Salı

 

Bu ülkenin zenginleri, varlıklı ve güçlü insanları, âileleri, grupları büyük vebal ve sorumluluk altındadır. Unutmasınlar ki, milyonlarca vatandaş sefalet, yokluk, ihtiyaç içinde kıvranmaktadır. Sosyal adaletin sadece adı kalmıştır. Yıllardan beri sürüp duran pis savaş yüzünden binlerce köy haritadan silinmiştir. Tarlalar ekilip biçilmemekte, mer’alarda hayvancılık yapılmamaktadır. Teröristler gizlenemesin diye ormanlar ve çalılıklar yakılmıştır. Zavallı halk ne yapacağını şaşırmıştır.

Türkiye’de açlık vardır. Bundan birkaç yıl önce, bir güneydoğu şehrimizin çöplüğünden ekmek parçaları toplayan sefil vatandaşlarımızı televizyonlar gösterdi. Onlar orada sürünürken, büyük şehirlerde oruç tutan veya tutmayan zengin, varlıklı, güçlü, egemen azınlık mensupları büyük şehirlerin lüks otellerinde, restoranlarında, vaktiyle Firavunun sofrasında bile bulunmayan lüks ve lezzetli yemeklerle damak ve mide zevklerini tatmin ediyorlardı.

Halkın gittiği hastahanelere bakınız. Dopdoludur. İyi beslenmemekten, gıdalardaki kimyalardan, hormonlardan, aromalardan, koruyuculardan ve daha bir sürü zehirli maddeden dolayı sağlıkları bozulmuş insanlarımız oralarda perişan bir vaziyette hastalıklarına çare ve deva aramaktadır.

Küçük mutlu bir azınlık zevk ü sefa içinde, vur patlasın çal oynasın, gel keyfim gel, dünya yıkılsa umurunda olmaksızın sorumsuzca yaşıyor. Öbür tarafta milyonlarca fakir vatandaş inim inim inliyor. Bu hal hep böyle sürer mi sanıyorsunuz? Hayır, insanlar bu gibi kötülükleri kendi cüz’î, beşerî iradeleriyle çözmek için çalışmazlarsa, devreye küllî bir irade girer ve o çözer. Ben buna vertical çözüm diyorum. Tarihte misalleri çoktur.

Türkiye’deki lüks villaların fiyatları Amerika’dakilerin fiyatını aşmıştır. Türkiye’de, Almanya’dakinden daha fazla lüks Mercedes araba vardır. Zengin tabaka korkunç bir hırsla, azgın bir iştiha ile lüks meskenlere, lüks otomobillere, lüks hayata yönelmiştir. Zenginlerimiz bilmiyorlar mı ki, kendilerinin de mes’uliyet ve mükellefiyetleri vardır. Zenginlerin herkesten daha bilge, akıllı, vicdanlı, âdil, örnek olmaları gerekmez mi? Amerika’yı Amerika yapan püriten ahlâklı, zâhid Protestan zenginleri değil midir?

Zenginlik başka şeydir, türedilik, sonradan görmüşlük, ne oldum deliliği başka şeydir.

Haram parayla zengin olanlar aslında çok fakir ve sefil insanlardır ama bunun farkında değildirler.

Hiçbir zenginin gösterişe, bayağılığa, israfa yönelik harcama yapmaması gerekir. Zenginlerimiz hayır hasenat, kültür, kaliteli tüketim yapmaya mecburdur. Zenginlerimiz millete örnek olmaya mecburdur.

Ülkemizde onbinlerce büyük zengin var. Bunların kaçının evinde ciddî bir kütüphanesi vardır? Zenginlerimiz ayda kaç kitap almaktadır? Resim, hüsnühat, ebrû, ferman ve diğer duvara asılacak sanat eserlerine para veren kaç zenginimiz vardır? Adına müze, kütüphane, kültür merkezi yaptıran kaç zenginimiz çıkmıştır?

Benim bu sözlerim sadece ehl-i dünya, laik, çağdaş, hedonist zenginler için değildir. Müslüman kesimdeki zenginlere de şâmildir.

50’li yıllarda Eyüp’te Topbaşların mensucat fabrikasına gitmiştim. Öğle yemeğinde merhum Musa ve Muammer Topbaş beyler yemeği işçilerle birlikte yemişlerdi. Ben işçisine kurufasulya, pilav yediren, kendisi en nadide ve pahalı yemekleri yiyen adama patron demem. Bizim dinî ve millî törelerimizde gerçekten efendi olan zatın, kölelerine bile kendi yediğinden yedirmesi gerekir.

Haram mal ateştir, düştüğü yeri değil, servetin bütününü yakar. Hayalî ihracat yaparak, devletin ve belediyelerin bütçelerini hortumlayarak, banka soyarak, rant ve repo dalavereleriyle efsanevî servetler vurarak zengin olanlar ne oldum demesinler, ne olacağım desinler. Haram onları dünyada da âhirette de yakıp bitirecektir.

Zenginler ayda bir kere olsun halkın bindiği otobüslere, minibüslere, trenlere, vapurlara, tramvaylara binsinler. Halkın yemek yediği lokantalara gidip karınlarını doyursunlar. Çarşı pazara çıksınlar. Halktan kopmasınlar, halkın durumunu görsünler. Senede hiç olmazsa bir kere halkın gittiği hastahanelere gidip kıvranan inleyen zavallı fakirleri seyretsinler.

Zenginler kapandıkları fildişi kulelerden çıksınlar, hayatın acılarını, halkın çektiklerini bilsinler.

Hiçbir zenginin çocuğu doğu ve güneydoğuda, terör dehşetinin hüküm sürdüğü bölgelerde vatanî hizmet görmüyor? Niçin, neden, bu işin sırrı nedir?

Zenginler! Zenginliğinizi biliniz, üzerinizdeki sorumluluğun, mükellefiyetin şuuru içinde olunuz. Aksi takdirde gazab-ı ilahîye uğrarsınız.

Ölçüler

• Bana arkadaşlarını söyle, senin ne mal olduğunu söyleyeyim.

• Para ve maddî menfaat ile ilgili tutumunu göreyim, senin kaç paralık adam olduğunu bilirim.

• Evinin, salonunun dekorasyonunu göreyim, senin kim olduğunu söylerim.

• Nasıl araba kullandığını göreyim, senin ahlâk, karakter ve cibilliyetini hemen anlarım.

• Seninle bir yolculuk yaparsam, kim olduğunu bilirim.

• Sâkin zamanında pek anlaşılmaz ama öfkeliyken senin tıynetin meydana çıkar.

• Susan insanı anlamak zordur, konuş, kim olduğunu söyleyeyim.

• İnsanların yüzlerinde maskeler vardır. Sadece gözlere maske takılamaz. Gözlerine bakayım, senin mahiyetini anlarım. 08 Eylül 1999