Cumartesi yazısı çıkmamıştırTürkiye’miz bir İslâm ülkesidir, halkımızın ezici çoğunluğu Müslümandır. İşte böyle bir ülkede yıllardan beri İslâm ve Müslümanlar aleyhinde yoğun ve şiddetli terör fırtınaları estirilmektedir. Küçük egemen bir azınlık İslâm’ı ve Müslümanları en büyük düşman olarak görmekte ve göstermektedir. Ezan okumak, namaz kılmak, oruç tutmak, mevlüd okutmak serbesttir ama din hürriyeti bunlardan ibaret değildir. Kaldı ki, bir kısım devlet memurları, namaz kıldıkları, eşlerinin başları örtülü olduğu, içki içmedikleri, balolara katılmadıkları için işlerinden -yargı yolu kapalı olmak üzere- atılmakta, bütün hakları yakılmakta, hayatları karartılmaktadır. Okullarda ve üniversitelerde dindar ve tesettürlü kız öğrencilere kan kusturulmakta, onların tahsil hürriyetleri ayaklar altına alınmış bulunmaktadır.

Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan, vergi veren, askerlik hizmeti yapan dindar vatandaşlara niçin düşman muamelesi yapılmaktadır? Onlar, devlet için niçin tehlikeli görülmektedir? Din düşmanları, teröristler bu sorulara cevap veremezler.

Zoraki batıcılık yüzünden bu memlektte İstiklâl Mahkemeleri kurulmuş, on binlerce vatandaş zincire vurulmuş zindanlarda çürütülmüş, mahkemelerde süründürülmüş ve binlercesi idam edilmiştir.

Uzun yıllar boyunca kaziye-i muhkeme haline gelmiş, kesinleşmiş binlerce beraat kararı olmasına rağmen dinî risâleler okuyan Risale-i Nur talebelerine büyük zulümler edilmiştir.

Atatürk hem tarikatları ve tasavvufu, hem de locaları ve masonluğu yasaklamıştı. Sahte Atatürkçüler onun ölümünden sonra locaları açtırdılar ama tarikatlar ve tasavvuf üzerindeki anti-demokratik, hukuka ve adalete aykırı, insan haklarına zıt yasak hâlâ sürdürülüyor.

Zavallı mağdur ve mazlum Müslümanlar kendi vatanlarında sömürge yerlisi, zenci, ikinci sınıf vatandaş, parya muamelesi görüyor.

Peki bunca zulmün, dinsizliğin, gadrin, terörün, haksızlığın arkasında hangi güçler vardır?

Artık herkes bilmelidir ki, bunların arkasındaki büyük güçlerden biri militan Sabataycılardır, yahut Yahudi Türklerdir. Kimdir bunlar?

Dikkat buyurunuz, militan Sabataycılar dedim. Evet Sabataycılar, yahut Yahudi Türkler kendi aralarında zümrelere, sınıflara bölünmüşlerdir.

Sabataycılar homojen bir cemaat değildir. Yakubiler, Karakaşlar, Kapancılar diye üç aşiretleri vardır.

Militan Sabataycılar vardır. Sabataycı olup da militanlık yapmayan, lakin Sabataycı olduklarının bilinç ve idrakine sahip olanları vardır. Bir de yabancılaşmış, oldukça erimiş Sabataycılar bulunmaktadır.

Türkiye’deki azılı İslâm ve Müslüman düşmanlığı, dayatmacı batıcılık, şiddete ve teröre dayalı kimlik değiştirme, tarihî ârıza militan Sabataycıların işidir. Bunu bilmemek gaflet, inkâr etmek aptallık olur.

İsrailli profesör Scholem’in Sabatay Sevi ile ilgili bin sayfalık ilmî araştırmasını dikkatle okumamış olan hiç bir kimse Sabataycılık hakkında işkembe-i kübradan konuşmasın.

Beni, “Zavallı Selaniklileri haksız şekilde suçlamakta” itham eden bazıları ucuz bir merhamet edebiyatı yapıyor. Onlar Müslüman olmuşlarmış da biz tekrar Yahudi olmalarını istiyormuşuz. Ne büyük safsata!

Amerika’da çıkan Forward adlı Yahudi gazetesinin bir nüshasında Türkiye ile ilgili önemli bir yazı yayınlandı ve akıllara durgunluk verecek iddialar ortaya atıldı. Laik Müslüman, sağcı solcu, sucu bucu kaç aydınımızın bu yazıdan haberi oldu? Sen açıklasana diyecekler çıkabilir. Benim bu yaştan sonra zindanlarda çürümeye niyetim yok. Ankara’daki Türk Tarih Kurumu himmet etsin de bu konuda bir açıklama yayınlasın.

Yargıtay Başkanı Sami Selçuk’un adlî yılı açış konuşmasından sonra iki büyük hukukçu, olumsuz konuşmalar yaptılar, irtica tehlikesinden bahsettiler. Bunların ikisi de militan Sabataycı idi.

Şimdi Müslüman kesimdeki bazıları Sabataycıların avukatlığına soyunmuş bulunuyor. Zavallı Yahudi Türkler, fukara Sabataycılar… Ne suçları var onların?.. Yazık değil mi?..

Birtakım militan Sabataycılar İslâm’a ve Müslümanlara saldırırken bu adamların sesi niçin çıkmıyor?

Militan sabataycılar benim dinime, kimliğime, temel hürriyetlerime saldıracaklar ve ben kendimi müdafaa edince, onları açığa çıkarınca antisemitizm yapmış olacağım. Olur mu böyle şey?

Yahudi Moiz Kohen asıl ismini gizleyecek, buram buram Oğuz Türklüğü kokan Tekin Alp takma adını alacak ve hocası Ziya Gökalp ile birlikte Türkçülük ve milliyetçilik yapacak; kitaplarından birine “Kahrolsun Şeriat!” başlıklı bir bölüm koyacak ve ben bu adamı tenkit edince antisemitizm yapmış olacağım. Ne biçim mantıktır bu?

Sabataycılar iki kimlikli olduklarını gizlemek istiyorlarmış, asıl kimliklerinin Yahudilik olduğunun bilinmesinden hoşlanmıyorlarmış. Olabilir, bu onların hakkıdır. Ama benim de bir Müslüman Türkiyeli olarak onları tanımaya, tanıtmaya, iki kimliklilikten vaz geçmeye çağırmaya, içyüzlerini açıklamaya hakkım yok mudur?

Militan Sabataycıları âcilen, derhal İslâm ve Müslüman düşmanlığını bırakmaya dâvet ediyoruz.

Hem Yahudi olacaklar, hem de şu İslâm ülkesinde Müslümanlara düşmanlık edecekler. Böyle rezalet olur mu? Böyle bir şey medeniyet değil vahşettir, zorbalıktır.

Şeriat düşmanlığı, başörtüsü zorlaması, batılıcık dayatması, Müslümanların temel hak ve hüriyetlerinin çiğnenmesi… Bütün bu terörün arkısında öncelikle militan Sabataycılar vardır. Yaptıkları demokrasiye, hukuka evrensel ve transandantal değerlere, Türkiye’nin menfaatlerine aykırıdır. Cumhuriyet hepimizindir, onu bir Sabataycı cumhuriyeti haline getirmelerine elbette razı değiliz, böyle bir şeye izin verecek de değiliz.

Bazı Sabataycılar biz Müslümanız diyorlar. Onların Müslümanlığı ne biçim bir Müslümanlıktır ki, İslâm’a ve Müslümanlara kin, düşmanlık, nefret kusuyorlar. Kişi dindar, mütedeyyin bir Müslüman olmasa bile İslâm mukaddesatına saldırmaz.

Müslümanlarmış… Peki ölülerini niçin Üsküdar Bülbülderesi’ndeki Sabataycı kabristanına defn ediyorlar. (Son yıllarda Zincirlikuyu mezarlığına da görmeye başlamışlardır.)

Hem Müslümanlar, hem de İstanbul’da gizli sinagogları, hahamları var. Bazı evlerde toplanıp Yahudi-Sabataycı dualar okuyorlar. Gizlice Sabataycı nikahı kıyıyorlar. Bazılarının iğreti Türk ve Müslüman isimlerinin yanında gizli Yahudi isimleri de var. Meselâ yakın tarihimizin ünlü eğitimcisi Selanikli Şemsi efendinin nâm-ı diğeri Şimon Zvi’dir. Bu zat gizli bir Sabataycı hahamı imiş.

Müslümanları uyarıyorum: Sabataycıları açığa çıkartmak üzere yapılan faaliyetleri baltalamak, onları mağdur ve mazlum vatandaşlar olarak göstermek üzere belli mihraklar sinsi teşebbüslere girişmişlerdir. “Ne isteniyor bu zavallılardan?..” edebiyatı karşısında uyanık olmamız gerekiyor.

Bizim kendi halinde olan, İslâm’a ve Müslümanlara saldırmayan, millete karşı terör uygulamayan, halkımızın din, inanç ve inandığı gibi yaşamak hürriyetine saygı gösteren kimselerle bir alıp vereceğimiz yoktur. Bizim dâvamız militan, dinsiz, terorist, dayatmacı, tekelci Sabataycılarladır. 24 Eylül 2000