Zavallı Türkiye
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
PerşembeTürkiye’de iki dış güç ve tesir, hegemonya kurmak için çatışıyor. Biri ABD, diğeri, başını Almanya’nın çektiği Avrupa. Bu iki şerden hangisi ehvendir (daha az kötüdür)? Avrupa, Lozan’ın gizli protokollarının yürürlükte kalmasını istiyor, aksi taktirde ülkemizi bölüp parçalayacaktır. ABD Lozan’ı tasdik etmemiştir, Türkiye’nin bütünlüğünden yanadır.
Kendilerini devletin, milletin, millî iradenin, Meclis’in, hukukun üzerinde gören gizli, esrarlı, amansız güçler gırtlaklarına kadar pisliğe, kokuşmaya batmışlardır. Düzeni yıktırtmayız diyorlar. Yıktırtmak istemedikleri düzen hangisidir? Soygun, talan, vurgun, batırma, bitirme düzeni mi?
Türkiye’de kaç zümre ve kesim varsa, hepsi de istisnâsız kirlenmiştir.
Hakikî, samimî, temiz, ihlâslı Müslüman hizmetkârları tenzih ederim. Lakin düzenbaz, yüzde oncu, kara parababası, haram yiyici, hâin, satılmış, kiralanmış birtakım İslâmcılardan nefret ediyorum.
Hakikî milliyetçi ve Türkçüleri de tenzih ederim, onların vatanseverliğinden, dürüstlüğünden hiç şüphem yok. Lakin birtakım sahte milliyetçi ve Türkçüler var ki, onlara lânet etmemek mümkün mü? Türkiye’ye, Türklüğe en büyük zararı onlar veriyor. Yaptıkları gizli kalıyor sanmasınlar. Yüzde on komisyonları, bir sürü yolsuzluğu, pisliği bilmiyor, duymuyor değiliz.
Namuslu, dürüst, vatansever, millî barış ve uzlaşmadan yana olan çağdaşlara, laiklere de bir şey dediğimiz yoktur. Lakin laiklik, çağdaşlık, Atatürkçülük diye diye bir sürü yamukluk yapanlara, ülkeyi ve halkı perişan edenlere yazıklar olsun. Onlar laik, çağdaş, Atatürkçü değil vatan hâini ve eşkiyadır.
Türk olsun, Kürt olsun; Sünnî olsun, Alevî olsun; dindar olsun, dindar olmasın; sağcı olsun, solcu olsun bütün namuslu, vatansever, dürüst, temiz; yemeyen, çalmayan, talan etmeyen aydınlara, vatandaşlara sevgimiz ve güvenimiz vardır. Lakin hangi kesime mensup olursa olsun hırsızlara lanet olsun.
Türkiye’ye hizmet etmenin birinci şartı doğruluktur. Doğru olmayan vatansever değildir. Ülkeyi babasının çiftliği gibi gören kişi ve zümreler vatansever değil, vatan hainidir.
Emanetlere hıyanet edenler, yâni işleri, memuriyetleri, makam ve mevkileri, vazifeleri ehil olmayan kimselere verenler hâindir, namussuzdur, düşmandır.
Kendisi çalmayan, fakat etrafına, yakınlarına, ortaklarına çaldıran da namussuz ve haindir.
Devlet bütçesini, mahallî idarelerin (belediyelerin) bütçelerini tırtıklayan, talan, eden, hortumlayanlar hırsızdır, haramidir, eşkiyadır, hayduttur, gangsterdir. Özel ve resmî bankaları soyup iflâs ettirenler de hâindir.
Büyük hırsızları korumak için dosyaları aylarca, yıllarca sümen altında bekletip de mürûr-i zamana (zaman aşımına) uğratanlar da hâindir.
Genç nesillere din, ahlâk, karakter terbiyesi verdirtmeyen zihniyet de haindir.
Hani bu memlekette eşitlik vardı? Vardı da, gazetesi, televizyonu olmayan banka batırıcısı hapiste iken, medya babası banka soyguncusu niçin serbest geziyor?
Eşitlik var da, Müslüman soyguncu ile Sabataycı soyguncu arasında niçin, ikincisinin lehine ayırım yapılıyor?
Bu memlekette ziraati çökerten ve ülkeyi dışarıdan buğday, pirinç, fasulye ithal etmek zorunda bırakanlar vatan haini değil midir?
Silahlı gasb ve soygun yoluyla beş on milyon lira alan kişiye yirmi yıl hapis cezası verilirken; ülkeyi, halkı, devleti bir milyar dolar zarara uğratan büyük hırsıza, iri talancıya niçin bir şey yapılamıyor?
Kriz milletin, ülkenin, devletin belini kırdı ama, krizden bir gün önce Merkez Bankası’ndan üç milyar dolar çeken vurguncular ihya oldu; bunlar kimlerdir, bu soygunun hesabı sorulmayacak mıdır?
Ankara’da, İstanbul’da, başka büyük şehirlerde bazı çeteler işlerden yüzde on komisyon alıyormuş. Dedikodusu ayyuka çıkan bu pisliklerin üzerine niçin gidilmiyor?
Vatansever savcılar, hakimler niçin tehdit ediliyor?
Cumhurbaşkanı devletin, milletin, ülkenin haklarını arayıp sorunca niçin edepsizce, küstahça, terbiyesizce bir muameleye mâruz kalıyor?
Ömürleri boyunca ticaret ve sanayi işleri ile uğraşmamış bazı büyük bürokratların milyonlarca dolarlık servetlerinin, mallarının mülklerinin hesabını kim soracaktır?
Senelerden beri yazıp duruyorum, “Doğu ve güneydoğuda bazı bölgeler kasıtlı olarak boşaltılıyor, ileride buralara başka nüfuslar mı getirtilecek?” diye soruyorum. Nihayet, Ermenistan baklayı ağzından çıkarttı ve Kars ve Ardahan vilayetlerimiz üzerinde hak iddia etti. Yine yıllarca önce, “Kars’ta alışılmamış, normal olmayan bir kadastro ve tapu trafiği var” diye yazmıştım. Sevr planları uygulanmaya kondu, bizim gafiller hâlâ üniversite kapılarında başörtülü kızlarla uğraşıyor.
Derviş aşağı, Derviş yukarı… Derviş gitti, Derviş geldi… Aman Derviş, canım Derviş… Derviş de Derviş… Bunca pisliği, bunca namussuzluğu, bunca hıyaneti bir Derviş ile kamufle etmenin imkânı mı var?
Korkunç iddialar var. Halkın dikkatini başka sahaya çekmek için tanınmış bir kişi öldürülecekmiş. Allah Allah, bu memleket bu kadar sahipsiz mi? Kimler öldürtecek, kimi öldürecekler?
Atatürk’ün 1935’te kapattırdığı Mason Localarının mensupları son derece hür, güvenli, mes’ut yaşarken; bir takım Müslümanlara niçin baskı yapılıyor? İnançlarından dolayı şu ülkede bir tek Sabataycı bile mahkemeye verilmemiş, hapse atılmamıştır. Peki, Müslümanlar niçin Masonlar, Sabataycılar kadar hür ve güvenli değil bu ülkede?
Bozuk düzen, İslâmî kesimden bazı adamlarla gizlice anlaşmış, onları satın almış veya kiralamıştır. Cehennemî bir satranç oynanıyor. Demokratik bir hukuk devletinde böyle entrikalar, makyavelistlikler, bizansvarî oyunlar olur mu? Düzen hesabına çalışan ve karunî servetlere sahip olan bu adamlar kimlerdir?
İç ve dış borçların yekûnu 250 milyar dolar olmuş. Bu ülke, bu devlet, bu halk bu kadar borcu ödeyebilir mi? Bırakın ana parayı, faizini bile ödeyemez. Alınan bunca borçla ne yapıldı? Ziraat, hayvancılık, sanayi, ihracat mı geliştirildi? Güney Kore’deki gibi yerli ve millî bir otomobil sanayii mi kuruldu? Türkiye dışarıya buğday, et, zirâî ve hayvanî ürünler, sanayi mâmulleri ihraç eder hale mi getirildi? Evet bunca para ne oldu?
Zavallı Türkiye, sen bu hallere de mi düşecektin? 16 Mart 2001