Perşembe

Geçen hafta Beyoğlu’na gittim, biraz dolaştım, üç sahhafa uğrayıp eski kitap, gazete ve dergiler aldım. Sahhaf Hasan Coşkun beyden aldığım eski gazeteler içinde iki nüsha da “Yarın” vardı. Biri 22 Haziran 1930, diğeri 29 Temmuz 1930 tarihini taşıyor.Yarın’ın başmuharriri Arif Oruç beydi. Mustafa Kemal ve İsmet Paşa’lara şiddetle muhalefet etmiş, nihayet baskılar karşısında Bulgaristan’a kaçarak yayınına orada devam etmiştir. Türkiye’de iken Yarın’ı Latin yazısı ile yayınlıyordu, Bulgaristan’da Osmanlı-İslâm yazısı ile çıkarılmıştır. Bulgaristan’da çıkmış olan Yarın’ların tam bir kolleksiyonu bulunmakta mıdır, bilmiyorum.

22 Haziran 1930 tarihli Yarın’dan bazı nakiller yapıyorum:

Poliste dayak ve işkence:

“Bazı polis karakollarında, polis dairelerinde işkence ediyorlar, kafa göz patlatıyorlar, dayak atıyorlar” deniliyor.

Gazeteler bile yazıyor bu hali, düşünün artık, polis karakolları eski devirleri getiriyor yâda…

Adana’da bir vatandaşımızın kafasını gözünü parçaladıktan sonra bu faciayı oynayan polisler bir de zavallı adamcağızı ölümle tehdit etmişler.

Dünkü nüshamızda, Kurtuluş Kavgası’na (Savaşına) iştirak etmiş gazi bir vatandaşımızın söylediklerini okuyanlar korkularından titremişlerdir her halde, olur ya, insan hali bu, herhangi bir sebeple herhangi bir vatandaş karakola celbedilirse orada işkencelere mâruz kalabilir demektir.

Poliste dayak bir istisna değil, bir kaide haline gelmiş gibi gözüküyor.

Yangın yerinde haydutlar, yankesiciler, külhanbeyleri bir vatandaşımızın karşısına çıkarak ona işkence etseler, ölümle tehdit etseler müdde-i umumî (savcı) bu haydutların tecziyesini ister.

Karakollarda, giydikleri üniformayı devlet nokta-i nazarından suiistimal eden, kanunları çiğneyen bu polislerin yaptıkları iş yangın yerinde haydutların yaptıkları işe nazaran yüz bin kat daha fazla cezayı müstelzim olmalıdır. Çünkü kanunu tatbike vasıta olsun diye kurulan polis müesseseleri, kanunu en feci surette çiğnerlerse bu bir vazifeyi suiistimal, bir hiyanettir.

İhtilas eden (çalan) memurları ağır cezalara çarptırıyoruz. İyi ediyoruz. (…..) Dayak atan polis âmirlerini ve memurlarını da en şedit cezalara çarpmak için müddeiumumîliğin harekete geçmesini bekliyoruz.

Cumhuriyet müddeiumumîliği, polisteki dayak faslının önüne geçmek için açtığı cihatta bütün milleti kendisiyle beraber bulacaktır.

Polis’te dayak ve işkence adaletin tezahürü için en büyük manialardandır (engellerdendir). (S.3)

Darülfünun eminini protesto:

Gazetenin manşet yazısında şu iri başlıklar yer alıyor: “Darülfünun Emini Bey! Darülfünunu yıkamazsınız!.. Neşet Ömer beye ateş püskürülüyor. Tıp Fakültesi muallimlerinden Rasim Ali Bey, bütün hakikatlara şehadet eden Darülfünun Emini Neşet Ömer beyi itham ediyor!”

O tarihte İstanbul üniversitesinin ismi İstanbul Darülfünunu idi. Darülfünun emini, bugünkü rektördür. Tıp fakültesi muallimi, profesörü mânasına geliyor.

Bundan yetmiş iki sene önce bazı Darülfünun profesörleri CHP diktatörlüğüne karşı kafa tutuyordu. Bunun üzerine lağv edildi, yerine üniversite kuruldu. Bugünkü nesiller, bundan yetmiş küsur yıl önce neler olmuş bilmiyor. Resmî, ideolojik tarih geçmiş hadiseleri çarpıtıyor. Bu gibi konularda gerçekleri yazan ilmî ve ciddî tarih incelemeleri yapılmalı ve yayınlanmalıdır.

Birinci sayfadan başka bir yazı:

Müstantik (sorgu hâkimi) Nâzım beyi tahkir ettiği iddiasıyle 22 gün hapis cezasına çarptırılan ve hapse atılan avukat Haydar Rıfat Bey, cezasını çektikten sonra şu beyanatı vermiş: “Hapishaneden yeni çıktım. Orada bir yer bıraktım. O yer dün bana aitti. Yarın bir vekille bakana ait olabilir…”

Başmakale: “Matbuatın Vaziyeti” başlıklı ve Arif Oruç imzalı yazıda basının gemlenmek istenmesine karşı çıkılıyor.

Bir ilân: “HASAN KOLONYASI- Limon çiçeklerinden, Müstahzar 90 derecedir. Dünyada bütün mütemeddin (medenî) memleketlerin ıtriyat (güzel koku) mütehassısları (uzmanları), esans fabrikaları Hasan Kolonyasının enfes ve ruhnüvaz kokusu karşısında lâl ve hayran kalmışlar ve bu nefis şark müstahzarından külliyetli sipariş etmektedirler. Memleketimizin ve ecnebîlerin en kibar zevatı Hasan kolonyası istimal etmekte olup daima ve daima sahibini tebrik etmektedirler. Hastalara hayat ve şifa verir. Baygınlık, sinir, heyecan, başağrısı, çarpıntı zamanlarında bir hayat arkadaşıdır. Fiyatlarda müthiş tenzilat yapılmıştır. 35, 60, 110, 200 kuruşluk şişelerde satılır.”

Başka bir ilân: “Piyano. Alilesine pâyidar bir neş’e vermek isteyen muhterem aile reislerine mühim bir ilan. Çocuklarına gerek çehiz ve gerek hediye almak isteyen aile reislerine bu fırsatı kaçırmamaları tavsiye olunur. Almanya’nın en meşhur piyano fabrikası mamulatından PHILIPPS markalı bir adet piyano kefalet iraesi suretiyle satılıktır. İşbu piyano, fabrikanın en son sistem mamulatından olup üç pedalli ve kruvazedir. Rengi siyah ve Almanya’dan henüz gelmiştir. İstanbul’un en muktedir piyano muallimleri bu piyanonun seda ve ahengini tedkik etmişler ve fevkalade takdir eylemişlerdir. İşbu piyano her gün saat: 10.30’dan 12 ve 16’dan 17.30’a Galata’da Kürkçübaşı Hanı’nda 4 numarada Piyer Primiya tarafından müşterilere irae olunur.”

150 LİRAYA OTOMOBİL: “Üçüncü icra memurluğundan: Mahcuz ve satılmasına karar verilen 150 lira kıymetinde Berliye marka bir adet açık otomobil, şehr-i halin (bu ayın) 25’inci hadisat günü saat: 17.’de Aksaray’da Tevekkül Hamamı karşısındaki dükkanda mahallinde bulunacak (icra) memuru tarafından satılacağı ilan olunur.”

Bir Haber: “MUSEVÎ TACİRLER FİRAR ETTİ.” İzmir gümrüğünde yüz elli bin liralık (O zamanın parasıyla çok büyük bir rakam) çuval yolsuzluğu sanıklarından Yahudi Bünyamin Kohen İtalya’ya kaçmış. Çuval tâciri Moiz Toryel efendinin de kaçtığı iddia olunuyormuş…

Yakın tarihimizin matbuatı (basını) dikkatle tedkik edilmeli ve seçilecek haberler, resimler, makale ve fıkralar (köşeyazıları) ciltler halinde yayınlanmalıdır. 07 Haziran 2002