Yangın Var Yanıyor!..
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Aralık 2018
İslam dünyası cayır cayır yanıyor, nice yerde yangın, biz hangisine yanacağız?
Bir ara
diye bağırıp çağırıyorduk… Şimdi onları unutmuş gibiyiz…
Fransa bir İslam ülkesi olan
ordu gönderdi. Yangın var.
yangın müzmin bir yangın olduğu için artık alıştık, kanıksadık.
Irak cayır cayır yanıyor. O yangına da alıştık.
hürriyet geldi. Müslüman bir zat devletin başına geçti. Bütün şer güçleri onu yıpratmak, devirmek için seferber oldu.
fitne fesat yangınları.
yangınlar. Müslüman bir lideri idam etmek istiyorlar.
güneyinde neler oluyor, pek haberdar değiliz. Bir ara
Somali diye bağırıyorduk ama artık o konuda sesimiz soluğumuz çıkmıyor. Acaba
neler olup bitiyor?
İslam dünyasının neresinde siyasi ve idari bakımdan dine dönüş ve yöneliş olsa; kötülük güçleri sabote etmeye çalışıyor, çeşit çeşit yangınların kundakçılığını yapıyorlar. İslam dünyası paramparça. Dünyada halkının çoğunluğu Müslüman olan kaç devlet var acaba?
Roma’daki Papa tahtını bıraktı, bir manastıra çekildi, yeni bir Papa seçildi, yer yerinden oynadı.
Zavallı Müslümanlar! Başlarında bir Halife, Emir’ül-Müminin yok ama Katoliklerin Papası’nı tebrike gitmeyi biliyorlar.
Sünniler ve Şiiler çarpışıyormuş, camilere bile bomba atılıyormuş. Hani müminler kardeşti?
tefrika yangınları içinde yanıyor.
diye bir şey kalmamış, ortaya bir
çıkmış. Birinci İslamcılık… İkinci İslamcılık… Üçüncü İslamcılık… Yüz yirmi sekizinci İslamcılık… O cemaat… Bu cemaat… Şu cemaat… Acaba kaç çeşit tarikat var… Bilmiyorum, bilen varsa haber versin.
Yahu Müslümanın bizden olmayanı olur mu?
İslam dünyasında belki yüz yerde yangın var, bir ikisi söndürülüyor, on yeni yangın başlıyor. Bu kadar yangın böyle bir dağınıklık, tefrika içinde nasıl söndürülecek?
Maddi yangınların, çarpışmaların, bomba alevlerinin ötesinde
da var. Cahillik bir tür yangın değil midir?
Eskiden terbiyeli ve vicdanlı gayrimüslimler Müslüman komşularını ve vatandaşlarını üzmemek için nehar-i Ramazan’da açıkta oruç yemezlermiş.
Yaz geliyor, Sultanahmet civarı yerli yabancı aşırı bir kalabalıkla dolacak. Mukaddes camiin dış merdivenlerinde her yerleri görünen mini etekli turist karıları oturacak… Alaca bulaca giyinmiş, başları eşarplı, tunikli, sivri topuklu iskarpinli modern bazı hanımlar Mado dondurmacısından külahla dondurma alıp sokakta yalaya yalaya yürüyecekler.
Allah Allah! Bu ne biçim yangın?
Aslında geniş ve derin düşünürsek
Bazısının ateşi dünyada yakar, bir kısmının ise Cehennem’de yakar.
Filistin Filistin Filistin deyip duruyoruz. Peki İsrail’den önce kurulmuş olan (…) devletindeki maneviyat ve kokuşma yangınları ne olacak?
İstanbul’un büyük camilerinden biri. Caminin bir derneği var. Bu derneğin zengin bir bütçesi var. Bu bütçeden hoparlörler, yerden ısıtma tesisatı, ışıklandırma, klima, ışıklı yazılar vesaire masrafları karşılanıyor, camiye turistler de geliyor. Caminin geliri olmasına rağmen şu iki hizmet yapılmıyor:
İslamiyet’in esaslarını tanıtan özlü, açık seçik, aydınlatıcı, uyarıcı, bilgilendirici, doğru yola davet edici
hazırlanmıyor ve Müslüman halka dağıtılmıyor.
Camiye gelen
yayınlanmıyor.
Doğrusu çok büyük bir eksiklik ve ihmal. Mademki paramız ve imkanımız var, mademki hürriyet var, cami derneği böyle broşürleri hazırlatıp dağıtmakla yükümlüdür. Dernek bu konuda canım isterse yaparım, istemezse yapmam diyemez, dememelidir.
Niçin bu hizmetler yapılamıyor? Kimseye kültürsüz ve yetersiz demem ama
Türkçe broşürün özellikleri neler olmalıdır?
1. İçindeki bilgiler çok özlü, veciz, doğru, sağlam olmalıdır.
2. Türkçesi edebiyat ve üslûp bakımından çok yüksek olmalı.
3. İyi kâğıda, İslam sanatına uygun dört renkli baskıyla yapılmalı.
4. Yukarıda beyan ettiğim gibi bu broşürler uyarıcı, aydınlatıcı, bilgilendirici, ıslah edici olmalı.
5. Bu broşürler
yazılmalı.
6.
İçinde bir tek gramer, üslûp hatası bulunmamalıdır.
Geliri olan bir camide hoparlör, klima, kalorifer, yürüyen kırmızı ışıklı panolar, giriş kapısında ayakkabı poşetleri olmasa da olur ama böyle faydalı ve kurtarıcı broşürlerin olmaması gerçekten büyük noksan, büyük ayıptır.
Gerek Müslümanların gerekse turistlerin nasihate, uyarıya, aydınlanmaya büyük ihtiyacı vardır. Ruhsuz, heyecansız, samimiyetsiz, şişirme, yalap şalap hazırlanmış, içinde noktalama ve gramer hataları bulunan, yavan üslûplu broşürlerin, hiç olmaz demiyorum ama
Faydalı ve değerli broşür küçük de olsa mücevher gibi olmalıdır.
Ulema ve fukaha, büyük kitaplardan, geniş külliyatlardan belki makul telif tercüme ücretleri alabilirler ama 16, 32, 48 sayfalık broşürler ücretle yazılmamalıdır.
İslam uleması kâğıdın pahalı ve nadir olduğu, elektrik ışığının bulunmadığı zamanlarda Allah’ın rızasını kazanmak için, halkı irşat ve tenvir
maksadıyla kitaplar, risaleler yazmışlar ve bunlardan telif ücreti beklememişlerdir.
o hacimli İhya’sından telif ücreti mi aldı?
Yakın tarihimizde
İslam tarihindeki Rabbani ulema, fukaha, mürşitlerin hiçbiri İslam’a ve ümmete hizmet için yazdıkları eserlerden telif ücreti almamışlardır. Din ve iman kitaplarını telif ücreti almak, zenginleşmek, dünya malına sahip olmak için yazmak yakın çağlarda zuhur etmiş bir bidattir.
Şunu çok temenni ediyor, arzuluyorum:
alıp cebine koyayım, eve gelip tedkik edeyim. İçindeki bilgiler çok doğru ve çok kıymetli, broşürün tasarımı ve kenar süsleri çok sanatlı… İçinde bir tek imla, noktalama, gramer, üslûp, edebiyat hatası yok…
Müslümanlarda bol para var, imkân var, fırsat ve hürriyet var; velhasıl güzel bir helva yapacak bütün malzeme var da bunu niçin yapmıyoruz, anlamakta güçlük çekiyorum. 07 Nisan 2013