Cumartesi

 

Allah, bir zâlime, başka bir zâlimi musallat ederek ceza verir. Bu ilahî bir sünnettir (âdettir). Zalimlerin tepesine gökteki bulutların arasından kocaman bir yumruk gelip de onlara sille vurmaz.

Bundan otuz yıl kadar önce İsmet Paşa CHP’nin genel başkanı idi. Koltuğunun altını oydular ve ihtiyar kurdu tepetaklak ettilerdi. Sâbık Millî Şef o zamanlar çok kızmış, öfkelenmiş, “Bana karşı eşkıya metodlarıyla hareket ediyorlar” demişti. Men dakka dukka (Etme bulma dünyası… Çalma kapıyı, çalarlar kapını…)

Zâlimler, halka zulm edenler hem bu dünyada, hem de âhirette ceza görürler. Dünya cezası bazen teehhür eder (gecikir). Aceleciler, “Zâlimlere bir şey olmuyor…” diye sızıldanırlar. Allah ihmal etmez, imhal eder (mühlet verir). Lise kapılarında, üniversite kapılarında ağlaşarak bekleyen vatan çocuklarının ahları vahları boşa gitmez. Mazlumların (zulme uğrayanların) ahları ve vahları zâlimleri yakar. Hem dünyada, hem âhirette.

Materyalistler, pozitivistler, ateistler âhirete, Mahkeme-i Kübra’ya hesaba kitaba, Cennet ve Cehenneme inanmazlar. İnanmadıkları için yok sanırlar, olmayacak sanırlar. Ne büyük gaflet. Onlar inanmıyorlar diye bunların olmaması gerekmez.

On milyonlarca halk, zâlimlerin şerleri ve şakavetleri yüzünden çok ağladı, çok inledi, çok acı çekti; halen de çekmeye devam ediyor. İşi, aşı, ekmeği, geçimi elinden giden kaç baba çıldırıp çoluk çocuğunu kesti. Kaç anne fakr u zarurete dayanamadı, intihar etti. Televizyonlarda gördük hepimiz, bazı aç ve perişan vatandaşlar çöplüklerden kuru ekmekler, pide parçaları toplayarak iftar etti. Korkunç kış günlerinde, zemherinin ortalığı titrettiği soğuklarda binlerce sobasız evde gözü yaşlı ana babalar, benzi soluk çocuklar yorganlara sarılmış vaziyette titreyip durdular.

Sağlık karnesindeki fotoğraf yüzünden hastahaneye alınmayan kanserli kadıncağız can verdi. Medine Bircan’a yerde ins ü can, gökte melekler ağladı. Binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce iş yeri, fabrika, atölye, dükkân kapandı. Nice namuslu ve şerefli iş adamı ve tâcir bütün sermayesini yitirdi, perişan oldu. Yirmi işçi çalıştıran adamlar ekmek parası tedarik edebilmek için pazarcılık yapmaya başladı.

Amerika buğday, pirinç, nebatî yağ satsın diye Türkiye’nin ziraati, hayvancılığı, gıda sanayii çökertildi. On milyonlar ağlarker hırsızlar, talancılar, soyguncular, eşkıya, mafyacılar, hortumlayıcılar, haramyiyiciler bayram yaptılar, bilmem nelerine kına yaktılar, zil takıp oynadılar. Çorum’da, kriz dolayısıyla kapanan bir fabrikanın tekrar açılacağını duyan iki yüz kadar vatandaş çalışmak için yazılı müracaatta bulunmuş; bunların birkaçı ayda 60 milyon liraya çalışırız diye yazmış. İşte halkın bir kısmını bu hale getirdiler.

Onmilyonlarca halk ezilirken birtakım hırsızlar, kan içici canavarlar doların milyarlarıyla kara para sahibi oldular. Boğaz sırtlarındaki korularda milyonlarca dolara köşkler aldılar. İki yüz bin dolara lüks otomobiller edindiler. Bir yemeğe yüz milyon, bir kahveye on milyon verdiler. Onlar için İtalya’dan terziler geliyor, ölçü alıyor ve bir takımı iki üç bin dolara elbise dikiliyordu. Uğursuz soyguncular, vatan ve halk hainleri kastılar kavurdular, ülkeye sömürge gibi, halka sömürge yerlisi gibi baktılar. Ayda otuz kırk bin dolar maaş alanlar, transfer ücretleri birkaç milyon dolar olanlar; Nemrud’lar, Firavun’lar, Neron’lar gibi yaşarken milyonlarca halk sefalet, ümitsizlik, yokluk içinde kıvrandı durdu.

İlahî adalete inanmıyorlar. İlahî adalet yok sanıyorlar. Hayat ve varlık ölümle biter, ondan sonra âhiret yok, berzah âlemi yok, kabir azabı yok, Mahkeme-i Kübra yok, Cennet Cehennem yok zannediyorlar. Öyle değil, Hepsi var. İlahî adalet var, azap var, hesap var, zalimler için Cehennem var.

Halka zulm edenleri, halka acı çektirenleri Hak cezalandıracaktır. Bir kısım cezalarını bu dünyada çekeceklerdir. Asıl cezalarını âhirette göreceklerdir. Peygamber ne buyurmuş? “Hesap Günü”nde boynuzsuz koyunun hakkı boynuzlu koyundan alınır” demiş. O ne demişse kesinlikle doğru söylemiştir.

Ülkeye, halka, devlete kötülük edenler… Soyguncular ve talancılar güruhu… Haram yiyiciler… Saçı bitmedik yetimlerin haklarını zimmetlerine geçirenler… Tam iki yüz milyar dolar kara para vuranlar… İhalelere fesat karıştıranlar… İhalelerden yüzde on komisyon alanlar… Devletin, halkın, ülkenin bütçelerini talan edenler… Kendi ikbal, riyaset, nüfuz, menfaat ve şöhretleri için dış düşmanlarla işbirliği yapanlar… Çankaya’daki kriz gününde banka ve döviz spekülasyonlarıyla yirmi dört saatte beş milyar dolar vuranlar… Ey uğursuz zalimler!.. Titreyin, talihiniz dönmüştür, bundan sonra başınıza çok silleler inecektir.

Fitne, fesat, rüşvet, talan, yağma, zulüm ektiniz, şimdi onların acı meyvelerini biçeceksiniz. Siz sahte İslâmcılar, siz sahte Türkçü ve milliyetçiler! Siz de titreyiniz. Götürdüklerinizi âfiyetle yiyemeyeceksiniz. Silleler, darbeler, tokatlar, gazaplar ve azaplar bekliyor sizleri.

Haram paralarınızı evlad ü iyalinize, çoluk çocuğunuza da yedirdiniz. Onlar da yanacaktır. Haram yakar. Haram yakmaz diyen Müslüman, bu sözüyle küfre düşmüş olur. Haram yakar, haram yakar… Rüşvet haramdır, beytülmali yağmalamak haramdır, saçı bitmedik yetimlerin haklarını gasp etmek haramdır.

Kişi Cehennemdeki yakıtını dünyadan götürürmüş. Siz ne kadar fazla yakıt topladınız. Sodom Gomore battı, Roma battı, Kartaca battı, Pompei ve Herculanun battı, Bizans battı, Bolşevik Sovyet İmparatorluğu battı, İran Şehinşahlığı battı… Allah zâlimleri batırır. 28 Temmuz 2002