Çarşamba

 

Günlerden beri bütün Türkiye Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından bahsediyor. Öcalan aşağı, Öcalan yukarı… Öcalan, Öcalan, Öcalan… Gündemin yüzde doksanı Öcalan, PKK ve onlara müteallik şeyler.

Ne kadar yanlış, sun’î (yapay), sathî (yüzeysel) bir gündemdir bu. Türkiye gündemini 360 derecelik bir daire kabul edersek, Öcalan ve PKK bunun yüzde üçünü bile işgal etmemelidir. Asıl gündeminde Türkiye’nin çok başka maddeler, çok acı gerçekler, çok büyük tehlikeler mevcuttur. Siyaset bitmiş, düzen bitmiş, bütün temel müesseseler çürümüş; ülke içi ateş dolu bir uçurumun kenarına gelmiş; lisan, kültür, para, eğitim, üniversite, medya feci vaziyette; dehşetli ve genel bir iflâs durumu mevcut ve medya, aydınlar, halk Öcalan ile uğraşıyor.

Bir kere, Öcalan bir sebep değil, neticedir. O bir piyondur. 1984’ten beri PKK’nın stratejisini, silahlarını, lojistiğini, bütçesini, idaresini bu adam temin etmemiştir. Onun arkasında İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca konuşan, çoğu sarı saçlı gök gözlü ajanlar vardır.

Profesör Mahir Kaynak bey haklı olarak soruyor: On dört yıllık PKK savaşı boyunca bu terör teşkilatına silah taşıyan tek motorlu vasıta, tek at, tek katır bile yakalanmamıştır. Yakalanan bütün silahlar çetecilerin ellerinden veya sığınaklarından elde edilmiştir. PKK’ya silah temin edenler kimlerdi?

PKK, yıllar boyunca uyuşturucu ticareti yapmıştır. Bu yolla milyarlarca dolarlık kazançlar elde etmiştir. Bu işin içyüzü nedir? PKK’ya karşı olan saflarda, silah ve uyuşturucu ticaretinden hayli yararlanan kişiler ve gruplar vardır. Bunlar kimlerdir?

1908 İkinci Meşrutiyet hareketinden bu yana Türkiye yalanlara, sun’î gündemlere, demagojilere gark olmuş bir ülkedir. Aydınlar, seçkinler, okumuşlar ve halk gerçekleri, hadiselerin içyüzünü bilmemektedir.

Türkiye’nin bugünkü manzarası nasıldır? Siyasî, kültürel, iktisadî durum nedir? Lozan’ın içyüzü nedir? Türkiye’yi hangi güçler idare etmektedir? Türkiye’de Sabataycıların, yâni zâhiren Türk ve İslâm görünen, gerçekte ise Sabatay Sevi’nin dininde olan cemaatin ağırlığı ne kadardır? Kabine’de kaç Sabataycı bakan vardır? Kilit noktalarda kaç Sabataycı bulunmaktadır?.. Bu gibi meseleleri inceleyen, bu karanlık konulara ışık tutan, milleti aydınlatan kaç kitap vardır piyasada?

Türkiye’nin komşuları hakkında; Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, Irak, Suriye, Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu hakkında kaç ilmî kitap yayınlanmıştır?

Türkiye aydınları ve halkı ülkenin ne iç durumu, ne de çevresi hakkında ilmî, objektif, ciddî bilgiye sahip değildir. Sanki kasıtlı ve planlı olarak Türkiye karanlığa ve cehalete mahkum edilmiştir. Lozan ruhu, Türklerin gerçekleri öğrenmesini istemiyor. Analiz, stratejik araştırma, ilmî ve objektif tedkik, ciddî neşriyat sanki tabudur bu ülkede. Ülke yalan, demagoji, fanatizm, cehalet karanlıkları içinde kalmıştır. Yakın tarihimiz bir meçhuldür. Hiçbir araştırıcı çıkıp da gerçekleri yazmıyor, yazamıyor. Hem korktuğu için yazamıyor, hem de iktidarsız olduğu için yazamıyor.

Murat Bardakçı beyin kaleme almış olduğu Şah Baba kitabı dışında Sultan Vahdeddin’e dair başka ciddî eser yoktur. Böyle mi olmalıydı? Ülkenin namuslu, şerefli, cesur, haysiyetli tarihçileri, aydınları Millî Mücadele tarihimizi didik didik etmeleri, bütün vesikaları gün ışığına çıkartmaları, yalan bulutlarını dağıtmaları ve gerçekleri güneş gibi ortaya koymaları gerekmez miydi?

Batı dünyası, Amerika ve Avrupa, maddeci medeniyetin temsilcileri bizi aldatıyorlar. Bizi yalan övgülerle uyutuyorlar. Aslında onlar bizim uyanmamızı, gerçeklere sarılmamızı istemiyorlar.

Lozan’dan sonra kale içinden fethedilmiştir. Düşmanlarımız bizi uyutmuş, afyonlamış, oyalamış, dejenere etmiş, kendi kimliğimize yabancılaştırmış ve bugünkü hale getirmişlerdir.

Türkiye Bilderberg toplantılarının, başka tağutî gizli teşkilatların pençesine düşmüştür.

Gerçekler en kutsal değerlerdir. Bir millet kendi tarihinin içyüzünü, kendi durumunu, kendi gerçeklerini bilmiyorsa, zâhirde hür ve bağımsız görünse de en feci bir esarete düşmüş demektir.

Türkiye’nin başına belâ olan din düşmanları, Müslümanların uyanmaması için din sömürüsünü sinsice, el altından teşvik etmektedir.

Gerçeklere, doğrulara hizmet etmesi gereken birtakım Müslümanlara bakınız. Onların tek değeri para olmuştur. Onlar nefsleri, çıkarları, şöhretleri için çalışmaktadır. İslâm bir ticaret, bezirgânlık konusu olmuştur. Onlar bol bol yalan söylemekte, emanetlere hıyanet etmekte, vaadlerinden dönmektedir. Böyle adamlar gerçeklere hizmet edebilir mi? Onların dini imanı paradır.

Benim gençliğimde merhum Sinan Omur bey, Hür Adam adında haftalık bir gazete çıkartırdı. Bu gazete başlangıçta bir yaprak çıkıyor ve bir kuruşa satılıyordu. Kadıköy iskelesinde, vapurda, Demokrat Kemal adlı müvezzinin “Yazıyor, İsmet Paşa’nın kardeşi Kambur Rıza’nın nasıl milyarder olduğunu yazıyor!..” diye bağırarak Hür Adam sattığını hatırlıyorum. Şimdi niçin böyle gazeteler yok? Niçin ülke gerçekleri cesaretle dile getirilmiyor? Niçin özeleştiri yapılmıyor?

Herkes bin bir hesap peşinde. İşlerine gelenleri yazıyorlar, gelmeyenleri meskûtün anh bırakıyorlar (sükût ile örtüyorlar). İslâmî kesim niçin kendi hatâlarını araştırmıyor, niçin yapıcı tenkitleri ve uyarıları dinlemiyor?

Türkiye’yi kurtarması, düze çıkartması, selâmet sahiline ulaştırması gereken islâmî hareket nasıl istismar ve dejenere edilmiş, çığırından çıkartılmıştır? Müslümanlar niçin güçlü bir medya kuramamıştır? Dinî hizmet ve faaliyetler için toplanan milyarlarca dolarlık büyük paralar ne olmuştur? Neron, Nemrud, Firavun ahlâklı, nefs-i emmâre esiri birtakım din baronları bu ülkeyi, bu milleti nasıl kurtarabilir?

Türkiye’de gerçek aydın ve güçlü vatansever var mıdır? Varsa niçin milletin gerçekleri bilmesi için çalışmıyorlar? Niçin gerçekleri yazmıyorlar, haykırmıyorlar? Niçin millete kılavuzluk yapmıyorlar?

Uzun yıllardan beri yalanlarla ve haramlarla beslenen dimağ ve vücutlar şimdi şartlı refleksli mahluklar gibi yalanların ve haramların meftunu ve bağımlısı olmuşlardır. Artık onlara doğruları, gerçekleri söyleseniz de kabul etmezler. 04 Mart 1999