Çarşamba

 

Başbakan Karzai yeni Afgan bayrağını törenle direğe çekti. Bayrak krallık zamanındaki renkleri muhafaza ediyor, yenilik olarak üzerinde Kelime-i Tevhid yazılı. Bu da gösteriyor ki, Afganistan’ın birliğini, bütünlüğünü iç barışını sağlayacak tek güç İslâm’dır. Kardeş ülkenin bayrağına konulan Kelime-i Tevhid yazısının bizdeki azılı, aşırı, militan, fanatik din düşmanlarını rahatsız ettiğini, onları yüreklerinden yaraladığını tahmin ediyorum. Kendilerine geçmiş olsun derim.

Afganistan’da kadınlar yine tesettürlü. Bir ara komünist rejim zamanında bazı Afgan kadınları ve kızları açılmışsa da, daha sonra kapanmışlardır. Şimdi de kapalı geziyorlar.

Peki Amerika’nın işgalinde ve Karzai’nin hükümeti zamanında Afganistan iç barışa kavuşacak mıdır? Bu sualin cevabını zaman gösterecek. Ancak, perşembenin gelişi çarşambadan belli olurmuş; Afganistan’ın kolay kolay durulacağı yoktur. Taliban ülke içinde emniyet, âsayiş ve huzur sağlamıştı. Yıkılınca eski fraksiyonlar ülkenin bölgelerine hakim oldular. İleride “mücahid kuvvetlerin” birbirleriyle çatışması muhtemeldir.

Afyon Zelzelesi

Afyon vilayetinde zelzele oldu, elliden fazla vatandaş canını kaybetti. Epey yaralı var, evsiz kalanlar da çok. Binaları depreme dayanıklı yapan ileri ve hukuklu ülkelerde 6 şiddetinde bir sarsıntı can kaybına yol açmıyor, bir iki çatlak dışında yapıları yere sermiyor. Türkiye’nin idarecileri ve sorumluları 1999 şiddetli depreminden ders almışa benzemiyor. Afyon’da yeni yapılan kooperatif binaları yerle bir, tuzla buz olmuş. Sorumlu kişi “Fay bu binaların tam altından geçti de o yüzden yıkıldılar” demiş. “Çürük yapıldılar da yıkıldılar” demeye dili varmamış.

Profesör Işıkara uyarılarına devam ediyor: “Büyük Marmara depremi adım adım yaklaşıyor” diyor. Büyük Marmara depremi ne demektir? İstanbul’u vuracak bir âfet demektir. Peki İstanbul için ne yapıldı 1999’dan beri? Bir sürü toplantı yapıldı, havanlarda sular dövüldü. Raporlar hazırlatıldı. Yüzbinlerce ceset torbası sipariş edilip depolandı. Ağustos 1999’dan bu yana İstanbul’da, şiddetli bir zelzelede yıkılacak bütün binaların tesbit edilmesi gerekirdi. Bu yapılmamıştır. Şehrin depreme karşı hassas bölgelerini gösteren haritasının yapılıp halka ilan edilmesi gerekirdi; belki böyle bir harita yapılmıştır ama halka ilan edilmemiştir.

Profesör Işıkara Boğaz köprülerinin viyadüklerinin, ayrıca otoyol viyadüklerinin büyük bir sarsıntıya dayanamayacaklarını, yıkılacaklarını beyan etti. Viyadükler yıkılırsa köprüler de işe yaramaz ve ulaşım durur. Halk şehri boşaltamaz, yardımlar ulaştırılamaz, ekipler vazife yerlerine gidemez, korkunç bir kargaşa olur.

Geçenlerde Japonya’dan gelen bir heyet Boğaziçi Köprüsü’nün ayaklarının çürük olduğunu, ilk büyük zelzelede yıkılmak ihtimalinin bulunduğunu açıkladı, “Yüz milyon dolar kredi verelim, bu ayakları güçlendirelim” dedi. Bu konuda da ne yapıldığını bilmiyoruz. Bilinen bir şey varsa, Japonların teklif ettiği yüz milyon doları cebellezi etmek isteyen birtakım alçak ve namussuz heriflerin ve çetelerin harekete geçtikleridir.

1999 zelzelesinden sonra uyarıcı yazılar yazdım, bazıları bunlardan rahatsız oldu, “Bu adam bu gibi yazılarla huzuru bozuyor, rahatımızı kaçırıyor, yetsin artık bu yaygaralar, öleceksek rahat ölelim” dediler.

Bugünkü kokuşma, çözülme, çürüme, laçkalık ortamında, Profesör Işıkara tarafından yaklaştığı bildirilen büyük Marmara depremine karşı tedbir almak mümkün değildir. Önceki depremde toplanan yardım malzemelerinin ve fonların yağmalandığına dair rivayetler var. Biz bu durumdayız.

ABD Irak’a saldırır mı?

Amerika ne Avrupa’yı dinliyor, ne NATO’yu; Irak’a saldırmaya hazırlanıyor. Afganistan’daki Tâliban rejimini yıkmak için Pakistan’ı kullanmıştı, Irak’ı yıkmak için Türkiye’yi kullanmak istiyor. Gazetelerde aptalca yazılar okuyorum, “Türk tankları Bağdat’a girecekmiş, falan filan…” Ülkemizin kendisini ilgilendirmeyen bir konuda, Amerika’nın nam ve hesabına bir savaşa girmesi çılgınlıktan başka bir şey olmaz. Bizim Irak’la savaş yapmaya değil, ticaret yapmaya ihtiyacımız vardır. Irak’la ticaret yapabilsek, her tür iktisadî konuda işbirliğimiz olsa, hem biz, hem de komşumuz ihya olacaktır. Irak’ın bütünlüğü, Irak’tan önce Türkiye’nin hayati bir konusudur. Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürdistan kurulduğu takdirde ülkemizin toprak bütünlüğü tehlikeye girecektir. Kuzey Irak’taki Kürt hareketi içinde Yahudi Kürtler vardır. Barzanî’nin ve karısının bunlarla ilişkili olduğu iddia edilmektedir. Amerika’nın gözünde Ortadoğu’da sadece İsrail vardır. Ankara’daki zevat dikkatli olmalıdır.

Tantan’ın Uyarıları

Yolsuzlukların, bilhassa bir parti başkanının kardeşinin “işlerinin” üzerine gittiği için içişleri bakanlığından azledilen ve ANAP’tan istifa eden Saadettin Tantan, “Yolsuzluklarla ilgili dosyaların yakılıp yok edileceği” haberini verdi. İktidara mensup bazı pişkin kişiler bu yalan olduğunu söylediler, birtakım güvenilir kaynaklar ise doğrudur, vahimdir dediler.

Resmî makamların elindeki dosyalar nasıl imha edilebilir, nasıl yakılabilir? Bizde böyle şeyler pek mümkündür. Son yıllarda nice önemli dosya çekmecelerde bekletilmiş, muameleye konmamıştır. Yine büyük gürültülerle patlatılan nice bombaların neticesi kocaman bir fos olmuştur. Yüz milyonlarca, milyarlarca dolar hortumlayan, götüren çetelerin ellerinde büyük paralar vardır. Bir milyar dolar kara parası olan bir herif ve çetesi pekâla on milyon dolar harcama yaparak temize çıkabilir, aklanabilir.

En iyisi, Saadettin Tantan’ın her şeyi göze alarak, yakılmasından korktuğu dosyaları kamuoyuna açıklamasıdır.

Neticesiz kalan, affa ve zamanaşımına uğrayan dosyalar da unutulmamalıdır. Bu ülkeyi, bu devleti, bu milleti soyanlara karşı zamanaşımı, af işlememelidir. Bu hiyanetlerin hesabının bir gün sorulması gerekir.

Af’larla kurtulmalar… Zamanaşımları ile kurtulmalar… Dosyaların yakılması ile kurtulmalar… Beş on milyon dolarlarla kurtulmalar… Bunun sonu iyi olmaz. Beşerî irade bu haksızlıklara, bu adaletsizliklere gereği gibi isyan etmese, karşı koymasa bile Küllî ve Mutlak bir İrade bunca kirli işe razı olmaz. Genelleşen, kangrenleşen, her yeri saran kokuşma yüzünden memleketin, milletin başına büyük bir felaketin, dehşetli bir tufanın geleceğinden korkuyorum. İnsanlar kötülüğü önlemek için var güçleriyle çalışmazlarsa, iyilerin iradesi kötülerin iradesini yenmezse Türkiye kıyametine hazırlansın. 07 Şubat 2002