Yaşları Küçük Akılları Güdük Beyinsizler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 11 Aralık 2018
Hz. Ali’den
şu hadîsi rivayet etmektedir: “Ben, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu işittim: Âhir zamanda, yaşları küçük, akılları kıt bir zümre gelecek ve yaratıkların en hayırlısı olan
sözlerini söyleyecekler… Onlar, okun avı delip çıkıp gittiği gibi İslam’dan çıkacaklardır. Bunların imanları, hançerelerinden öteye
geçmeyecektir. (…..)”
Maalesef zamanımızda Kur’an okuyan, hadîs okuyan ve dinî bakımdan kötü yolda olan yaşı küçük, aklı güdükler Neo-Haricîler vardır. Cenab-ı Hak ıslah buyursun.
İslam dünyasında büyük miktarda bozuk fırka bulunmaktadır, bunların hepsi de Kur’anı ve Peygamberi esas aldıklarını iddia etmektedir.
Kur’an-ı Kerim konusundaki en büyük yanlış zihniyet ve hareket, o yüce Kitabın ilimsiz ve icazetsiz kişiler tarafından re’y ve heva ile tefsir edilmesidir.
Sünnet ve hadîsler konusundaki en fahiş hatâ ise, Peygamberimizin buyruklarının, emir ve yasaklarının, öğütlerinin AB standartlarına, Feminizm bozuk ideolojisine, Batı medeniyeti normlarına göre ayıklanmasıdır.
Kur’an okuyan, Sünnet diyen öyle kimseler vardır ki, Allahı iki çehreli bir Roma putuna benzeten zındığı İslam büyüğü olarak tanımakta, onu İmam kabul etmektedir. Zerre kadar aklı, bilgisi, iz’anı, mantığı olar bir Müslüman, kemal sıfatlarla muttasıf ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allahü Teala ve Tekaddes hazretlerini iğrenç ve sefil bir puta teşbih eder mi (Benzetir mi)?
Kendilerine İslamcı diyen ve denilen öyleleri var ki, inançlarının ve yaptıklarının bir kısmı Kur’ana, Sünnete, İslama, Şeriata zıttır ama onlara laf anlatmak mümkün değildir.
Adam hem Kur’an ve hadîs okuyor, hem de mezhepsizlik yapıyor… Böylesinde selim bir akıl olabilir mi?
Resulullah Efendimiz
buyurmuştur
İlmi, irfanı, ehliyeti, icazeti olmadığı halde Kitabullah’ı re’y ve heva ile tefsir edenler, kendilerini Cehenneme attıracak bir hatâ yaptıklarının farkında değiller, bunu bir fazilet sanıyorlar.
Bu yanlış ve bid’at (Sünnete kesinlikle aykırı) metodu 19’uncu asırda Farmason ve taqiyyeci Cemaleddin Afganî çıkartmıştır.
İslam, ilmi olmayan cahil Müslümanların Kur’anı kendi re’y ve hevalarıyla okuyup yorumlamakla değil, Ehl-i Sünnet ulema ve fukahasının muteber, doğru ve güvenilir akaid, ilmihal, fıkıh ve ahlak kitaplarını okumakla öğrenilir. O kitaplardaki bilgiler zaten Kur’andan ve Sünnetten çıkartılmıştır.
Güdük akıllılar yüzünden ülkemizdeki İslam Ümmeti yüzlerce, binlerce irili ufaklı fırkaya ayrılmıştır. Bu fırkaların her biri bağımsızdır. Bunların arasında hiçbir bağ ve irtibat yoktur. Almanya’da, 19’uncu asırda, birleşmeden önce irili ufaklı 300 küsur devlet, devletçik, site vardı ama onlar aralarında bir gümrük birliği yapmışlardı. Bizdeki cemaatler, İslamcılıklar mozaiğinde, tavaif-i mülukunda bu da yoktur!
Son yıllarda ülkemizde milyonlarca adet Kur’an tercümesi basılmış, bunların bir kısmı bedava dağıtılmış, bir kısmı bir lira gibi sembolik bir ücretle satılmıştır. Sanki Müslüman halka,
denilmiştir.
Bugün Türkiye’de dehşet verici bir
, bir Balkanlaşma, mozaikleşme görülmektedir.
almış yürümüştür. Ümmet şuuru ve
kavramı kaybolmuştur. Fırka ve cemaat fanatizmleri, holiganlıkları, militanlığı yaygın hale gelmiştir. “Ben kendi cemaatimin veya tarikatımın hizmet ve faaliyetlerine bakarım, öteki Müslümanlar beni ilgilendirmez…” diyenler vardır.
Bir Müslüman nasıl böyle düşünebilir ki, Resulullah Efendimiz
buyurmuşlardır.
bir kısmı, dinimizin ikinci ana kaynağı olan Sünneti ya inkâr ediyor, yahut hafife alıyor. Maalesef birileri işi hadîsleri ayıklamaya kadar vardırmıştır. On dört asırlık İslam tarihinde görülmemiş reform hareketleri başlatılmıştır. Buharî’de geçen bir hadis için
tâbiri bile kullanılmıştır.
Benim şahsî kanaatim, İslamî hareketin, İslamcılıkların içine birtakım
ve sızmış olmasıdır.
İslamı yıkmak, Ümmeti parçalamak için şu metotları kullanıyorlar:
1. Herkes kendi re’y ve hevası ile Kuranı tefsir etsin.
2. Sünnet yıpratılsın.
3. Dört hak fıkıh mezhebi ortadan kalksın.
4. Ehl-i sünnet şuuru zayıflatılsın, yok edilsin.
5. Onun yerine Fazlurrahmancılık bid’ati hâkim olsun.
6. Ümmet şuuru yerine fırkacılık ve hizipçilik holiganlığı gelsin.
7. İslam’ın Allah katında tek hak din olduğu doğru inancı yıkılsın, onun yerine “üç hak ibrahimî din” bozuk inancı getirilsin.
8. Müslümanlar Ramazanlarda papazlarla, hahamlarla iftar etsinler, kucaklaşsınlar ama İslamî fırkaların reisleri senede bir kere bile bir yerde buluşup hayırlı ve birleştirici müzakereler yapmasın.
1950’lerde ülkemizde böyle bid’atlar, bugünkü parçalanmışlık, din konusunda bunca fitne fesat tartışma yoktu. Bütün bu işler, 1970’lerin başında, şu malum ve mahut Reşid Rıza’nın Telfik-i Mezahib adlı bozuk kitabının Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanmasıyla başlamıştır.
Merhum Üstad Ahmed Davudoğlu dini içten yıkmaya, tahrip etmeye yönelik bozuk cereyanları çok tenkit etmiş ve Sünnî halkı uyarmıştı.
Yukarıda saydığım kötülük ve bozuklukların sorumlusu sadece bid’atçiler, aklı güdük, yaşları küçük olan beyinsizler midir?… Hayır, ellerinde imkân olduğu halde onların şerlerini def’ etmeyen, bozuk görüşlerini reddetmeyen, Müslüman halkı uyarmayan, bilgilendirmeyen, aydınlatmayan
Bugünkü insanların kendilerini hür sanmaları kuruntudan ibarettir. Evet zamanımızda eskiden olduğu gibi kölelerin parayla alınıp satılmaları yoktur ama üstleri hürriyet şallarıyla örtülmüş bir yığın kölelik vardır.
Günde saatlerce tv seyreden bağımlılar kendilerini hür mü sanıyor? Sabahleyin evden işe, akşam işten eve gitmek için üç dört saat harcayanlar hür müdür?
Okullarda resmî ideolojinin, vesayet rejiminin maval ve hurafeleriyle
hür insan olabilir mi? Dizikolikler ne kadar hür olabilir ve kalabilir?
Yedikleri gıdalarda, içtikleri meşrubatta
bulunan insanı siz hür mü sanıyorsunuz?
TC başlıklı resmî vesikalarla
yapan kadınlar da mı hür?
ne kadar hürdür?
Kaplumbağalar, salyangozlar evlerini sırtlarında taşıyor. Modern ve sözde hür insanlar da köleliklerini içlerinde taşıyor, lakin haberleri yok… 21 Aralık 2012