Cumartesi

Başkan Bush 11 Eylül darbesinden sonra “Haçlı seferi başlattık, uzun sürecektir, halkımız sabırlı olsun, zafer bizimdir” demiş. Böylece baklayı ağzından çıkartmış. Haçlı seferi… Talihsiz bir isimlendirme.

Hıristiyan dünyası 11.asırda da bir Haçlı seferi başlatmıştı. Kudüs’ü Müslümanlardan almak için hazırlanan Haçlı ordusu, önce Avrupa’daki Yahudilere saldırmış, hayli kan dökmüş, tahribat yapmıştı. Sonra Ortadoğu’ya yollanmışlar, Müslümanların bir sürü devlete ve prensliğe bölünmüş olmasından ve başka zaaflarından yararlanarak Kudüs’ü almışlar ve oradaki bütün Müslümanları ve Yahudileri kılıçtan geçirmişlerdi. Kendi tarihleri yazıyor: Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra civarında dökülen Müslüman kanları, Haçlı süvarilerinin atlarının dizlerine kadar çıkıyormuş.

Kudüs’te bir Frank krallığı kuran Haçlıları Selahaddin Eyyubî yenmiş ve İslâm’ın üçüncü kutsal şehrini tekrar Müslümanlara kazandırmıştı. Selahaddin hiçbir Hıristiyanı öldürtmemiş, isteyenlerin kalabileceğini, isteyenlerin de taşınır mallarını ve servetlerini alıp gidebileceğini söylemişti. Böylece Kudüs halkından kimsenin burnu bile kanamamıştı.

Kudüs 1514’ten 1917’ye kadar Osmanlıların hakimiyetinde kalmış, birinci cihan harbinde bazı Arapların İslâm devletine ve hilafetine ihanet etmeleri yüzünden 1917’de, başında General Allenby’nin bulunduğu İngiliz ordusu tarafından işgal edilmişti. O kara günlerde yüreklerinde iman olan, hamiyet bulunan, şuur ve akl-ı selim sahibi Araplar kan ağlamışlar, fakat birtakım beyinsizler Haçlı İngiliz ordusunu zil takıp oynayarak sevinç içinde karşılamışlardı. Bu Araplar, hıyanetlerinin faturasını çok ağır bir şekilde ödediler. İngiliz mandası sırasında Filistin’e yoğun bir Yahudi akını oldu ve manda müddeti bitince, 1948’de İsrail devleti kuruldu. Osmanlı-İslâm idaresine “isti’mar” (sömürge) diyen beyinsiz Araplar böylece ceza-yı sezalarını bulmuş oldular.

Bugünkü Yahudi-Hıristiyan medeniyeti ve âlemi, İslâm dünyasına yeni bir Haçlı seferi açmaya hazırlanıyor. Kendi filozoflarından ve düşünürlerinden nice kimsenin de beyan ettikleri gibi Batı-Hıristiyan medeniyeti saldırgan bir medeniyettir. Eski Roma’nın Janus adlı putu gibi iki çehrelidir. Bir çehresinde çok güzel ve takdire şayan şeyler vardır, öteki çehresinde ise korkunç kötülükler sırıtmaktadır.

1492’de Amerika keşfedildikten sonra Haçlıların neler yaptıklarını kendi tarihleri yazıyor. Yerlileri öldürmüşler, yerli medeniyetini söndürmüşlerdir.

Bugünkü ABD toprakları üzerinde vaktiyle Kızılderililer yaşıyordu. Şu anda kaç Kızılderili kalmıştır?

Sömürgecilik Batı medeniyetinin en büyük ayıbıdır. Zavallı Afrikalıları yelkenli gemilere balık istifi doldurmuşlar ve köle olarak Amerika’da çalıştırmışlardır. Yolda ölenleri hemen denize atıyorlardı.

Kendi ülkelerinde insan hakları, hukuk için çalışan Haçlılar, sömürge halklarına insanlık dışı muameleler yapmışlar, onların en tabiî haklarını inkâr etmişlerdir.

Demokrat Haçlı medeniyeti aslında Makyavelist bir sistem ve nizama bağlıdır. Yirminci asırda dünyayı ve insanlığı kasıp kavuran Nazizm ve Marksizm ideolojileri hep Batı’dan çıkmıştır.

Batı, Çine afyon satmak için bu ülkeyle iki kere savaşmıştır.

Batı medeniyeti saldırgandır, iki yüzlüdür, çifte standartlıdır, âdil değildir.

New York’taki saldırı birkaç açıdan incelenebilir. Birinci açı: Şimdiye kadar görülmemiş bir terörist saldırı olmuştur, binlerce mâsum insan öldürülmüştür. Böyle bir saldırıyı ve katliamı kimse, hiçbir din kabul etmez. Ben de bir Müslüman olarak kötülüyorum. Katiller ve tertipçiler bulunursa elbette cezalandırılmalıdır.

İkinci açı: ABD’nin başına gelen felaket ilahî bir sille ve azaptır. Böyle azaplar sadece kötülere gelmez, genel gelir, kurunun yanında yaş da yanar. Paralarının ve pullarının üzerinde “Biz Allah’a güveniyoruz” diye yazan o ülkeyi Allah korumamıştır. Çünkü kendi ülkelerinde, kendi halkları için tanıdıkları hakları bütün insanlık için tanımıyorlardı. Çünkü, süper devlet olmalarına rağmen mağdur, mazlum, ezilen milletlerin, ülkelerin yardımına koşmuyorlar, aksine onlara kötülük ediyorlardı.

ABD ve Batı âdil olsaydı, İsa Mesih’in yolundan gitseydi Irak’ı bombardıman etmez, sivil halkı katletmez, milyonla çocuğu açlıktan ve ilaçsızlıktan öldürmezdi.

Onlar âdil olsaydılar, mağdur ve mazlum Çeçenlerin de imdadına koşarlardı.

Bugün dünyada bir milyardan fazla insan açlık ve sefalet içinde sürünüyor. Bunun baş sorumlusu merhametsiz, gayr-i âdil, sömürücü Batı âlemidir.

İslâm tarihinde de, tenkit edilecek nice yanlış işler yapılmıştır. Lakin adaletsizlikte, sömürüde, merhametsizlikte, gaddarlıkta şampiyonluk Batı’nındır.

1492’de Hıristiyan Batılılar Yahudileri İspanya’dan kovdukları zaman onları Müslüman Osmanlılar ülkelerine dâvet etmişlerdir.

Müslümanlar ve Osmanlılar feth ettikleri ülkelerdeki Hıristiyanların ve Yahudilerin yaşamalarına, kimliklerini korumalarına izin vermişler, onları inanç ve ibadet hususunda serbest bırakmışlardır.

Son üç asırda İslâm dünyasının Batı karşısında yenilmesinin sebepleri, Haçlıların ilim ve teknikte ileri gitmiş olmaları, kendilerini fizikî bakımdan güçlü kılan silahlarla savaşmalarıdır.

Medeniyet elektrik, bilgisayar, uydu, uçak, tren, vapur, atom bombası, denizaltı; lüks ve konfor sağlayan ev âletleri ile olmaz. Asıl medeniyet çok daha başka şeylerdir:

1. İnsan boyutlarına uygun bir yaşama sistemi.

2. Bütün insanlığı kucaklayan bir âdalet.

3. Herkesin kendi kimliğini koruma ve devam ettirme hakkı.

4. Doğru bir varoluş felsefesi.

5. Can, mal, ırz, din güvenliği. Korkusuz yaşama.

İslâmî esaslara dayalı Osmanlı devleti, cihan tarihinde gelip geçmiş sistemler, pax’lar içinde bu şartları en ahenkli bir şekilde yerine getirmiştir. 30 Eylül 2001 Paza