Yunan Gözüyle Yakın Tarihimiz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Cumartesi
Yunanistan’da, Türkiye’nin yakın tarihini ilgilendiren binlerce kitap ve araştırma yayınlanmıştır. Yunanlıların 1919’da İzmir’e çıkışları, Batı Anadolu’nun büyük kısmını işgal edişleri, onların açısından Ankara rejimi ve Türkiye millî mücadelesi, Mustafa Kemal, 1922’de hezimete uğrayıp kaçmaları; İstanbul’da kalan Rumlar, sonra bunların 6-7 Eylül hadiselerinden sonra Türkiye’den kaçırılmaları ve daha bunlar gibi çok önemli, çok meraklı konularda komşumuzda yazılmış kitapları, yapılmış araştırmaları maalesef bilmiyoruz.
1924’te Lozan Andlaşması’nın mübadele (nüfus değiş tokuşu) maddesi gereğince, İstanbul Rumları dışında Türkiye’de Rum nüfus kalmadı, bir buçuk milyon Rum Yunanistan’a gönderildi. Bu konuda da yüzlerce kitap, binlerce araştırma makalesi yayınlanmıştır komşumuzda. Biz bu kitap ve araştırmalarla da ilgilenmiyoruz.
Bizde son elli altmış yıl içinde, hakkında en fazla kitap yazılmış şahsiyet Mustafa Kemal’dir ama bunca yayına rağmen o hâlâ Türkiye’nin en büyük bilinmeyenidir. Yunanistan’da yayınlanmış bazı kitaplar bu bilinmezliği biraz olsun gideremez mi?
Yunanistan’da Pontus (Samsun’dan Hopa’ya kadar olan doğu Karadeniz bölgesi) Rumluğunun hatırasını yaşatmak, fırsat ve imkân bulunursa bir gün oraya tekrar Rum nüfusu göndermek, Rumluğu ihya etmek için altmış kadar cemaat, enstitü, vakıf, kuruluş çalışıyormuş. Bu konuda da hayli kitap çıkartılmış, yayın yapılmış. Peki biz Türkiyeliler, Balkan Savaşı’nda Yunanistan’a geçen topraklarımız ile ilgili araştırmalar, yayınlar yapıyor muyuz? Oralarda kaç camimiz kaldı, bunların kaçı yıkıldı, bu konuda kitap var mıdır?
Atina’da “Yeni İzmir” adında bir mahalle vardır ve orada, 9 Eylül 1922’de İzmir’e giren Türk kuvvetlerinin başında bulunan Sakallı Nureddin Paşa tarafından linç ettirilen İzmir metropoliti Hrisostomos adına bir kilise yapılmıştır, müteveffanın asâsı, haçı, papaz serpuşu, elbiseleri ve başka hatıraları o kilisede saklanmakta ve teşhir edilmektedir. Hrisostomos bir Osmanlı vatandaşıydı, işgalci Yunan kuvvetlerini karşılamış ve onları takdis etmişti (kutsamıştı). Linç ettirilmesi yanlış olmuştur. İzmir’in istirdadından (geri alınışından) sonra bir mahkeme tarafından pekâlâ hıyanet-i vataniye suçu ile yargılanıp usûlüne ve nizamına uygun şekilde idam edilebilirdi.
Yunanlılar İzmir’i hiç unutmuyorlar. Biz ise Selanik’i, Kavala’yı pek çabuk unuttuk.
Ben Türkiye ile Yunanistan’ın kavgalı olmalarını istemem. Bu kavga uluslararası silah tacirlerinin işine yaramaktadır. Aramızda anlaşmazlıklar çoktur ama iki ülke yine de barış içinde ticaret yapabilir, sıkı turizm münasebetlerimiz olabilir. Böyle şeyler her ikisinin de lehinedir.
Yunanistan konusunda uzman değilim, ne eski ne de yeni Grekçe bilirim. Bu konudaki malumatım rivayetlere, kıraatlere dayanır. Yunanistan’da, Türkiye’den 1924’de oraya göçen Karaman Rumlarının bir kısmı hâlâ kendilerine mahsus bir Türkçe ile konuşuyorlarmış. 1970’de olacak, bir gün Almanya’da Frankfurt (Main) şehrindeki büyük bir öğrenci yurdunun yakınındaki otobüs durağında baştan aşağıya siyah elbiseler giymiş orta yaşlı bir kadın ile yanındaki yirmi yaşlarındaki bir gencin çok hızlı bir Türkçe konuştuklarına şahit olmuştum da acaba bu Türkçe nerenin Türkçesi diye sormuştum. Meğerse Yunanistan’da yaşayan Karaman Rumlarının Türkçesi imiş.
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nı kaybettikten sonra İstanbul’da Rum Ortodoks patrikliği Türkiye’nin aleyhine dönmüştü. Karaman, Rum papazlarından Papa Eftim ise millî mücadeleyi destekliyordu. İstanbul geri alındıktan sonra hükümetimiz Papa Eftim’i Rum patriği yapmış, lakin Yunanistan’a bağlı kilise teşkilatı bu oldu-bittiyi kabul etmemişti. Bu konuda Yunanistan’da kimbilir kaç kitap yazılmıştır ama bizim bu hadiselerden haberimiz yok. Geçen yüz yılın 50’li yıllarında bu konu ile bazı gazete yazıları çıktığını, bazı kitaplarda bilgi verildiğini hatırlıyorum, lakin şimdi bunlar unutulmuştur.
Yunanistan Megali İdea’dan, büyük emelden bir an bile vazgeçmemiştir. İyonya (Batı Anadolu) Elenliğini yaşatmak için fırsat beklemektedir. Basınımızda zaman zaman Pontus meselesiyle ilgili bazı küçük haberler, yorumlar, köşe yazıları görülür ama işin iç yüzünü iyice aydınlatacak araştırmalar yapılmaz. Yunanlılar Pontus bölgesindeki bazı Türk çocuklarına burs veriyor ve onları Yunanistan’da okutuyor. Şu anda bile orada hâlâ Rumca konuşan köyler olduğunu duyuyorum. Senelerce önce basılmış Pontus Kültürü adlı kitap hakkında toplatma kararı çıkartıldı birkaç hafta önce. Bence bu gibi millî konularda kitap toplatmanın faydası yoktur. Bizim de kendi açımızdan Pontus meselesi hakkında tarihî, ilmî, ciddî, vasıflı kitaplar, araştırmalar yapıp yayınlamamız gerekir.
1924 mübadelesinde Selanik’teki Sabataycıların büyük kısmı Türkiye’ye gönderildi. Fransız Oryantalisti Louis Massignon orada beş bin kadar dönme kaldığını söylüyor. Bunlar şimdi Rumlaşmışlardır. Yani zahiren Ortodoks dinine bağlı Rum olarak görünüyorlar ama asıl kimlikleri Yahudiliğin Sabatay Sevi tarikatıdır. Bizde bu konuda da bir kitap, bir araştırma yok. Göçebe zihniyeti, kırsal kesim kafası, yabancılaşma belimizi büküyor. Atina’da, Sabataycı asıllı bir Yunanistanlı İngilizce bir kitap yayınladı. İsmi “Yahudiler ve Dervişler”. Bu kitapta Sabataycıların nasıl bazı İslâmi tarikatların içine girdiklerini, hattâ bunlardan birinin Selanik Mevlevi tekkesine şeyh olduğunu yazıyor. Yalancı şeyhin resmi de yayınlanmış Türkiye’de Dışişleri Bakanlığı yapmış bir zatın büyük dedesiymiş bu Sabataycı. Bu gibi kitaplar niçin Türkçe’ye tercüme edilip milletimize sunulmuyor?
Yunanistan’a turistik bir seyahat yapmak isteseniz, gitmeden önce biraz bilgilenmek için komşumuz hakkında bir kitap okumak isteseniz, kitap piyasasında böyle bir eser bulamazsınız. Diğer komşularımız,Ortadoğu ülkeleri için de durum böyledir. Lafa geldi mi birinciyiz, işe geldi mi yaya kalıyoruz. Maalesef Batı Trakya’da yaşayan Türklerin çoğu iyi derecede Elence bilmezler. Hiç olmazsa onlardan yeterli sayıda genci Atina, Selanik ve diğer Yunanistan üniversitelerinin Elen dili ve edebiyatı bölümlerinde okutmalıyız. Onlar ileride Yunanistan’da yayınlanmış olup da bizi yakından ilgilendiren yüzlerce kitabı dilimize çevirebilirler, iki ülke arasında bir köprü oluşturabilirler.
Evvelki yaz Yunanistan’a yaptığım seyahatte, orada halk arasında Türk ve Türkiye düşmanlığı görmedim. Yol sorduğumuz, alışveriş yaptığımız herkes bize güleryüz gösterdi. Çok iyi Türkçe bilenlere rastladık. Bazıları çat pat birkaç kelime ile dilimizi konuşmaya çalışıyordu.
İslâm’ı kabul eden Yunanlılar var mı? Var. Bu da, bir Müslüman olarak benim için sevindirici bir haber. Türkiye’de Rum Ortodoks dinine geçen Türkler var mı? Olabilir. Ünlü bir iş adamının bu kiliseye geçmiş olduğuna dair karineler mevcut. Yıllarca önce İsviçre’de iken bir kilisede vaftiz olmuş, İstanbul civarındaki özel adasına bir kilise yaptırmış, gece gündüz Ortodoks papazlarıyla konuşup görüşüyor, sık sık Yunanistan’a gidiyor. Bu devirde bu gibi din değiştirmeleri olabiliyor.
Türkiye’de bir kısım eski Rum kiliseleri tamir ve restore ediliyor. Devletimiz bu işin üzerinde titizlikle duruyor. Peki, Yunanistan’da kalan camiler tamir ediliyor mu? Müslümanların böyle bir niyeti iradesi ve teşebbüsü var mı? Sanırım yok. 24 Mart 2002