Yanlışlar Doğruları
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Mart 2019
Pazar
* YANLIŞ: Benim şeyhim, üstadım, önderim, baronum en büyük, ötekiler çok küçük.
* DOĞRUSU: Benim şeyhim, büyüğüm pek muhteremdir. Öteki şeyhlere, büyüklere de hürmet ederim, ellerinden öperim.
* YANLIŞ: Benim cemaatim, tarikatım, fırkam, hizbim, mezhebim, meşrebim, tercihim en hak, ötekiler berbat.
* DOĞRUSU: Müslümanlar arasında çeşitlilikler, farklılıklar vardır. Öteki yollara mensup olan Müslümanlar da kardeşimdir, hiçbirine düşmanlık etmem, hiçbirini dışlamam.
* YANLIŞ: Biz hak yoldayız, her Müslüman bizi desteklemeye mecburdur. Desteklemeyenler şöyledir, böyledir (tekfir etmeye kadar giden suçlamalar).
* DOĞRUSU: Bizi hayırlı işlerimizde destekleyen kardeşlerimize teşekkür ederiz. Desteklemeyenler de yine bizim kardeşlerimizdir, onlara hayır dua eyleriz.
* YANLIŞ: Her Müslüman bir Kur’ân meâli ve hadîs külliyatı edinsin ve dininin hükümlerini bunlardan çıkartsın.
* DOĞRUSU: Dinî tahsili, din âlimliği icazeti bulunmayan hiçbir Müslüman Kur’ân ve hadîs tercümelerinden din hükmü çıkartamaz. Müslümanlar dinî bilgileri akaid, ilmihal, fıkıh, ahlâk, tasavvuf kitaplarından, hocalardan öğrenir.
* YANLIŞ: Muhtelefün fih meselelerde biz ne diyorsak doğrusu odur. Bizim dediğimizi kabul etmeyen kâfirdir, mürtedtir, münafıktır.
* DOĞRUSU: Muhtelefün fih meselelerde Müslümanlar birbirleriyle savaşmazlar, birbirlerini tekfir etmezler. (Muhtelefün fih: Üzerinde ittifak olmayan dinî konulardır. Meselâ kanın abdesti bozup bozmaması gibi.)
* YANLIŞ: Benim şeyhim, mürşidim her şeyi bilir, müridlerinin ne yaptıklarından haberdardır.
* DOĞRUSU: Bu söz ve inanç kişiyi küfre kadar götürebilir. Hiçbir şeyh ve mürşid her şeyi asla bilmez. Derecesi yüksek zatlara Allah-ü Teâlâ Hazretleri birtakım bilgiler, keşifler bahşedebilir. Lakin bunlar hiçbir zaman genel ve mutlak değildir.
* YANLIŞ: En üstün ve faziletli Müslüman benim tarikatıma, hizbime, fırkama, mezhebime, meşrebime mensup olandır.
* DOĞRUSU: Kur’ân’da, “Allah katında en üstününüz (derecesi yüksek olan) en takvalınızdır” buyurulmuştur. Müslümanların keremi, fazileti, üstünlüğü takva, ilim, irfan, ihlas, istikamet, hayır hasenat, cihad fîsebilillah iledir.
* YANLIŞ: Türkiye çok kötü idare ediliyor, biz bu idareye layık değiliz.
* DOĞRUSU: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz “Siz ne halde iseniz öyle idare olunursunuz” buyurmuşlardır. Türkiye halkı ve Müslümanları bu idareye layıktır. Daha iyisini istiyorsak öncelikle kendimizi islah etmemiz gerekir.
* YANLIŞ: Biz İslâm için çalışıyoruz. İnşaallah Asr-ı Saadet’i geri getireceğiz.
* DOĞRUSU: Asr-ı Saadet geri gelmez. O bizim için örnek ve modeldir. Elimizden geldiği kadar o çağın ölçülerini hayata uygulamaya çalışırız. Asr-ı Saadet’i geri getirmek pek büyük bir laftır. Böyle konuşanlar bir aynaya baksınlar.
* YANLIŞ: Ben ihlaslı bir Müslümanım…
* DOĞRUSU: Hadîs-i şerifte ihlasın Allah’ın sırlarından bir sır olduğu, onu sevdiği kimseye verdiği beyan buyurulmaktadır. Kişinin ihlaslıyım demesi ihlassız olduğunun delilidir. İhlaslı kimseler ihlaslarının reklamını yapmazlar.
* YANLIŞ: Ben iyiyim, başkaları kötüdür.
* DOĞRUSU: Kişiye kötülük olarak bu söz yeter de artar.
* YANLIŞ: 17 Ağustos 1999 zelzelesi dinsizler yüzünden meydana gelmiştir.
* DOĞRUSU: Hâdis-i şerifte, bir ülkedeki Müslümanlar emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını terk ederlerse Allah’ın onlara azap indireceği beyan buyurulmaktadır. Zelzelenin sebebini sadece dinsizlerin üzerine atmak yanlıştır. Müslümanlar da, vazifelerini yapmadıkları için suçlu ve sorumludur.
* YANLIŞ: Bizim tarikatımız çok yüce bir tarikattır, her Müslümanın intisab etmesi gerekir.
* DOĞRUSU: Tarikata intisab bir nasip meselesidir. Genel dâvet tarikata değil İslâm’adır. Gerçek tarikatlar herkesi çağırmazlar, herkesi almazlar, bazen intisab etmek isteyenleri bile kabul etmezler. Tarikat din değildir.
* YANLIŞ: Ben filan şeyhin elini öptüm, dervişi oldum.
* DOĞRUSU: El öpmekle, el almakla derviş olunmaz. Derviş olmak için seyr-i sülûk denilen çok zahmetli işler vardır. Nakşî tarikatına girdi ise erbâin çilesi çıkartacak (Kırk gün bir hücrede kimseyle ihtilat etmeyerek şeyhin murakabesi altında zikir ve ibadet ile meşgul olacak), Mevlevî ise tekkenin mutfağında binbir gün ve gece çile dolduracaktır. Derviş olmak çocuk oyuncağı değildir. Şeyhin elini öpenler derviş değil, muhibtir.
* YANLIŞ: Benim şeyhim ve mürşidim yakîn derecesine vasıl olduğu için namaz kılmak, oruç tutmak, ibadet etmek ona gerekmez.
* DOĞRUSU: Bu söz kişiyi küfre götürür. “Size yakîn gelinceye kadar Rabbinize ibadet ediniz” ayetindeki yakîn ölüm demektir. Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam efendimiz ölünceye kadar namaz kılmış, oruç tutmuş, ibadet etmiştir. Hangi şeyh ve mürşid ondan daha büyük olabilir ki, ibadeti bıraksın? Bu gibi sözler şeytanî kuruntulardır.
* YANLIŞ: Bizim şeyhimiz, mürşidimiz, baronumuz, önderimiz İslâm’a çok hizmet ediyor, ona para veriniz.
* DOĞRUSU: Gerçek şeyhler, mürşidler, imamlar Resûl-i Kibriya efendimizin (Salat ve selam olsun ona) varisleri, vekilleri, halifeleridir. Peygamber para toplamamıştır. Onların da toplamaması gerekir. Şeyhlik, mürşidlik, imamlık bankerlik değildir. Ehlullah hizmetlerini, fütuhatını parasız yapmıştır.
* YANLIŞ: Müslümanların kabahati yok. Bütün suç ve kabahat dinsizlerde, zalimlerde, İslâm düşmanlarındadır.
* DOĞRUSU: Asıl kabahat ve suç Müslümanlardadır. Onlar tefrikaya, gevşekliğe düşmemiş, dünyaya meyl etmemiş, nefs ve hevalarına uymamış, Kitabullah’ın ve Sünnet’in hükümlerine aykırı iş yapmamış olsaydılar başlarına bu musibetler ve felaketler gelmezdi.
* YANLIŞ: Biz hem dinimize hizmet ederiz, hem de dünyalık ediniriz, keyfimize bakarız.
* DOĞRUSU: Hem din hizmeti, hem dünya menfaati beraber olmaz. Gerçek din hizmetkârları dünya menfaatlerini terk etmelidir. Dinî hizmetleri âlet ederek, vasıta kılarak ikbal, riyaset, şöhret, servet, alkış, halkın rağbetini temin edenler münafıktır. Bu gibi şeyler ihlasa aykırıdır. Peygamber, Sahabe-i güzin, Selef-i sâlihîn, âmil âlimler, kâmil mürşidler, evliyaullah, ehlullah ölmeden önce ölmüşler, sağ iken terk-i dünya etmişlerdir. 12 Haziran 2000