Yaz Tâtilinde Gençler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Ocak 2019
Pazar
Okulların tatil olmasına bir ay kaldı. Eğitim sistemimiz
gibi harıl harıl, paldur küldür çalışıyor ama doğru dürüst ne bilgi ve kültür verebiliyor, ne de ahlâk ve karakter terbiyesi…
Maalesef genç nesillerimiz harcanmaktadır. Milyonlarca çocuğumuz ve gencimiz bir sele kapılmış gidiyorlar. Bunların hepsini kurtarmak mümkün olmaz, yüzde biri kurtarılsa, yine de büyük bir başarı sayılır.
Bazısının içinde adam olmak duygusu ve hırsı yoktur. Bazı gençler ise, yetişmek, iyi insan olmak, kültürlü olmak, ahlâklı ve faziletli olmak hırs ve iştiyakına sahiptir. Bunların yüzde bir olduğunu farz edelim, işte bu yüzde birlerin aranması, bulunması ve plan-program dahilinde alternatif-paralel bir eğitimle yetiştirilmesi gerekir. Bu hizmeti kimler yapacak? Bir fikrim yok… Bildiğim tek şey, öyle sıradan Müslümanların böyle önemli bir yetiştirme hizmetini yapamayacaklarıdır.
Bazı cemaatlerde şu zihniyet var:
Bunlar -mazur görsünler- afyonlayıcı, tembelleştirici, ilerlemekten alıkoyucu kuruntulardır.
1. Cevheri, tabiatı, yaratılışı müsait olacak. Yani içinde adam olma istidatı (yatkınlığı), kabiliyeti bulunacak.
2. Ondaki bu cevher, istidat, bu kabiliyet uygun bir eğitimle, terbiye metoduyla, ehliyetli ve vasıflı mürebbilerle işlenecek, geliştirilecek.
Kırsal kesim, gecekondu, varoş kültürlü ve zihniyetli Müslümanlarda, bu dediklerim kavram olarak bile yoktur.
edebiyatı hâkimdir.
Yetişmek isteyen birtakım hevesli gençler, bazı hocalara, ağabeylere, üstadlara takılıyor. Bunların hepsini tenkid etmiyorum ama bazıları, olmadıkları halde kendilerini mürşid-i kamil sanıyorlar, mürşidlik taslıyorlar. Her mürebbi, her ağabey, her hoca, her büyük, her üstad mürşid-i kâmil değildir…
Yetişmek, adam olmak, harcanmamak isteyen gençlere bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum:
1. Ehliyetli bir hoca bulamazlarsa büyük İslâm alimlerinin, kamil mürşidlerin telif etmiş oldukları güvenilir, muteber kitapları, risaleleri dikkatli bir şekilde okusunlar, onlardan feyz almaya çalışsınlar. Sakın ola ki, Müslüman oryantalistlerin, reformcuların, yenilikçilerin, aktivistlerin, maceraperestlerin, cübbeli ve sarıklı farmasonların akıl karıştırıcı, bozuk kitapları ve yazıları okunmaya. Birinci cins kitaplar kişiyi Mevla’sına, ikincisi belasına götürür. Parlak edebiyata kanmayalım,
2. On beş, yirmi yaş arasındaki gençler, kendilerine nelerin yaradığı, nelerin zararlı olduğu hususunda her zaman isabetli kararlar veremez. Onlara geleneksel sanatlarımızdan birini öğrenmelerini önemle tavsiye ediyorum. Hattatlık, ebruculuk, müzehhiblik gibi sanatlar hayli tanındı ve yaygınlaştı. Bunların dışında araştırmalar yapsınlar, pek revaçta olmayan sanatları öğrensinler, yaşatsınlar. Mesela (kursu varsa) el yapımı kağıt, toprak ve seramik sanatı, tesbihçilik- takıcılık, tahta oymacılığı ve saire gibi…
3. Gençler, arkadaşlarına dikkat etsinler.
Haylaz, serseri, ağzı bozuk, tembel, kopyacı, savruk, zevzek arkadaşlar temiz çocuğu bozar. Yıllarca önce bir kitapta okumuştum, bundan yüz sene evvel Boğaziçi yalılarında yaşayan seçkin Osmanlı ailelerinin dokuz-on yaşındaki çocukları, komşu yalıdaki arkadaşlarına gittikleri vakit, kapıdakilere (yaşıtı arkadaşını)
diye sorarlarmış. Düşünebiliyor musunuz, bacak kadar çocuk arkadaşına bey diyor. Zamanın zırzopları bu terbiyeyi anlayamazlar. İngiltere’de 1440’dan beri eğitim veren Eton kolejinde okuyan öğrenciler, günün bazı saatlerinde frakla dolaşırlarmış. Bugünkü gençliğimizin hali yürekler acısıdır. Bana inanmazsanız okul çıkışlarında bir kenardan öğrencilere bakınız. Onları suçlamıyorum, onları bu hale getirenlere öfkeleniyorum.
4. Yaz tatilinde, haftada bir gün olsun çocuklarımız, gençlerimiz, (imkanı olanlar) fotoğraf makineleriyle birlikte şehir turları, kültür gezileri yapsınlar. Mesela Ankara’da yaşayanlar Kale’ye çıksınlar, eski mahalleleri gezsinler; İstanbul’da yaşayanlar suriçi mahallelerini dolaşsınlar, bir gün Ayvansaray ve civarını, başka bir gün Balat ve Fener’i dolaşsınlar; eski camilerin, eski evlerin fotoğraflarını çeksinler. Buralara gitmeden önce, ön bilgi edinmek için kitaplara, ansiklopedilere baksınlar. Çektikleri resimleri bilahare albüm haline getirsinler.
5. Gençlerimiz müzeleri de dolaşmalıdır. Öyle öğrenciler görüyorum ki, hem dindar geçiniyorlar, hem de istanbul’da yaşadıkları halde Sultanahmet’teki “Türk-İslâm Eserleri Müzesi”ni gezmemişler. “Ol mahiler ki, derya içredir, deryayı bilmezler…”
6. Anadilimiz Türkçe’dir, Türkçe konuşuyoruz… Lakin zengin, edebî, doğru-dürüst bir Türkçe’miz yok. Gençlerimiz mutlaka özel edebiyat dersleri almalıdır. Mutlaka, 1928’den önce en az bin yıl boyunca milletimizin kullanmış olduğu, bazılarının eski yazı dediği, aslında eskimez yazı ile okumaları gerekir. Lisanımız kasıtlı ve şiddete dayalı baskılarla aşırı şekilde değişime uğratılmış, yozlaştırılmış, kültür kopukluğu meydana getirilmiştir. Yüzde bir nisbetinde olan istidatlı gençlerimiz, bu hususta da gayret sarf etmeli, İslâm-Kur’an yazısıyla kaleme alınmış, Türkçe eserleri, belgeleri, mezar taşlarını, kitabeleri okuyup anlayabilecek seviyede Osmanlıca öğrenmelidirler.
7. Ahlâk ve karakter terbiyesi de çok önemli bir maddedir. Müslümanlık yüksek ahlâk, yüksek karakter, yüksek edeb ve terbiye demektir. Bir çocuk, bir genç bunları kendi kendine oturduğu yerde elde edemez. Mutlaka uygun bir eğitim alması gerekir. Yüksek ahlâk ve karakter teorik olarak, kitap olarak elde edilemez, yaşanmalıdır. Her gence, onun en büyük düşmanının “kendisi, nefs-i emmaresi” olduğu iyice anlatılacaktır. Lisan afetleri öğretilecektir. Cinsel konuda dikkatli olması, tuzaklara düşmemesi öğretilecektir.
8. Taşradan, varoşlardan, kırsal kesimden büyük şehirlerimize seller gibi göç oldu. Ülkemizin en büyük şehri şu on beş milyonluk İstanbul, bence dünyanın en büyük köyü, yahut mezrası haline geldi. Gençlerimizi bu konuda da eğitmeliyiz. Bize vasıflı, şehirli, medenî, güçlü Müslümanlar lazımdır. Medenî ve şehirli olmak, kuru lafla olmaz. Gencin, öğrencinin yetişmesi, yetiştirilmesi, terbiye edilmesi gerekir. Nasıl konuşacak, nasıl hitap edecek, kapı zilini nasıl çalacak, telefonda nasıl konuşacak?.. İslâm terbiyesinde bir büyüğe giden küçük, selam verir, lakin büyüğe
diye sormaz. Hal hatır sormakta öncelik hakkı büyüğündür.
Küçük kendisine yer gösterilmedikçe bir yere oturmaz. Cep telefonu varsa bir yere gittiği vakit, onu mutlaka kapalı tutar. Misafirlikte cep telefonunun zır zır çalması, ziyaretçi için çok büyük bir ayıp ve terbiyesizliktir. Büyük çay, kahve, meşrubat ikram ederse küçük ziyaretçi yerinden kalkar, tepsiyi daha kapıdan büyüğün elinden alır… Bu gibi görgü kurallarını insanlar sonradan, aile içinde veya toplumda öğrenirler. Ülkemizde, kültür yozlaşması ve bedevîleşme çığırı dolayısıyla bu konuda büyük bir kargaşa ve boşluk görülmektedir.
Ana babalar, evlatlarının terbiyeli, edepli, görgülü, nazik, kibar, medenî, efendi olmaları için, onları ehliyetli büyüklere gönderip ders almalarını sağlamalıdır. Bilgisayar kursuna gidiyor, body buildig kursuna gidiyor, İngilizce dersi alıyor… fakat görgü, edeb, terbiye, nezaket konusunda hiçbir şey yapmıyor. Bu ne korkunç ihmal ve eksikliktir! 31 Mayıs 2004