Çarşamba

 

Türkiye’nin, iki gündemi var. Biri sun’î (yapay), düzmece, fasa fiso, uyduruk; diğeri gerçek gündem. Nedense bizim büyük medyamız gerçek gündem üzerinde durmuyor, düzmece ve sun’î gündemin maddelerini dile getirip duruyor.

Şarkıcı filanca şöyle olmuş, manken fişmaniye böyle yapmış, futbolcu falanca topa şöyle vurmuş… İncir çekirdeğini doldurmaz politik dedikodular… Başörtüsü krizi… Anıtkabire, birkaç yüz profesör ve birkaç bin genç “ordu göreve” bayrağıyla yürümüşler balonu…

Bir sürü ıvır zıvırı büyüttükçe büyütüyorlar. Bu ıvır zıvır konular, maddeler hiç önemli değil. Yazmasalar, yahut en azından fazla büyütmeseler gündeme girmeyecekler. Ama onlar kendi menfaatleri için, kamuoyunda böyle düzmece ve yapay bir gündem oluşmasını, bulunmasını istiyorlar.

Türkiye’nin asıl gündeminin maddeleri nedir? Sanırım bu reel gündemin yirmi beş kadar önemli maddesi bulunmaktadır. Gönül arzu eder ki, Türkiye düşünürleri, seçkinleri, aydınları (bizde acaba kaç aydın vardır?) gerçek gündem konusunu işlesinler, bu konuda kitap çapında eserler versinler.

Bendeniz, okur-yazar bir vatandaş olarak bu gerçek gündem konusunda iddiasız bir deneme yapmak istiyorum. Allah kısmet ederse bu konuda bir kitap hazırlayıp bastıracağım. Tabiî ki, bundaki fikirler benim şahsî görüşlerim olacak. Tartışmaya, müzakereye açık bulunacak. Eskiler “müsademe-i efkardan barika-ı hakikat doğar” (fikirlerin çatışmasından, gerçek şimşekleri doğar) demişler.

Bence Türkiye’nin ana gündem maddeleri şunlardır:

(1) İnsan olmanın, medeni bir toplum olmanın, insanlık yarışında başarılı olmanın temel şartı, vasıtası, aleti yazılı-edebi lisandır. Türkiye yetmiş yıldan- beri, birtakım sabotajlar neticesinde lisanını yitirmiştir. Birkaç yüz kelimelik çarşı-pazar, konuşma, iletişim Türkçe’siyle ayakta kalmamız mümkün değildir. Edebi-yazılı, zengin kültür Türkçe’si meselesini gündeme almazsak hiçbir aksaklığımızı düzeltemeyiz. Bu konuda mufassal, uzun bir gerekçe yazmam icap ediyor. Yer müsait değil.

(2) Bizim, edebi-yazılı lisan gibi, bir de tarih meselemiz vardır. Türkiye’nin en hayati dertlerinden biri, tarihi devamlılık şuurunun eksikliğidir. Tarihi arıza ve kaza mutlaka giderilmeli ve tarihi devamlılık çizgisine, mecrasına dönülmelidir.

(3) Eğitim meselesi, bizim için bir ölüm-kalım meselesidir. Bugünkü iflas etmiş, ideolojik, bir işe yaramaz eğitimle bir yere varamayız, selamet sahiline ulaşamayız. Mutlaka hem milli kimlik ve kültür konusunda, hem de çağdaş seviyede çok yüksek, çok vasıflı, çok tesirli bir eğitim sistemi kurulması gerekir.

(4) Üniversite meselesi: Üniversitelerimiz sittîn seneden beri ülkemize, halkımıza, devletimize bir tek Nobel bile kazandıramamıştır. Türkiye, bugünkü üniversite sistemiyle her geçen gün daha kötüye gitmeye mahkumdur.

(5) Resmi ideoloji meselesi. Medeni dünyada, din gibi benimsenen ideolojiler devri kapanmıştır. Resmi ideoloji Küba’da, Kuzey Kore’de, Vietnam’da, birkaç Afrika ülkesinde kalmıştır.

(6) Ülkemizde, çok vahim, dehşetli, korkunç bir sosyal, kültürel, ahlâki değer kaybı olmuştur. Bir toplumu, bir ülkeyi, bir devleti; vasıflı, güçlü, üstün kılan, zinde tutan değerler gitmiş; onların yerini para, maddi menfaat, hedonizm, zevk u sefa, seks hazları, aşırı tüketim, gösteriş gibi anti-değerler almıştır. İdarecilerimiz, seçkinlerimiz, sorumlularımız, aydınlarımız, okur-yazarlarımız bu konu üzerinde kafa yormalı, tahliller yapmalı, çareler ve çözümler aramalıdır.

(7) Türkiye halkı, kasıtlı bir şekilde sinsice, birbirine düşman, rakip, hasım kamplara ve kesimlere ayrılmak isteniyor: Türkler Kürtler… Sünniler Aleviler… sağcılar solcular… dinciler laikler… şucular bucular… Bunun sonu felakettir, dağılmadır, yıkımdır, çöküştür. Her toplumda olduğu gibi bizde de çeşitlilikler, farklılıklar olabilir; bunların tefrika sebebi değil, zenginlik sebebi olmasına çalışılmalıdır.

(8) Ülkemiz gırtlağına kadar pisliğe, kokuşmaya, rüşvete, haram ve kara kazanca batmıştır. Türkiye bir rantlar ülkesi haline gelmiştir. Din rant konusu, milliyetçilik rant konusu, Atatürkçülük rant konusu, laiklik rant konusu… Her şey rant konusu. Kokuşma bataklığını kurutmak, pislikleri temizlemek için haram rantların kaynağının kurutulması gerekir. Yeni nesiller, hem bilgi veren, hem de yüksek ahlâk ve karakter aşılayan bir eğitim sistemi ile yetiştirilmelidir. Hamamın namusunu kurtarmak için, bin haramiden birinin cezalandırılması ve teşhir edilmesiyle hedefe ulaşılmaz. Topyekûn, köklü bir anti-kokuşma seferberliği başlatılmalı, kimsenin gözünün yaşına bakılmamalı, iki yüz milyar dolar mı, daha mı fazla, her ne kadarsa bütün haram ve kara servetler haramilerden alınarak devlete ve millete iade edilmelidir. Babalardan birini yerden yere vuracaksın, ötekileri baş tacı edeceksin. Kimi kandırıyorsunuz?

(9) Adalet mülkün temelidir diyoruz; Yargı kriz içinde, bunun üzerinde durmuyoruz. Bin kişilik Sağmalcılar Cezaevinde iki bin beş yüz tutuklu ve mahkum bulunuyormuş. Ülkede suç patlaması vardır. Kanunlar ve hukuk, suçları önleyememekte ve başkalarına ibret-i müessire olacak şekilde cezalandıramamaktadır. Böyle giderse büyük şehirlerimizde güvensizlik ve kapkaççılık yüzünden sokağa çıkamayacak hale geleceğiz. Yargı konusunda insanın aklını başından alacak mahiyette rivayetler, dedikodular vardır. Ülkemizin temel gündem maddelerinden biri budur. Mutlaka müzakere edilmeli, tartışılmalıdır bu konu.

(10) Türkiye bir borç ve faiz batağına düşmüştür. Ucuz çareler ve tedbirlerle bu bataktan çıkması mümkün değildir. Derin, köklü tedbirler alınması gerekir. Ülkenin ve devletin kazancı ve bütçesi, faize gitmektedir. Güney Kore, 1997’deki krizden sonra IMF’den 40 milyar dolar borç almış ve bunu vadesinden önce ödemiştir. Türkiye’de hangi gazete, hangi televizyon, hangi yazar, hangi düşünür Güney Kore’nin bu borcu nasıl ödediğini incelemiş, araştırmıştır? Ciddi kimseler üzerlerine almasınlar ama, çoğumuz boş zevzekliklerle vakit geçiriyoruz. Türkiye bu borcu ya ödeyecek, yahut da mahv u perişan olup yıkılacaktır.

(11) Türkiye’nin gündem maddelerinden biri, ülkedeki Sabataycı saltanat ve hegemonyadır. Türkiye bu meseleyi çözmek zorundadır. Yasal sınırlar içinde, demokrasi içinde, insan haklarına riayet ederek çözmek… Sabataycılığı, Sabataycıları yok farz ederek, bu konuyu bir tabu haline getirerek bir yere varamayız, bir arpa boyu yol alamayız. Bugün ülkemizde demokrasinin, hukukun, insan haklarının, tarihi devamlılığın, sosyal barışın, millî uzlaşmanın önündeki en büyük engel birtakım militan ve fanatik Sabataycıların inatçılığından, statükoculuğundan, kolonyalist zihniyetinden, taviz vermezliğinden kaynaklanmaktadır. Bütün Sabataycılar böyle değildir. Aklı başında, makul düşünenler de vardır. Onlar bu konuda yardımcı olabilir, işbirliği yapabilir, olumlu hareket edebilir.

(12) Türkiye’nin temel dertlerinden, ana gündem maddelerinden biri de, din, inanç, fikir, görüş, tenkit, inandığı gibi yaşayabilmek hakkıdır. Bu temel hak ülkemizde maalesef, müzmin olarak ihlal edilmektedir. Bu ihlallerin, devlete, ülkeye, halka hiçbir yararı yoktur. Sadece Hyksos’ların saltanatını ve hakimiyetini korumaya matuftur. Bu hususun bir ana gündem maddesi haline getirilmesi, müzakere edilmesi, olumlu bir şekilde tartışılması şarttır, zaruridir.

(13) Ülkemiz, ziraat, hayvancılık, sanayi konularında büyük hıyanetlere ve sabotajlara uğramıştır. Yakın zamana kadar, tahıl ambarı olan vatanımızda artık halkın ekmeğine yetecek miktarda buğday bile yetiştirilmiyor. Hayvancılığımız kasıtlı olarak darbelenmiş, dışarıdan et ithal etmek zorunda kalmışızdır. Pirinç, şeker pancarı, tütün, sıvı yağ bitkileri ziraati sabotaja uğramıştır. Bu konunun devamlı olarak işlenmesi, çareler ve çözümler bulunması gerekmektedir.

(14) Türk halkı bozuk, ilaçlı, hormonlu, aromalı, kimyevi boyalı gıda maddeleriyle hasta edilmiştir. Yabancı sermayeli ilaç sanayi, hasta sayısını arttırmak, ilaç tüketimini çoğaltmak için her çareye başvurmaktadır. Halkın dörtte üçü hastadır; tıp endüstrisinin ve ilaç sektörünün müşterisi haline gelmiştir. Bu konu, arada bir yazılan bir köşe yazısı, üç beş ayda kopartılan bir feryat ve ikaz ile geçiştirilemez. Mutlaka temel gündem maddesi olmalı ve devamlı olarak incelenmeli, araştırılmalı, çare ve çözüme kavuşturulmalıdır.

Bu konuda daha yazılacak çok şeyler var. Bugünlük bu kadar. 13 Kasım 2003