Yalçın Küçük Ne Demiş?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Salı
Aydınlık’taki (22.10.2000)
başlıklı yazısında benim
adındaki kitabım için şu satırları kaleme almış:
“Öyle anlaşıldı, yahudi-sabatayist lobisi, sanki, bu çok zayıf, bilimsellikten uzak, tartışmaya hiçbir yenilik getirmeyen bu kitabı bekliyordu; birden
türünden çığlıklar göklere çıkıverdi, her tarafı inletti. Her halde sabatayizm üzerine başlamış olan bu sağlıklı ve yol açıcı tartışmayı,
kolay olmadığını haber vermek zorundayım.
Ayrıca sabatayizmin Türkiye’de en güçlü ve etkili tarikat olduğu yollu değerlendirme büyük ölçüde doğrudur, doğru olan bir de bu alandaki bilimsel araştırmalarımızın henüz başında olduğumuzdur.”
Benim adıgeçen kitabım
Tartışmaya
gelince:
Benim istediğim de buydu, çok şükür arzum ve emelim tahakkuk etti.
Uzun yıllardan beri bıkmadan usanmadan
konusunu işleyip duruyorum. Sabataycıların varlığı, oynadıkları roller, tesirleri, yaptıkları, hedef ve gayeleri bilinmeden yakın Türk tarihini anlamanın imkân ve ihtimali yoktur.
Seneler boyunca defalarca yazdım, yine tekrar ediyorum:
adıyla ilmî çalışmalar yapacak bir merkez kurulmalıdır.
Bu enstitünün hazırlayacağı ilmî araştırmaları kaynak alacak gazeteciler, propagandacılar akıllara durgunluk verecek hakikatları büyük kütlelere duyuracaklardır.
, yukarıdaki paragraftan sonra şunları yazmış: “Beni izleyenlerin,
insanlığın başına gelebilecek büyük felaketlerden birisi saydığımı bildiklerini sanıyorum; dolayısıyla
tartışmasını izlemediğimi tahmin etmek zor olmamalıdır.
Yeni Şafak artık gözle görülür dozajda
çizgisinde bir yayın politikasına sahip; dolayısıyla
tutumuna şaşırmadım; Çalışlar’a
diyen Sabah’tan
de şaşırtmıyor, ancak Oral Çalışlar’ın tutumunun bende sürpriz etkisi yaptığı açıktır.”
Yazısının aşağı taraflarında Küçük, Oral Çalışlar için şu cümleyi sarfediyor:
Küçük Yeni Şafak’a taş atmış. Ben sadece naklettim, cevap vermek isterlerse bana değil, ona yöneltsinler.
Son olarak Tekelistan adında bir kitap çıkarttı; içinde hayatî, önemli bilgiler var, bu kitapla ilgili ayrıca yazacağım. Duyduğuma göre son afla cezaevinden çıkmış, müsait bir zamanda kendisini ziyaret etmeyi de düşünüyorum. Şu dünyada neler oluyor.
Sabataycılar öyle kolay kolay yenilgiyi kabul etmezler, sonuna kadar direneceklerini tahmin ediyorum.
Şimdi ise millet kendilerini tanımıştır;
milyonlarca vatandaş biliyor. Gündeme girmişlerdir artık. Bu girişin çıkışı yoktur.
Tabiî benim kasdettiklerim
. Kendi halinde yaşayanlara,
Yeni bir Türkiye, yeni bir Türk insanı yaratma hevesine kapıldılar, akıl almaz işler yaptılar ve sonunda
oluşmasına sebebiyet verdiler.
Sabataycılar yakın tarihimize damgalarını basmışlardır.
Yapılacak ilk iş teşhirdir, kimliklerini ortaya çıkartmaktır.
Sabataycıların estetik değerlerimizi dejenere ettiklerini iddia ediyor; doğrudur. Yirminci asrın başlarında, Balkan harbinden önce Selanik’te kocaman bir cami yaptırmışlardır, bu yaz oraları gezerken gördüm, caminin cephesinin iki yanına iki kule yapmışlar, bunlara birer meydan saati taktırmışlar.
Türkiye’deki bugünkü bayağılıkta Sabataycıların çok tuzu, biberi, salçası bulunmaktadır.
Sabataycılar geleneksel ehl-i sünnet İslâmlığı ile hiç barışamamışlar,
Melamiliğin aşırı kolu
Bektaşilik, Mevlevilik içine sızmaya kalkışmışlardır. Bektaşiliğe ve Mevleviliğe hâşâ ki
demiyorum; sadece sızmışlardır diyorum. Bu konu da, ilmî araştırmalar yapılarak gün ışığına çıkartılmalıdır.
mahkeme de onun bu isteğini kabul etti. Bakalım Türkiye hahambaşılığı bu konuda ne karar verecek? Ben Türk mahkemelerinin hükmünü tanımam mı diyecek, yoksa boyun mu eğecek?
Doğrusu şu son Sabataycılık gürültüleri sessiz sedasız yaşayan Yahudilerin de rahatlarını bozacağa benziyor. 17 Ocak 2001