Yangın Var!..
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 25 Aralık 2018
Salı
Bu Müslüman ülkede İslâm’ı tehdit ve tehlike olarak görenler ve İslâm aleyhinde yaygara kopartanlar kimlerdir? Müslümanlar mı?.. Kesinlikle değil. Çünkü bir Müslüman kendi dinini tehdit ve tehlike olarak görmez, göremez. Böyle bir şey dehşet verici bir çelişki olur.
Müslüman, İslâm’a dönülmek istenmesini irtica olarak görmez.
Müslüman, İslâm ahlâkının ve barışının ülkeye hâkim olmasını hararetle ister.
Müslüman Allah’ın ve Peygamber’in emir ve yasaklarına uyulmasından memnun olur.
Peki İslâm’ı ve Müslümanları tehdit ve tehlike olarak görenler kimlerdir:
1. SABATAYCILARDIR. Onlar dilleriyle yarım ağız “Biz de Müslümanız” derler, öldüklerinde cenazeleri camiye getirilir ama İslâm’a ve Müslümanlara karşıdırlar. (Çok az sayıda binde bir insaflıları olabilir…)
2. BENZETİLMİŞLER. Bunlar Sabataycıların eğitim, baskı ve propagandalarıyla beyinleri yıkanmış Müslümanlardır. Men teşebbehe hadîsi gereğince onlardan olmuşlardır. Bunlar da İslâm’ı ve Müslümanları tehlike ve tehdit olarak görürler.
3. KRİPTOLAR: Ülkemizde şu anda birkaç milyon Kripto bulunmaktadır. Bu konuda, fitne ve fesat çıkmaması için açık yazmıyorum… İşte bunların militan bir kısmı da İslâm’a ve dindar Müslümanlara son derece karşıdır. Bu satırları, açık kimlikleri Ermeni, Rum vs. olan vatandaşlarımızı tenzih ederek yazıyorum. Onlara bir şey dediğim yoktur.
İç ve dış düşmanlarımız uzun yıllardan beri Müslümanları bölmek, birbirine düşman fırka ve fraksiyonlara ayırmak, Ümmet içinde fitne ve fesat çıkartmak için yoğun propaganda yapmaktadır. Maalesef bu cümleden olmak üzere tasavvuf ve tarikat aleyhinde amansız bir faaliyet başlatılmıştır. Kökü dışarıda olan ve petro-dolarla beslenen bu cereyan, tasavvufu ve tarikati şirk olarak görmekte, tarikat evliyasını, meşâyihini, bağlılarını müşrik ve kâfir ilan etmektedir. Bu hareketin arkasında da iç ve dış emperyalistler bulunmaktadır.
Tarih boyunca dünyada çeşit çeşit sömürgecilik ve sömürgeler görülmüştür. Fransa’nın Cezayir’de, Belçika’nın Kongo’da, Hollanda’nın Endonezya’da, Portekiz’in Angola’daki sömürgeciliği klasik sömürgecilikti.
Rusların Orta Asya’daki, Türkistan’daki sömürgeciliği neo-kolonyalizmdi.
Bir de içten sömürgeler vardır. Bağımsız devlet gibi görünür, iyi kötü seçimler yapılır, bayrağı ve istiklâl marşı vardır, hürriyet şarkıları âfâkı (ufukları) çınlatır ama ülke gizli, derin, içten bir sömürgedir. Birtakım egemen azınlıklar orada bir vesâyet ve baskı rejimi kurmuşlardır.
İşte birtakım gizli, egemen, amansız, zalim güçler ülkemizde böyle bir rejim olması için çalışıyor.
Bedavaya, bir ideal için mi çalışıyorlar?
Hayır hayır, onlar kesinlikle idealist değildir.
Türkiye’de çok az sayıda kişi, aile ve holding her yıl bu ülkenin 100 milyar dolarını iç etmekte, paylaşmaktadır. Böyle büyük bir pastayı hiç kimse terk etmek istemez.
Bu memlekete temiz, sağlam, ahlâklı, faziletli, vasıflı, güçlü Müslümanlar (Maalesef bozukları da var) hakim olursa iç-sömürgecilerin yıllık 100 milyar doları kesilecek, ayrıca zulaya koymuş oldukları yüzlerce milyar dolarlık kara ve kirli para da onlardan istirdat edilecektir (geri alınacaktır).
İşte onlar için en büyük tehdit ve tehlike buradadır.
Eyvah irtica geliyor!.. Eyvah karanlık güçler!.. Eyvah dincilik tehlikesi!.. Eyvah ki, eyvah…
Yetişin ey zinde güçler, irtica var, tehdit var, tehlike var, yangın var!..
(İkinci yazı)
Mevlevîlik nedir?
Abdestsiz, namazsız, oruçsuz, tek kelimeyle Şeriatsiz Mevlevîlik olmaz!.. Gerçek Mevlevîler namaz kılmakta, Allah’ın emir ve yasaklarına uymakta, Peygamberin (Salat ve selâm olsun O’na) Sünnetine yapışmakta en önde giden Müslümanlardır.
Mevlevîliğin pîri, mânevî kurucusu kimdir? Monla-yı Rum Mevlânâ Celalüddin hazretleridir. O aziz zat abdestsiz yere basmamış, beş vakit namazı dosdoğru kılmış, gecelerini teheccüd ve nevâfil ile ihya etmiş, paraya ve mala hiç önem vermemiştir.
İşlerine bakan zata sorarmış, “Bugün evde ne var?” Her şey var, eksik yok derse “Eyvah! Evim Firavun evine döndü” diyerek hayıflanırmış. Vekilharcı “Maalesef bugün evde hiçbir şey yok” derse sevinir “Ya Rabbi çok şükür evim Peygamber evine benzedi” dermiş.
Tarikat-i Seniyye-i Mevleviyyenin sekiz şartı vardır. Birincisi devamlı taharet halinde olmaktır.
Müslümanlar arasında rekabet yasak ve yanlıştır ama müsabaka (hayırlı işlerde yarışma) Kur’ân ve Sünnetle teşvik edilmiştir.
Bütün turuk-i aliyyenin (Yüce İslâm tarikatlarının) mensupları hep kardeştir ve onlar aralarında bütün hayır hasenatta, bütün ibadetlerde kardeşçe yarışırlar.
Has ve gerçek bir Mevlevî namazı öyle yatıp kalkarak sadece kalıbıyla kılmaz. Bütün ruhu, bütün varlığı ile, mânevî bir mi’racta olduğunu bilerek ve yaşayarak kılar.
Mevlevîlik salâhtır, takvadır, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeye (Salat ve selam olsun O’na) sımsıkı bağlanmak ve uymaktır, Sünnet-i seniyyeye temessüktür; ilimdir, irfandır, ahlâk ve fazilettir, veradır; edebtir, mürüvvettir, fütüvvettir.
Kısaca ifade etmek gerekirse Mevlevîlik Kur’ân’a ve Sünnete bağlanmaktır.
Mevlevîlik bitmeyen bir aşk ve heyecandır. Mevlevîlik bir coşkudur. Mevlevîlik yüksek bir hayranlıktır.
Mevlevîlik incelik, zarafet, kibarlık ve sanattır.
Mevlevîlik başlı başına bir medeniyet ve harstır (kültürdür).
Mevlevîlik şu âleme bir tebessümdür. Mevlevîlik bazen kederden, bazen sevinçten dökülen gözyaşlarıdır.
Tennure, sikke, tac u hırka, sema âyini zahirîdir; bâtındaki sema, seyran ve heyecandır esas olan.
Hazret-i Pîr “Men bende-i Kur’ânem eger can dârem…” demiş. Bütün gerçek Mevlevîler Kur’ân’ın ve Şeriatın bendeleridir.
Gerçek Mevlevî İslâm’ı iyi anlamış ve iyi uygulayan kimsedir.
Mevlevî kimseyi incitmez. Mevlevî hiç gıybet eder mi? Komşusuna eza verir mi? Mevlevî sadece Müslümanların değil, bütün insanların koruyucu meleği gibidir.
Mevlevî kötülüğü iyilikle def eder.
Bir aşk, muhabbet, mürüvvet ve fütüvvet cûş u huruşudur Mevlevîlik.
Ey Mevlevîler, ey Mevlevîler!.. Sağ eliniz semaya açık, sol eliniz zemine dönük aşk u şevk ile sema ederken bize de dua edin, bize de dua edin emi. Yâ Rabbi!.. İyilerin dualarını üzerimize sâyeban kıl. Âmin. 18 Kasım 2009