Cumartesi

Şu acı gerçeği unutmayın: Medyaya aksedenler, pisliklerin binde biridir. Kokuşma, mafyacılık yaygınlaşmıştır ve bozuk düzenin temel prensibi haline gelmiştir.

Şimdi büyük pislik böcekleri namuslu İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ı mevkiinden düşürmek için harekete geçmişlerdir. Bu uğurda yüzlerce trilyon harcamaya hazırdırlar.

Peki bunca eşkıya, namussuz, şerefsiz, harami, hırsız, düzenbaz, dolandırıcı, soyguncu, talancı, hortumlayıcı domuz nereden peydahlandı? Bunları hangi müesseseler, hangi ideoloji, hangi felsefe yetiştirip de ülkenin, milletin, devletin başına belâ etti?

Bunları hangi okullar, hangi üniversiteler yetiştirmiştir?

30’lu yıllarda tek parti iktidarının gazetesi Ulus’ta yayınlanan bir başmakalede, “Biz tarihte ilk defa olarak mâbetsiz bir şehir yarattık” diye öğünülmüştü. Bugünkü it-uğursuzlar o mâbetsiz şehrin piçleri midir?

Bazıları “İrtica bu memleketin bir numaralı problemidir” deyip duruyor. Yapılan kamuoyu anketlerinde, irticayı tehlike olarak görenlerin nisbeti yüzde dörtmüş. Asıl tehlike, korkunç boyutlara varmış olan kokuşma ve soygundur.

Kanunlar büyük hırsızları ve haramileri ne korkutabiliyor, ne de yakalandıkları takdirde, ibret-i müessire olacak şekilde tenkil edebiliyor, cezalandırabiliyor.

Halkın birtakım kurumlara güveni kalmamıştır.

Soygun, soygun, soygun… Hamamın namusunu kurtarmak için bir iki kişiyi yakalamakla neyi halledecekler?

Adamın biri bir bankayı sinsice boşaltmış, iflas ettirmişti. Ona kimse bir şey yapabildi mi? Keyf, gurur, kibir, güven içinde caka satmakla meşgul.

Mâsumâne bir protesto yüzünden onbeş yaşındaki başörtülü bir kızı kırk günden fazla zindanda tutan zihniyet o büyük soyguncuya niçin diş geçiremiyor?

Bir Sabataycı da banka boşalttı, bir sürü yolsuzluk ve yamukluk yaptı. Şimdi ne kadar bulaşık, kirli, şâibeli şahıs ve zümre varsa onu kurtarmak için seferber olmuştur. Kurtarabilirler mi? Kurtarırlarsa şaşmam.

Ülkemizde yüz milyar dolardan fazla kara para varmış. Yâni haram, hırsızlama, talan ve soygunla elde edilmiş uğursuz para. Bu paralar ateştir. Ülke bu paralarla zenginleşmez, aksine belâdan belâya uğrar.

Dünya çapında uyuşturucu trafiği ve ticareti… Meclis’çe hazırlanan Susurluk raporunda, uyuşturucunun helikopterlerle taşındığı yazılmıştı. Basılırken rapordan bazı cümleler ve paragraflar çıkartılmış. Bunları millet biliyor mu?

Herifin maaşı belli, aileden gelen malı belli. Peki bu adam kısa zamanda nasıl trilyoner olmuştur? Onun gayr-i meşru servetinin hesabını soracak kanun, makam, güç yok mudur?

Bir ülkede, bir toplumda haram, kara, kirli, gayr-i meşru servetlerin hesabını beşerî güçler sormazsa devreye transandantal, dikey bir irade girer ve o ülkeye ilahî gazab ve azab iner. Böyle bir gazab ve azab sadece suçlulara, namussuzlara, günahkârlara isabet etmez, topyekûn ülkeyi ve halkı târumar eder.

İslâm dininin temel prensiplerinden biri emr-i mâruf, nehy-i münker farizasıdır, yâni iyiliği desteklemek, kötülüğü kösteklemek. Müslümanlar, dinlerinin bu temel emrini yerine getirmezlerse cezayı hakketmiş olurlar.

Birtakım din baronları, “Biz sadece kendi hizmetlerimize bakarız, başka konularla uğraşmayız” diyerek emr-i mâruf ve nehy-i münker farizasını terk etmişlerdir. Öyle baronlar ve cemaatler var ki, kendi menfaatleri için zalimlerle, fasıklarla, mürtedlerle işbirliği bile yapmaktadır. Bu adamlar tarih kitaplarını okumuyorlar mı? Zulme rıza büyük bir suç değil midir? Küçük ve hasis menfaatler, beyinsizce asabiyetler uğrunda zâlimlerle, tâğutî güçlerle işbirliği yapmak akıl kârı mıdır?

Maalesef son otuz yıl içinde islâmî kesimde de kara servetler edinilmiştir. Birtakım adamlar din rantı yiyerek yüzlerce trilyon götürdüler. O gafiller bu paraların kendilerine, yakınlarına, torunlarına yarayacağını, bunları keyifle, huzur ve güven içinde yiyebileceklerini sanıyorlarsa aldanıyorlar. Topladıkları o paralar ateştir, belâdır, uğursuzluktur. Hak Teâlâ Hazretleri ihmal etmez imhal eder (mühlet verir). İleride, hiç şüphe edilmesin haram yiyiciler, din rantı yoluyla trilyonlar devşirenler rezil ve rüsvay olacaklar, belâdan belâya, sıkıntıdan sıkıntıya uğrayacaklardır.

Birtakım sahte Türkçüler ve yalancı milliyetçiler de mafyacılıkla, haram yollarla büyük paralar edindiler, Karun gibi zengin oldular. Onların uğursuz servetleri de kendilerini hem bu dünyada, hem de âhirette yakacaktır.

Türkiye gırtlağına kadar iç ve dış borca batmıştır. Henüz dünyaya gelmemiş kaç nesil şimdiden borçlu hale getirilmiştir. Yüz milyar doları aşan bu borç paralar ne oldu, bunlarla ne yapıldı? Maalesef bu muazzam miktarın büyük kısmı kapanın elinde kalmış, yağmalanmıştır.

Lise ve üniversite diplomasıyla iş bitmiyor. Bilginin yanında ahlâk ve karakter de gereklidir. Türk eğitimi ve üniversiteleri genç nesillere yüksek ahlâk ve karakter terbiyesi verebiliyor mu?

Memleketi bu hale, Tekin Alp takma adını kullanan Moiz Kohen’in peşinden giden zalimler, gafiller, beyinsizler getirmiştir. O Tekin Alp ki, bu Müslüman memlekette ilk defa “Kahrolsun Şeriat!” diyerek yüce İslâm dinine küstahça savaş ilan etmiştir.

Hıristiyan ülkelerde püriten Protestanların ahlâkı ve zühdü iktisat, ticaret, üretim, finans hayatına düzen getirmiş; paranın put olmasına, zenginliğin azgınlığa dönüşmesine, kokuşma kangreninin bünyeyi istilâ etmesine mâni olmuştur. Türkiye bir İslâm ülkesidir. Bu ülkede İslâm’a ve dindar Müslümanlara karşı savaş ilan edenler, Hazret-i Muhammed’in nurlu ve yükseltici yolunu bırakıp da Moiz Kohen’lerin, deccalların, kezzabların, tağutların peşlerine düşenler şu güzelim memleketi ne hale getirdiler. 26 Kasım 2000