Yıl 1920… Ankara
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Ocak 2019
Pazartesi
Kütüphanemi karıştırırken büyük boy ciltli bir kitap buldum: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Kavanin (Kanunlar) Mecmuası”. 23 Nisan 1920’de açılan Meclis’in ilk devresinde çıkan kanunları ihtiva ediyor (içeriyor). Böyle eski kitapları kimse okumaz, hele eski kanun kitaplarını…
Büyük Millet Meclisi’nin ilk çıkardığı kanunlara şöyle bir göz atayım dedim, ne kadar meraklı, dikkate değer, ilgi çekici, ibretli maddeler varmış. Bunlardan birkaçını okuyucularımın dikkatlerine sunuyorum.
Madde 1. Büyük Millet Meclisi, Hilâfet ve Saltanatın, vatan ve milletin istihlas ve istiklâlinden ibaret olan gayesinin husulüne kadar şerait-i âtiye dairesinde müstemirren in’ikad eyler.
(Bugünkü Türkçeyle “Büyük Millet Meclisi Hilâfetin ve saltanatın, vatanın ve milletin kurtarılmasından ve istiklâline kavuşturulmasından ibaret olan amacının gerçekleşmesine kadar aşağıdaki şartlar dairesinde devamlı olarak toplanacaktır.)
Madde 1. Makam-ı Mualla-yı Hilâfet ve Salanatı ve memâlik-i mahruse-i şâhâneyi yedd-i ecânibden tahlis ve taarruzatı def’ maksadına ma’tuf olarak teşekkül eden Büyük Millet Meclisi’nin meşruiyetine isyanı muzatammın kavlen veya fiilen veya tahriren muhalefet veya ifsadatta bulunan kesan hain-i vatan addolunur.
(Bugünkü Türkçeyle: Yüce Hilâfet ve saltanat makamını ve Padişahın korunmuş mülkünü yabancıların elinden kurtarmak ve saldırıları püskürtmek amacıyla kurulmuş olan Büyük Millet Meclisi’nin meşrutiyetine başkaldırı şeklinde sözle, fiille veya yazılı olarak muhalefet yapanlar ve fesad çıkartanlar vatan haini sayılırlar.)
Ülkemizin her yeri okullarla doludur, yüze yakın üniversite açıldı, bazılarına göre bilgi ve kültür sahasında çağ atladık; lâkin toplumumuz yazılı-medenî bir toplum değil, “şifahî-sözlü-ilkel” bir toplumdur.
Edebiyatımızı iyi bilmiyoruz… Tarihimizi iyi bilmiyoruz…Millî kültürümüzü iyi bilmiyoruz…Millî sanatımızı iyi bilmiyoruz…
Geçenlerde Sultan Vahdettin hain mi, değil mi diye tartışıldı. Son Padişahın vatan haini olduğunu iddia edenlerin gerekçeleri ne kadar çürük, köksüz, tutarsız idi. Gerekçe diyorum… Acaba onların gerekçeleri var mıydı? Okumuşlarımız, aydın geçinenlerimiz yakın tarihimizi bilseler, bu memleket bugünkü duruma düşer miydi?
1920’de Ankara’da açılan ilk Büyük Millet Meclisi hakkında neler biliyoruz? Bu konuyla ilgili bazı tarihî bilgi ve verileri aşağıya madde madde yazıyorum. Kimse itiraz etmeye kalkmasın, bunlar kesin gerçeklerdir.
1. Büyük Millet Meclisi, Hacı Bayram Cami-i Şerifinde topluca kılınan Cuma namazından sonra dualarla, besmelelerle, âminlerle, kurbanlarla açılmıştır.
2. Meclisin açılmasından önce Ankara valiliği, hafızlara Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını okutturmuştur. Ayrıca İslâm’ın Kur’ân’dan sonra ikinci kaynağı olan Buhari-i Şerif de okutulmuştur.
3. Bu ilk Büyük Millet Meclisi’nde, seksene yakın sarıklı din âlimi ve şeyh milletvekili olarak bulunuyordu.
4. Meclis Başkanı seçilinceye kadar en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey kürsüye çıkarak başkanlık yapmıştır.
5. Şerif Bey, Meclisin gayesinin Halifeyi ve vatanı kurtarmak olduğunu açıkça beyan etmiştir.
6. Başkan seçilen Mustafa Kemal Paşa da aynı beyanda bulunmuştur. Yani bu Meclis, Halife efendimizi ve sevgili vatanımızı kurtarmak amacıyla toplanmış bulunuyor…
7. Doktor Rıza Nur Hatıratlarında, Ankara’ya gelen milletvekilleri için yeterli otel odası bulunmadığından, bir okulun yatakhanesinde kaldıklarını ve vali yardımcısının emriyle yatakhanede mebusları namaza kaldırmak için sabah ezanı okunduğunu yazar.
8. Ulemadan Bedîüzzaman Ankara’ya geldiğinde, Meclis’in samiîn (dinleyiciler)locasında bulunduğu sırada bazı milletvekilleri Meclis başkanlığına bir önerge vermişler, “Ülkemizin değerli din âlimlerinden Bediüzzaman Hazretleri Meclisimizde bulunmaktadır, kendisine hoş geldiniz denilmesini teklif ediyoruz…” demişlerdir. Meclis zabıtlarında bu önerge zikredildikten sonra, “Alkışlar…” ibaresi yazılıdır.
9. İlk Mecliste başkanlık kürsüsünün üzerinde, duvarda, Kur’ân-ı Kerîm’deki Şûra âyeti bir levha olarak yer almaktaydı.
10. Millet Meclisi, din ve Şeriat konusunda İstanbul Hükümetinden daha hassastı. Bu iddianın isbatını mı istiyorsunuz? Edeyim…
Madde 1. Memalik-i Osmaniye’de her nev’ müskirat, imal, idhal, füruht ve isti’mali memnudur.
Madde 2. Müskirat, imal, idhal ve nakl ve füruht edenlerden, müskiratın beher kıyyesi içün elli lira ceza-yı nakdî ahz ve elde edilen müskirat imha olunur.
Madde 3. Alenen müskirat isti’mal edenler veya hafiyyen isti’mal edip de sarhoşluğu görülenler ya hadd-i şer’î veya elli liradan iki yüz liraya kadar ceza-yı nakdî veyahut üç aydan bir seneye kadar hapis cezasıyla tecziye olunurlar. Sıfat-ı resmiyye erbabından olanlar dahi memuriyetten tard edilir ve bu husustaki hükümler kabil-i itiraz ve istinaf ve temyiz değildir.
Madde 4. Bu kanunun tasdik ve neşri ile beraber içki imâline mahsus bilcümle âlat ve edevat müsadere edilir, mevcut içkiler derhal temhir edilir ve iki ay zarfında memalik-i ecnebiyyeye ihracına müsaade olunur. İki ay hitamında mevcut müskirat imha olunur.
Madde 5. Tababette kullanılacak her nev’i ispirtolu mevad ihtiyaç nispetinde Sıhhiyye Vekaletince eczahanelere tevzi ve sarfiyatı kontrole tâbi tutulur.
Bugünkü Türkçeyle:
(Madde 1. Osmanlı ülkesinde her tür sarhoş edici alkollü içki üretimi, idhali (yurda sokulması), satışı ve tüketilmesi yasaktır.
Madde 2. Alkollü içki üretenler, bunları yurda sokanlar, taşıyanlar ve satanlardan içkinin her kıyyesi (ölçü birimi) için 50 lira para cezası alınır, elde edilen içkiler imha edilir.
Madde 3. Açıkça içki içenler veya gizlice içip de sarhoşluğu görülenler, ya Şeriatın öngördüğü hadd cezasına çarptırılır veya elli liradan iki yüz liraya kadar para cezasına… Veyahut üç aydan bir seneye kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar.
Resmî sıfat sahibi olup da içki içenler memuriyetten kovulurlar ve bu konudaki hükümlere itiraz edilemez, bunların iptali için istinaf mahkemelerine veya Yargıtay’a başvurulamaz.
Madde 4. Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte alkollü içki üretimine mahsus her türlü aletler ve tesislere elkonulur. Mevcut içkiler derhal mühürlenir, iki ay içinde yabancı memleketlere ihracına izin verilir. İki ay geçtikten sonra mevcut içkiler imha edilir.
Madde 5. Doktorlukta ve eczacılıkta kullanılacak her tür ispirtolu madde, ihtiyaç nispetinde Sağlık Bakanlığı tarafından eczanelere dağıtılır ve sarfiyatı kontrole tâbi tutulur.)
Bakınız, ilk Büyük Millet Meclisi, Hilâfet merkezi İstanbul’dan daha dindar ve daha Şeriatçıymış. Açıkça içki içenler veya gizlice içip de sarhoş gezenler, Şeriatın öngördüğü hadd (sopa) ile cezalandırılır deniliyor.
23 Nisan 1920… Neşe doluyor insan…O günün Türkiye’sini düşünelim: Bütün kadınlar tesettürlü, Türkiye’nin tamamında başı açık bir tek İslâm kadını yoktur. Bütün Müslüman erkekler, fes veya sarık geçiriyorlar başlarına. Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul polisi, başına şapka geçiren Türkleri tutukluyormuş… Ankara camilerinde Cuma hutbeleri Sultan Vahdettin adına okunuyor… Devlet ve halk, hicrî veya rûmî tarihi kullanıyor… Saltanat ve hilâfet kaldırıldıktan sonra da, Cumhuriyetin ilk anayasasının ikinci maddesinde
yazılıydı.
Velhasıl, yakın tarihimizi bilmiyoruz, okumuyoruz, öğrenmiyoruz. 16 Ağustos 2005