Pazartesi

 

Halktan, zenginlerden, bulabildikleri her yerden paralar topluyor ve kocaman bir cami yaptırıyorlar. Yaptırıyorlar ama bina mimarî ve sanat bakımından çok çirkin, felâket bir yapı oluyor. Halbuki, harcanan para ile, belki daha azıyla çok sanatlı, mimarlık bakımından kıymetli, güzel bir cami yaptırılabilirdi. Peki niçin yapılamadı? Niçin yaptıramadılar?

Yeni yapılan cami binasının çirkin ve sanatsız olmasının sebebi sadece câhillik midir? Hayır bu çirkinlik ve sanatsızlık sadece bilgisizlikle izah edilemez. Çünkü, bilenlere müracaat etmeleri, danışmaları, ehlini bulmaları şartıyla kültürü yetersiz, cahil Müslümanlar da pekâlâ güzel ve sanatlı cami binaları inşa ettirebilirler. Peki cahilliğin yanında başka ne gibi kötü sıfatlar var?

Gurur ve kibir var. “Parayı biz topladık, camiyi biz yaptıracağız. Kimseye sormayız, kimse bize karışamaz. Madem ki, para bizdedir, bizim dediğimiz olacaktır…” zihniyeti. Bu, Müslüman zihniyeti değil, Nemrud zihniyetidir.

İşin içinde geri zekâlılık da var. Cami için birkaç milyon dolar harcarlar, lâkin projesini çizdirmek için birkaç bin dolar ödemekten kaçınırlar. Tasarruf içinmiş… Ahmaklar! Betona, demire, mermere, cama, kubbedeki kurşuna avuç avuç para veriyor, fakat iyi bir mimarın çizeceği projeye vermiyor. Kuş beyinliler!

Peki halk güzel camiler yaptıramıyor ama Müslüman kodamanların, Müslüman aydınların, koca koca vakıfların, dev cemaatlerin, milyarlarca dolarla oynayan bazı din baronlarının bu konuda niçin himmetleri, hizmetleri, yardımları, rehberlikleri olmuyor? Şimdiye kadar pekâlâ bir “Cami mimarisi vakfı” kurulabilir, çeşitli cami projeleri çizdirilebilir, cami yaptırmak isteyen halka yol gösterilebilirdi. Onlar niçin bu işi yapmadılar, yapamadılar?

Boylu poslu çok yakışıklı bir kimse düşünelim. Böyle bir adamın vücudundaki bütün azalar birbiriyle mütenasibtir (orantılıdır). Bu kişinin burnu, olması gerekenin iki misli büyük olsa ne olur? Adam bir anda, o uzun burun yüzünden yakışıklılığını, güzelliğini kaybeder, gülünç ve çirkin bir hale gelir. İşte yeni yapılan camilerdeki o haddinden çok büyük, çok uzun, bol şerefeli minareler de bu yüzden çok çirkindir. Böyle minareler yaptırmak sanata, estetiğe, aklıselime aykırıdır. Bu gibi uzun ve bol şerefeli minarelerin güzel olduğunu sananlar akılsız, kültürsüz, yetersiz adamlardır.

Bizdeki kadar olmasa da Hıristiyan dünyasında da yeni mâbetler yapılıyor. Bu mâbetlerin projelerini ünlü veya güçlü mimarlar çiziyor. Yaptıran müteşebbis heyetlerin kültür, sanat seviyeleri çok yüksek. İnşaat bittiği zaman bu kiliseler birer sanat âbidesi, başarılı birer mimarlık eseri oluyor. Bir de bizdeki hale bakınız.

Son yıllarda yapılmış veya hâlen yapılmakta olan camilerin binde biri bile mimarlık ve sanat açısından kaliteli, başarılı ve güzel değildir. Bu konuda Müslüman sosyologlar, mimarlar, sanat uzmanları, büyük düşünürler araştırmalar yapmalı, kitaplar yayınlamalıdır.

Büyük tarikatların, büyük İslâmî cemaatlerin, hiziplerin, fırkaların başında bulunan zevat, Müslümanlara yol göstermek, önderlik yapmak için mimarlık ve sanat değeri yüksek camiler inşa ettirmelidir. “Efendi hazretleri kubbesinin çok geniş, minarelerinin çok, ama çok yüksek, şerefe sayısının bol olmasını arzu buyurmaktadır…” gibi ahmakça, eblehçe fantezilerden vaz geçilmelidir. Gerekirse yabancı büyük mimarlara projeler çizdirilmelidir. Geleneksel İslâm sanatına aykırı ve çok yabancı olmamak şartıyla modern denemelere açık olunmalıdır.

Diyanet Başkanlığı da artık bu konuda harekete geçmeli, büyük imkâna sahip Diyanet Vakfı vasıtasıyla cami projeleri yarışmaları açmalı, yurt içinden ve yurt dışından değerli mimarların katılımı ile güzel ve sanatlı projeler hazırlatmalıdır.

Mimar Sinan zamanımızda yaşamış olsaydı, 16’ncı asırda inşa etmiş olduğu camiler gibi mâbetler yapmazdı. 16’ncı asır camilerinin çok kötü, çok başarısız taklitlerini yapmaktan vaz geçelim. Eski kültür ve mimarî gelenek ve mirasımızdan alacağımız ilhamlarla çağımızın camilerini yapalım.

Anadolumuzda sadece Osmanlı camilerinin değil, bunun yanında Selçuklular, beylikler zamanından kalma çok güzel, çok değerli, sanat değeri çok yüksek camiler de vardır. Bunlardan da ilham alınmalıdır.

Yeni cami yaptırma işi kültürü ve sanat boyutu yetersiz kimselerin elinden alınmalıdır.

İslâm ve Müslüman düşmanı olmayan aydınlardan, mimarlardan, sanat uzmanlarından müteşekkil “Cami Mimarisi Yüksek Kurulu” kurulmalı ve yeni yapılacak camilerin projeleri bunlardan izin alınmadıkça hayata geçirilmemelidir.

Fas’ta, eski kral İkinci Hasan’ın yaptırtmış olduğu büyük camii bir Fransız mimarı projelendirmiştir. Maalesef zamanımız Müslümanları mimarlık, kültür, araştırma, sanat, ilim, irfan sahalarında çok geri kalmışlardır. Bu gerilikten demagojiyle, palavrayla, arivizmle, yaygarayla, şarlatanlıkla, soytarılıkla, ucuz reçetelerle, “Biz İslâmî sistemi kuracağız, Asr-ı Saadeti geri getireceğiz” aldatmacalarıyla, din sömürüsüyle, cemaat fanatizmiyle kurtulmak mümkün değildir. Eski Endülüs, eski Osmanlı, eski Hint Müslümanları ilimle, irfanla, sanatla, ahlâkla, karakterle yükselip büyük eserler vermişti. Başka yol yoktur.

Çirkin, sanatsız, değersiz cami binaları yaptıranlar İslâm’a ve Müslümanlara zarar veriyor, hıyanet etmiş oluyor. Başta resmî Diyanet ve özel Diyanetler olmak üzere bütün İslâmî kuruluşlar bu konuya el atmalı, uzmanlarını bulmalı; aklıselimin, İslâmî geleneklerin, ferasetin, mimarlığın, sanatın gerekleri ne ise onları yerine getirmelidir. 09 Kasım 1999