(1) Dünyanın en zengin,

en güçlü

, en büyük ülkesi ve devleti. İki bin beşyüz üniversitesi var. İlmî araştırmalar ve istihbarat için her yıl muazzam miktarda para harcıyor. Orada sosyal, kültürel, iktisadî, siyasî, stratejik her konunun kaliteli uzmanları var. Dünya üzerinde sadece yüz kişinin konuştuğu lisanlar hakkında bile mütehassısları bulunuyor. Fezada gece gündüz dolanan casus uydularla, karanlık bir gecede ıssız bir sahrada sigara içerek yürüyen bir adamın bile fotoğrafını çekebiliyor. Dünyanın her ülkesinde kendine hizmet edecek kimseleri satın almak veya kiralamak için senede milyarlarca dolar harcıyor… Ve bu ülke, bu devlet son Irak savaşını gerçekten uzak, saçma sapan, hayalî varsayımlar üzerine oturtup, çatışmaların ilk on gününde rezil ü rüsvay oluyor. Bunca uzman, bunca üniversite, bunca enstitü, bunca istihbaratçıya rağmen niçin ve nasıl yanılmışlardır? Bu sorunun en kısa cevabı şudur: Allah onların basiretlerini bağlamıştır… Pozitivistler, materyalistler bu cevaba dudak bükebilirler ama hüküm doğrudur. Sovyetler Birliği de yakın tarihte Afganistan’ı işgal ettiği için çökmedi miydi?

(2) İstikbale ait iyi ve realist strateji planları hazırlayabilmek için sadece zeka, akıl, istihbarat, birikim, uzmanlık yetişmez. Bunların yanında mutlaka sezgi-intuition gerekir. Amerika’daki şahinlerde bu yoktu. Zeka vardı ama akıl da yoktu. Hesapları neydi onların? Irak halkı Saddam rejiminden nefret ediyordu. Savaş başlar başlamaz, ABD ve İngiliz askerlerini kurtarıcı gibi karşılayacaklardı. Amerikan işgal kuvvetleri yerli halkın içindeki işbirlikçilerle kukla bir hükümet kuracak ve Irak problemi bir hafta içinde bitirilecekti. Zehi hayal, zehi vehim, zehi kuruntu!

(3) Amerikalılar Irak’daki Şiîlerden çok ümitliydiler. Şiîler bu ülkede çoğunluktaydı. Saddam Sünnî kökenliydi, onun devrilmesini ve ülkede Şiîlerin ağır basacağı yeni bir rejim kurulmasını istiyorlardı. Bu varsayımlar doğru çıkmadı. Çünkü Şiîlerin ilham merkezi İran’dır ve İran’ın gözünde ABD “Büyük Şeytan”dır. Şiî gözüyle düşünelim: Bir tarafta Saddam, öbür tarafta ABD var; iki şer karşısındasınız. İslâm fıkhı ve bilgeliği ne diyor: “Ehven-i Şerreyn tercih olunur” (Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye, Kavaid-i Külliye kısmı) yâni iki kötüden birini tercih etmek zorunluluğu olursa, daha hafif (daha az) olan kötülük seçilir…

(4) ABD’nin işini Türkiye bozmuştur. Amerikan ordusunun Türkiye’ye girmesine ve bizim sınırlarımızdan Irak’a saldırmasına izin vermemekle ABD planlarını altüst etmiştir. Gerçi şu anda Amerikalılar hava sahamızı kullanıyor ama asıl istediklerini elde edememişlerdir.

(5) Sanırım ileride bu savaşın en ağır ve acı faturalarını Kürtler ve İsrail ödeyecektir. İsrail’in ayakta ve hayatta kalabilmesinin tek şartı Arap dünyasıyla, Filistinlilerle kalıcı, âdil, realist ve gerçek bir barış imzalamasıdır. Bu barışın içinde, yurtlarından ve topraklarından sürülen Filistinlilerin dönüşlerine imkân tanıyan bir maddenin bulunması şarttır. İsrail; barışı değil, savaşı seçmiştir. Bu seçimin faturasını ödemek ona aittir. Zaman neler olacağını gösterecektir. Kürtlere gelince: Nasıl İsviçre’deki Fransızca konuşan halkın ayrı bir devlet kurma şansı yoksa, Kürtlerin de Ortadoğu’da bağımsız bir devlet kurma şansları bulunmamaktadır. Belki teorik olarak buna hakları vardır ama şansları yoktur. Türkiye’yi ele alalım: Kürt nüfusu bütün ülkeye yayılmış ve dağılmıştır. Türkler ve Kürtler içiçe, karmakarışık bir şekilde yaşamaktadır.Türkiyeli olarak KürtlerinTürkler kadar siyasî hakları vardır. Cumhurbaşkanı, başbakan olabilirler her makam ve mevkiye yükselebilirler. Böyle bir durumda, bu şartlar içinde Türkiye’yi bölme, bağımsız bir devlet kurma, yahut özerk bir Kürt bölgesine sahip olma şansları yoktur. Realist olmak gerekir.Kimlik bakımından bu ülkede sadece Kürtler mağdur değildir. Müslüman Türkler üzerinde de büyük baskılar mevcuttur. Hepimizin, devleti yıkmamak, ülkeyi bölüp parçalamamak şartıyla yönetimi, sistemi, düzeni elbirliğiyle iyileştirmek için çalışmamız gerekir. Ondokuzuncu asırda, emperyalist ve sömürgeci büyük devletlerin ve yabancı misyonerlerin kışkırtmalarıyla harekete geçen Ermeni komitacıları, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuşlar, nice bîgünah ve mâsum Ermeninin de ezilmesine sebebiyet vermişlerdir. Avrupa’da birbirine sınır komşusu olan üç grup Alman; Almanya, Avusturya, İsviçre Almanları birleşebiliyor mu? Türkiye’de yaşayan Kürtler Türk devletine, İran’da yaşayanlar İran devletine, Irak’ta yaşayanlar da Irak devletine taraftar olmalı, onlara sahip çıkmalıdır. Menfaatleri bunu gerektirmektedir. ABD’nin, İsrail’in, İngiltere’nin hile ve oyunlarına kananlar Mevlâlarını değil, belâlarını bulurlar. Bu satırları yazan kişi, Türkiye’deki bozuk yönetime karşı bir Türkiyelidir. Ancak Türkiye devletine sâdıktır, devlet yıkıcılığı yapmamaktadır; ülkenin bölünmesini ve parçalanmasını istememektedir.

(6) Irak savaşının ileride, 1930’lardaki İspanya iç savaşı gibi uluslararası bir havaya bürünmesi ihtimali vardır. Başta Arap ülkeleri olmak üzere İslâm dünyasından ve bütün insanlık aleminden gönüllülerin, milislerin oraya giderek işgalci ve zâlim müttefik kuvvetleriyle çarpışacaklarını düşünüyorum.

(7) Gelmiş, geçmiş, yaşayan ve gelecek insanların en akıllısı bilgesi olan İslâm Peygamberi “Her toplum layık olduğu şekilde idare olunur” buyurmuşlardır. Irak’ta bugün bir Saddam rejimi varsa, Irak toplumu bu rejime layık olduğu için vardır. Farzedelim ki, bu rejim yıkıldı, yerine daha iyisi veya ehveni gelmeyecektir. Ona benzer başka bir rejim gelecektir. Irak’ın daha iyi, daha âdil bir idareye kavuşmasının tek şartı oradaki toplumun, halkın kendini islah etmesidir.

(8) Firasetli, basiretli, mânevî bakımdan uyanık Müslümanların iyi anlayacağı bir husustan bahsedeceğim: Başta Bağdat olmak üzere Irak topraklarının altı çok zengindir. Yanlış anlaşılmasın petrolden bahsetmek istemiyorum. Irak topraklarında çok sayıda İslâm büyüğü sırlanmıştır. Büyük veliler, büyük müctehidler, büyük mutasavvıflar, büyük zatlar… Orada Ashâb-ı Güzinden ve Ehl-i beyt’ten nice sultanlar yatıyor. Allah böyle bir toprağı zalimlere vermez. Gelirler ve giderler. Nitekim Hülâgû da gelmiş ve gitmişti. ABD ve İngiltere de gidecektir. 01 Nisan 2003