçılık eden atını yürütmek için bir tutam yeşil ot gösterip de sonra o otu hayvana vermeyen adamın rivayet ettiği hadîsi kabul etmemişlerdir. Atı aldatan bizi de aldatır demişlerdir. Başarısızlıklarımızın, uğradığımız hezimetlerin suçlularını niçin uzaklarda arıyoruz. Aynaya baksak ya. Bir kediyi bile aldatmayacaksın. Hayvanı dışarıya atmak için, yemek verecekmiş gibi “pisi pisi…” diye çağırıp kapı dışarı edilip de yemek vermeyen kişi insanları da aldatabilir. Kendisini bile. 21 Ocak 2000