Çarşamba

 

Yapılanların Cumhuriyete ihanet olduğu yaygaraları tamamen boştur, koftur.

* Bu yapılanlar gerçekCumhuriyet içindir.

* Vesâyetsiz gerçek demokrasiye geçiş içindir.

* İnsan haklarına uygundur.

* Âdil hukuka uygundur.

* Çoğunluğun meşru/haklı iradesine, isteklerine uygundur.

* Millî kimliğimize uygundur.

* İrtica ile ilgisi yoktur.

Bazıları niçin yaygara kopartıyor?

1. Bozuk, zâlim, halka karşı düzeni korumak için.

2. Türkiye’nin her yıl en az 100 milyar dolarını hortumlayan birkaç dev ailenin, birkaç yüz büyük şirketin, birkaç yüz bin mutlu ve putlu kişinin ve kuruluşun avantalarının elden çıkmaması için.

3. Komşu İslâm ülkeleri ile Türkiye’yi Moğolistan ve Venezuela kadar birbirinden uzak tutmak için.

4. Türkiye’yi ABD’nin ve İsrail’in gizli sömürgesi statüsünde bulundurmak için.

5. Çoğunluğun din, inanç, vicdan, inancına göre yaşamak haklarını kısıtlamak ve ihlâl etmek için.

6. Devlet, ülke, halk üzerindeki iki kimlikli Beyaz azınlığın hakimiyet ve saltanatını devam ettirmek için.

Evet yapılan işler doğrudur. Lâkin doğru bir iş yapılırken birtakım usul, metot, uygulama hataları olabilir.

Ülkemizdeki tarihî ârıza artık son bulmalıdır.

Âdil hukukun üstünlüğü prensibi kabul edilmelidir.

Vesâyet demokrasisinden, millî irade demokrasisine geçilmelidir.

Tanıdığımız Türkiye devletinin üzerindeki derin devletler ortadan kaldırılmalıdır.

Seçimle gelen iktidarlar seçimle değişmelidir.

İrtica tehlikesi ve tehdidi yaygara ve safsatalarına son verilmelidir.

Bu Müslüman memlekette dindarlık suç sayılmamalıdır.

Çoğunluğu oluşturan Müslümanlar, İngiltere’de yaşayan Müslümanlar kadar hür olmalıdır.

Şer güçleri, vesâyet demokrasisi taraftarları soygun ve sömürüye dayalı saltanatlarını sürdürmek için halkı:

* Türk Kürt…

* Sünnî Alevî…

* Sağcı solcu…

* Dinci lâik…

* Gerici çağdaş…

* Şucu bucu… diye bir yığın fraksiyona ayırmışlar, bunların içine soktukları ajanlar, casuslar, provokatörler ile fitne ve fesat tohumları ekmişlerdir. Halkımız artık bütün bu oyunlara ve tezgâhlara dur demektedir.

Zamanımızda hiçbir ciddî devlette resmî ideoloji heyûlası yoktur. Resmî ideolojiler çoktan tarihe karışmıştır. Kuzey Kore, Küba, Asya ve Afrika’daki bazı muz, ananas ve greyfurt cumhuriyetleri büyük Türkiye’ye örnek olamaz.

Cumhuriyet fazilet esası üzerine kurulu bir rejimdir. Resmî ideoloji üzerine bina edilmiş bir cumhuriyet değil; âdil hukuk, fazilet, hikmet üzerine kurulu gerçek bir cumhuriyet istiyoruz.

Dinimiz, inançlarımız, tercihlerimiz yüzünden rahatsız edilmek, zulme uğramak, hapse atılmak istemiyoruz. Sosyal adalet istiyoruz. Ülkenin millî gelirinin yüzde altmışını iki milyonluk bir azınlığın paylaşmasını adalete uygun bulmuyoruz.

* Can ve mal güvenliği,

* Irz, namus, nesep güvenliği,

* Din ve inanç güvenliği istiyoruz.

Genç nesillerin cahil, bozuk ve yabancılaşmış olarak yetiştirilmesini istemiyoruz. İnsan haklarına ve millî kimlik ve kültüre aykırı bütün yasakların, bütün tabuların, bütün baskıların kaldırılmasını istiyoruz.

Mezhep ayırımı yapılmasını asla istemiyoruz. Lâikçilik istemiyoruz. Eyleme ve şiddete dönük olmayan bütün fikir ve görüşlerin serbestçe beyan edilebileceği bir ortam istiyoruz.

Eşitlik istiyoruz. Zengin çocukları ile fakir halk çocuklarının aynı şartlar altında vatanî hizmet görmesini istiyoruz.

Bizi gerçek cumhuriyete, âdil hukuka, gerçek demokrasiye, insan haklarına, millî kimlik ve kültüre götürecek bütün değişimleri müsbet karşılıyor ve destekliyoruz.

Oligarşi, azınlık diktatörlüğü, vesâyet demokrasisi, baskı ve tabu taraftarı, resmî ideoloji meftunu ve zebunu, kendinden sömürge taraftarlarının yaygaralarını kınıyoruz ve onlara pabuç bırakmıyoruz.

Sevgili Türkiyemizin İngiltere, İsviçre, Norveç, İsveç, Finlandiya ve benzeri medenî ülkeler gibi şeffaf ve temiz olmasını istiyoruz.

Dünyanın bütün medenî, demokrat, insan haklarına saygılı ülkelerinin üniversitelerinde, (Fransa’nın resmî liseleri hariç) bütün okullarında, isteyen Müslüman kızların başörtülü okuyabilmeleri hak ve hürriyetinin bizde de olmasını istiyoruz.

İslâm’ın, Müslümanların, dindarlığın, namaz kılmanın, başını örtmenin suç, tehlike ve tehdit olarak görülmesini protesto ediyoruz. Cumhuriyet için asıl tehlike, vesâyet demokrasisi, resmî ideoloji, derin devlet taraftarı faşist yaygaracılardır.

(İkinci yazı)

Haklı da olsanız sakın kimseyle tartışmayın

Siz siz olun ve yüzde yüz haklı olsanız (veya olduğunuzu sansanız) bile kimse ile tartışmayınız. Hattâ tavsiye ediyorum: Çok zaman küçük haklarınızı hiç aramayınız.

Niçin?.. İstanbul’u kasd ediyorum, diğer şehirlerde böyle midir bilmem, halkın bir kısmı son derece sinirli hale gelmiştir.

Kuzu gibi bir vatandaşı düşününüz, evden işe işten eve gidebilmek için her gün korkunç bir trafik işkencesi çekiyor, saatler harcıyor, sinirleri yıpranıyor… Böyle bir kimseyle ters düşülmez, onunla tartışılmaz.

Beyaz bağımlısı on beş yaşında bir genç (veya çocuk) düşününüz. Tramvayda oturuyor, yanındaki 60’ını geçmiş yaşlı beye veya hanıma yer vermiyor. Kendisine “Yavrum sen gençsin, yaşlılara yer versen iyi olmaz mı?” demeye kalkmayın. Uyuşturucu alamadığı için gergindir, dengesi bozulmuştur, tepesi atar,

kamasını çeker sizi öldürebilir.

Sarı kırmızı bir kravatınız vardır. Sarı mavi takıma aşık bir holiganla sakın münakaşa etmeyin. Bilet almak için kuyruğa girdiniz. Açıkgözün biri kuyruğa riayet etmedi, başa geçip bilet parasını uzattı. “Hey vatandaş!.. Sıraya girin lütfen!..” demeyin, Allah saklasın, canınızdan olabilirsiniz.

Trafik kurallarına uymayan kabadayı sürücüyle ters düşmeyin, tartışmayın. Son on gün içinde vukua gelen bir hadiseyi anlatayım: Adam trafiği alt üst etmiş, herkes bu kadar olmaz diye bağırıp çağırmış, o ne yapmış biliyor musunuz? Vasıtanın penceresini açmış, tabancasını çekmiş, sağa sola ateş etmiş. Bana inanmıyorsanız internete bakınız.

İstanbul’da cinnet getirmiş bir toplum içinde yaşıyoruz.

Tabiî ki, herkes mecnun, herkes sinirden delirmiş, herkes dengesiz değil. Lakin toplumda böylelerinin sayısı, tahammül sınırlarını aşmıştır.

Liseli gözü dönmüş genci duydunuz. Kendisini terk edip başka bir gençle birlikte olan kızı okul dershanesinde kamasıyla delik deşik ederek öldürdü. Tekrar ediyorum, herkes deli, herkes çılgın, herkes aşırı sinirli değil… Lakin deli ve çılgın sayısı çoğalmıştır. Piyango size vurabilir.

Dün otomobilin penceresinden (ben kullanmıyorum) caddelerdeki kalabalığa dikkatle baktım. Her yaştan halkın suratı çok gergindi. Yüz adaleleri gerilmiş, gözler öfke ile büzülmüş, çehrelerde karamsarlık, ümitsizlik okunuyor.

Milyonlarca işsiz var.

Kara kış yaklaşıyor, nasıl ısınacaklar? Doğalgaza yüzde yetmiş zam gelecek diyorlar. Taktikleri böyledir. Önce yüzde yetmiş derler, sonra yüzde altmış yaparlar…

Zamda ucuzluk!..

Evet işsiz, emekli, dar gelirli, sıkıntı içinde yaşayan, borçlu vatandaşlar yüksek doğalgaz faturasını nasıl ödeyecekler? Isınmasalar hasta olacaklar. Isınsalar yanacaklar…

Kötü medya yüzünden halkın büyük kısmı, seks manyağı oldu. Açıyor ekranı, dünya güzeli makyajlı boyalı kadınlar, yakışıklı erkekler… Ziyafet sofraları, en pahalısından elbiseler, aşk ve şehvet gırla gidiyor, saray gibi evler, lüks mobilyalar… Danslar, yatak sahneleri…

Zühter Merduş ile ateşli bir şekilde sevişiyor…

Nonoşun annesi yaşlandı ama cami yıkılsa da mihrap yerinde, o da ne dolaplar çeviriyor… Birden aileyi hop oturtan hop kaldıran bir olay oluyor, karın ağrısı ile doktora giden

14 yaşındaki kızlarının gebe olduğu anlaşılıyor.

Nesteren kocasının en yakın arkadaşı ile sevişiyor…

Her gün bunlara benzer şeyler seyr eden normal bir insan kısa zamanda manyak ve dengesiz olmaz mı?

Evet siz siz olun, kimseyle tartışmayın, kimseyle zıt gitmeyin. Binde bir olsa da piyango vurabilir. Tartıştığınız kimse, kendisini terk eden kızı öldürmeye giden genç olabilir. Karısını bıçaklayıp balkondan aşağıya atan koca olabilir. Aylardır işsiz gezen biri olabilir. Eşiyle hergün tartışan biri olabilir. Canı burnunda bir kolluk görevlisi olabilir. Malı yakalanmış ve büyük kayıplara uğramış bir beyaz tâciri olabilir. Sermâye Nataşaları sınır dışı edilmiş bir muhabbet tellâlı olabilir. Olabilir oğlu olabilir… 12 Kasım 2009