Pazar

 

Kendi zamanını ziyan eden ömrünü ziyan etmiş olur. Bu ziyan mecazî mânâda değildir. Çünkü ömür nedir? Bir başlangıç, doğum tarihi ile bir bitiş, ölüm tarihi arasında geçen zaman değil midir? İnsan ömrü işte bu zamandan ibarettir.

Nice zekî insan ömrünün, varolduğu zaman parçasının değerini bilmez, onu boşa geçirir, ziyan eder. Zekidir ama akıllı değildir.

Varoluşun, hayatın, bu dünyada geçirilen zamanın mânâsı nedir? Bu sorunun cevabını size fizik, kimya, biyoloji, cebir, geometri, coğrafya, tarih, astronomi ilimleri vermez. Rasyonalist, aydınlıkçı, pozitivist felsefe de veremez. Bu soruya en doğru cevabı Peygamber verir, din verir. Onlara kulak vermek gerek.

Bir insanın öğrenmesi gereken en temel bilgi varoluşla ilgili bilgidir. Ben niçin varım? Üzerinde yaşadığım şu dünyanın mahiyeti nedir? Varoluşumun gayesi ve hikmeti nedir? Ben kendi kendime mi olmuşum, yoksa yaratılmış mıyım? Kendi kendime olamayağıma, kendimi yaratamayacağıma göre beni Kim yaratmıştır? Niçin yaratmıştır? Ölüm ile bu dünyadan ayrıldığım zaman yok mu olacağım, yoksa başka bir âleme mi gideceğim? Sorumlu bir varlık mıyım, yoksa sorumsuz muyum? Yaptıklarımdan dolayı hesap verecek miyim?Yaptıklarımın mükafatını veya cezasını alacak mıyım?..

İşte bu çok önemli soruların doğru cevaplarını ancak din verir, Peygamber verir, Kitap verir.

Yazık ki, çocuklarımıza, genç nesillere bu bilgiyi yeterli ve iyi bir şekilde veremiyoruz. Basmakalıp din dersleriyle bu bilgi hakkıyla verilmiş olmaz.

Müslüman aileler, Müslüman toplum çocuklarına, genç nesillere bu bilgileri yeterli, vasıflı, tesirli bir şekilde vermeli, aşılamalıdır. Bilgi kuru nazariyeden (teori) ibaret değildir. Bilgilerin hayata geçirilmesi, yaşanması gerekir.

İngiliz mekteplerinde öğrencilere bilgi ve kültür yanında karakter terbiyesi de kazandırılıyormuş. Bizdeki eğitim sisteminde hem bilgi ve kültür son derece zayıftır, hem de gerekli ahlâk ve karakter terbiyesi verilmemekte, verilememektedir.

Türkiye halkının ezici çoğunluğu Müslümandır. Müslümanların çocuklarını, genç nesilleri Müslüman olarak yetiştirmeleri onlar için hem bir hak, hem de bir vazifedir. Yakın tarihimizde bir irade, biz Türkiyeli Müslümanları kendi kimliğimizden, kişiliğimizden, kültür ve medeniyetimizden uzaklaştırmak, kopartmak istedi. Bütün zorlamalara rağmen bu konudaki baskılar tutmamıştır. Tutmamıştır ama büyük bir erozyon, yabancılaşma, yozlaşma meydana gelmiştir.

Şimdi milyonlarca Müslüman aile çocukları için: “Aman yavrumuz iyi yetişsin, iyi ve paralı bir meslek sahibi olsun, iyi bir hayat sürsün, iyi meskenlerde otursun, iyi ve pahalı otomobillerle gezsin, iyi yesin, iyi giyinsin; lüks, konforlu, zengin yaşasın…” emelini besliyor. Acaba böyle bir emel, böyle iyi bir hayat İslâm dininin, nebevî öğretinin hükümlerine uygun mudur? Kesinlikle uygun değildir.

İslâm dini insan hayatı hakkında neler söylüyor?

1. Bu dünya hayatı fanîdir. Kalıcı değildir. Buraya gelen herkes, zamanı gelince gitmek üzere gelir. Dünya iki kapılı bir handır, bir kapısından girilir, öbür kapısından çıkılır.

2. Bu dünya bir gaye, amaç, değildir. Dünya zenginlikleri gelip geçicidir, aldatıcı ve oyalayıcıdır. İnsanın hedefi bunları elde etmek olmamalıdır.

3. Dünya, âhiret denilen ve ebedî kalınacak yer olan bir âlimin imtihan ve bekleme salonudur. Burada ne ekersek orada onu biçeceğiz. İnsan imtihandadır. Yaptığı her şeyden dolayı hesap verecektir. Bu imtihanı başarılı bir şekilde kazanmamız ve âhirette rahat edip mutlu olmamız bizim için en büyük gaye olmalıdır. Dünya rahatı (ne kadar olabilirse) ve ebedî mutluluk; Yaratanımız olan Allah’ın, O’nun bize elçi ve haberci olarak gönderdiği Peygamberin, bize bir kanun ve nizam olarak gönderdiği İslâm dininin ve Şeriatının emir ve yasaklarına, tavsiyelerine, hükümlerine uymakla mümkün olur.

4. İslâm dini nedir? Onun bir tarifi de, “İnsana, yararına ve zararına olan şeyleri bildiren bilgi dalı”dır. Din hükümlerini, din kültürünü bu açıdan ele almalıyız. Hayatta yaptığımız en küçük bir işi ve davranışı bile, İslâm dininin ve Şeriatının hükümlerine vurup değerlendirmeyiz. İyiliğin ve kötülüğün, güzelliğin ve çirkinliğin, doğru veya yanlış olmanın ölçüsü ve değerleri İslâm dinindedir.

Şimdi, gırtlaklarına kadar şu aldatıcı ve oyalayıcı dünya bataklığına batmış olan bazı gafiller şu soruyu mânidar bir şekilde sorabilir?

– Yani dünya ile uğraşmayalım mı, zengin olmayalım mı, para kazanıp iyi bir hayat sürmeyelim mi? Sürünelim mi?

Ben böyle bir şey demedim. Bu soru mugalata ve safsatadır.

Dediklerimin özeti şudur: Dünya zenginlikleri asla bir gâye (amaç) olamaz. Müslümanların bir kısmı elbette büyük ticaret, sanayi, dünya işleri yaparak zengin olacaktır. Elbette bütün Müslümanlar geçimlerini temin için çalışıp çabalayacaktır. Ancak bu zenginlik, bu çalışıp çabalama asla ve asla hayatın gayesi olmayacaktır.

Çocuklarına zengin olmayı, çok kazanmayı, lüks yaşamayı bir amaç olarak gösteren anne-babalar, zâhirde ne kadar dindar görünürlerse görünseler, isterse gece gündüz namaz kılsalar, hacca gitmiş olsalar yine de bozuk fikirli ve hattâ sapık insanlardır. Çünkü, şu dünya hayatının gayesinin zenginlik, iyi kazanmak, iyi yaşamak olduğuna inanmak büyük ve vahim bir sapıklıktır.

Çeşitli sebeplerden dolayı zamane Müslümanlarının büyük bir kısmı bozulmuştur. Onları çekip çevirecek, doğru yola kılavuzlayacak, onlara nasihat edecek kurumlar kalmamıştır. Medreseler tekkeler kapatılmıştır. Gerçek ulema ve mürşidler sınıfı kalmamıştır (istisnâlar kuralı bozmaz), İslâmî öğretilerin, İslâmî hayat tarzının zıddına cehennemî ve şeytanî bir propaganda yapılmaktadır. Müslümanları gerçek İslâm’dan uzaklaştırmak için dinde reform ve yenilikçilik cereyanları çıkartılmıştır. Fıkıhsız ve şer’î ahkamsız, suya sabuna dokunmaz yeni bir İslâm çıkartılmak istenmektedir.

Müslümanlar kanaat, tasarruf, ölçülü yaşamak gibi temel prensiplerden uzaklaşmıştır. Para, madde, zenginlik en büyük değer haline gelmiştir. İslâm dininin sıkı bir şekilde yasaklamış olduğu riba, bâtıl alışverişler, haram kazançlar İslâmî kesimde yaygınlaşmıştır. Bir yıl bin türlü dalavere yapacak, sonra hacca gidip pîr ü pak olacak, bütün geçmiş günahlarından arınacak… Maalesef böyle Müslümanlar zuhur etmiştir. Bu hinoğlu hinlere niyetlerinin fâsid olduğunu, Allah’ın kul hakkını afvetmediğini kim anlatacaktır?

Çocuklarımızı, gençlerimizi, yeni nesilleri iyi Müslüman, iyi vatandaş, iyi insan olarak yetiştirmek bizim birinci vazifemizdir. Resmî millî eğitimin okullardaki din dersleri bir aldatmacadan ibarettir, son derece yetersizdir. O derslerin kitaplarında dinî bilgilerin yanında dine zıt olan bilgiler de yer almaktadır. Okullardaki din dersleriyle gerçekten dindar Müslümanlar, genç nesiller yetişeceğini sanmak ahmaklıktan da öte bir beyinsizliktir. Böyle düşünenin kuş kadar aklı yoktur.

Şu zengin Müslüman çocuğuna bakınız. Ciddiyetten, edepten, görgüden, terbiyeden, mürüvvetten, fütüvvetten nasip almamış. Güzel giyiniyor, iyi yiyor, altında çok lüks bir arabası var, cep harçlığı çok fazla… İşi gücü hoppalık, züppelik… Böyle zengin Müslüman çocuğu olmaz olsun!

Çocuklarını, genç nesillerini iyi yetiştiremeyen bir Müslüman toplum batmaya, sürünmeye, esaret ve zillet altında yaşamaya mahkumdur 21 Nisan 2003