Yüksek-Seçkin Tabakanın Çocukları Irak Sınırına Gönderilmelidir
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Salı
Askerlik çağında oğlu varsa oğlu, yoksa torunları, yeğenleri, çok yakın akrabaları… Kimin? Sevgili ve sayın Cumhurbaşkanımızın…
Bu gençler ne olacak? Silah altına alınacak ve Kuzey Irak sınırına gönderilecek. Bir savaş çıkarsa ilk kutsal kurşunları onlar atacak ve böylece ne kadar vatansever ve kahraman olduklarını isbat edecekler. Sonra sayın ve sevgili cumhurbaşkanımızın oğulları, damatları, yakınları. Bakanların… Halen milletvekili olan veya eski milletvekillerinin oğulları… Büyükelçilerin… Genel Müdürlerin… Büyük bürokratların… Generallerin… Çok büyük zenginlerin, holding sahiplerinin… Büyük gazetecilerin…
Velhasıl bu memleketin üst ve kaymak tabakasının… Seçkinlerin, nomenklaturanın… Patrisyenlerin… Milyon dolarlık köşklerde oturanların… Birkaç yüz bin dolarlık lüks otomobillerle gezenlerin… Sofralarında bir kuş sütü eksik olanların… Yedi yıldızlı otellerde tâtil yapanların…
Evet onların çocukları, torunları, yeğenleri, yakın akraba çocukları, elbette yurtseverlikte, kahramanlıkta, bu vatan için her fedakarlık ve feragati yapmakta, halk çocuklarıyla yarış etmeye can atmaktadır. Bu kahramanlığı, bu vatanseverliği, bu feragat ve fedakârlığı onlardan bekliyoruz. Bu vatanın bunca nimetlerine karşılık elbette onu korumak için ön saflarda arslanlar gibi çarpışacaklardır.
Bugünkü mevzuat müsait değilse, onlar için gönüllü kahraman taburları kurulmalıdır. Koçların, Sabancıların, Aydın Doğanların ve daha nice seçkin, soylu, yüksek kişi ve ailelerin oğulları, torunları, yeğenleri, damatları… Üniformaları içinde çakı gibi… İpekli bayrak ve flamalar… Hiç şüphem yok ki, onlar tarihimize yeni kahramanlık sayfaları ekleyeceklerdir.
Bu gönüllü taburlarda Masonların çocukları, torunları, yeğenleri de olmalıdır. Sabataycı zenginlerin çocukları, torunları, yeğenleri ön saflarda kaplanlar gibi çarpışmalıdır.
Ve daha hatıra gelen bütün derneklerin, vakıfların, platformların, sivil kuruluşların… Oğulları, torunları, yeğenleri, bilcümle can ve ciğerleri… Bütün o Porsche’li, Mini Coperli, Jaguar’lı, Lamborghini’li, Maserati’li, Ferrari’li, pırıl pırıl gençler… Hepsi hepsi.
Birileri sahte raporlarla kendilerini çürüğe çıkartmışlar. Onlar da yeniden muayene edilmeli, Irak cephesine gönderilmelidir. Anayasamızda madem ki eşitlik prensibi yer alıyor, onlar da halk çocuklarıyla vatanseverlikte ve kahramanlıkta eşit olmalıdır.
Eminim böyle vatansever ve kahraman gençler savaşı kazanmamızda büyük rol oynayacaklar, derin hizmetler vereceklerdir.
Haydi babalar, haydi oğullar!…
*
Sovyetler Birliği’nin parçalanmasında ve Marksizmin iflâsında yine Afganistan rol oynamıştı.
*
Bırakın 50 yılı, önümüzdeki 5 yıl içinde dünyayı altüst edecek hadiseler olacak ve belki
Dünyadaki bütün insanların toplam nüfusu 500 milyon civarında iken soluk yüzlü Beyazlar 50 milyon Amerikan yerlisini katl etmişlerdi. Gündemde değil ama, ABD bu soykırımın faturasını ödeyecektir. Hem de yakın zamanda.
*
Düzelir gibi olur, sonra yine feci şekilde bozulur. Kıyamete kadar böyle gider.
* Türkiye ne olacak?
Diretip duruyorlar. Önümüzdeki seçimler yapılacak mı?
Hesaplarını % 100 yapılacak ihtimali üzerine kuranlar pek yakında büyük hayal kırıklığına uğrayabilirler.
* Birtakım yolsuzluk dosyaları derin dondurucularda ebediyen bekletilmez. Zamanı gelince çıkartılır ve bombalar patlatılır.
*
diyorlar. Bir kere doğru konuşsunlar, yaratmak Allah’a mahsustur. İkincisi: Haram, kara, kirli servetlerle zengin olanların yeri cehennemdir. Onlar dünyada da, âhirette de lânetlidir, rezil ve rüsvaydır. Helâl, meşru, namuslu, şerefli, haysiyetli yollarla çalışıp çabalayarak zengin olanlara bir şey dediğim yok. Onlar için Hz. İsa Aleyhisselâm “Zenginlerin Allah’ın melekûtüne girmeleri, bir devenin iğne deliğinden geçmesinden zordur…” demiş.
* Ezan-ı Muhammedî ile hoparlörü özdeşleştirmemek gerek. Hoparlörlerin haddinden fazla açılmasını istememek, Ezan karşıtı ve düşmanı olmak değildir. Birtakım bed sesli kişilerin minarelerdeki madenî sesli bağırtlakları sonuna kadar açmaları Ezana ve İslâm’a hizmet değil, aksine hıyanettir.
*
İslâmcı geçinip de bütün işleri güçleri reaksiyon olanlar yanlış yoldadır. Efendiler!.. Çare ve çözüm üretiniz, teklif getiriniz.
Siz onların kuyularına taş atın, onlar çıkartmak için didinip dursun.
* Müslüman politikacıların, Müslüman zenginlerin,
Asıl gösterge lüks ve pahalı otomobiller değil, salonlar ve bürolardır. Otomobile 150 bin lira vermiş, evinin salonu ve bürosu dökülüyor. Bu ne zavallı bir adamdır… Seçkin Müslümanların salonları elbette antikacı veya eskici dükkânı gibi dekore edilecek değildir. Lakin o mekânlarda bizim millî sanatımız ve zevkimiz görülmelidir. Uzun lâfın kısası: Uluslararası bir bilirkişi heyeti 25 Müslüman seçkinin salonlarını ve bürolarını gezecek, 25 de İslâm’dan uzaklaşmış, çağdaşlaşmış seçkinin ve sonra raporunu verecek, “Müslümanlar sanat, dekorasyon, zevk, estetik bakımından ötekilerden çok üstündür…”
Ya böyle olacağız, yahut zillet içinde sürüneceğiz. On sene önce Vehbi Koç’un kızı Suna Kıraç ile yapılmış bir röportaj okumuştum. Suna hanım, “Ben Atatürkçü çağdaş bir Türk kadınıyım” diyordu. Röportajda Koç Holding’in Nakkaştepe’deki genel merkez binasında Suna hanımın bürosu görülüyordu. Bir duvarda 13 hüsn-i hat levhası saydım. Hepsi de müzelik kıymetli eserlerdi. Beride Müslüman geçinen ve Karun kadar zengin adamın bürosunda veya salonunda bir tek kıymetli hat yok.
* Dış fesat ve şer güçleri Türkiye halkını birbirine düşürmek ve kardeş kavgası çıkartmak için gece gündüz dolap çeviriyor, manevra yapıyor. Dikkatli olmalıyız, provokasyonlara âlet olmamalıyız. Peygamberimiz “Fitne zamanında yürüyen koşandan, oturan yürüyenden hayırlıdır” buyurmuştur. Oyunlara gelmeyelim. 06 Haziran 2007