Zilan katliamı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 25 Aralık 2018
Pazartesi
Ortalık toz duman içinde. Politikacılar zehir zemberek konuşuyor, gazeteciler zehir zemberek yazıyor. Türkiye yakın tarihini ve bugününü dehşetli sancılar içinde sorguluyor.
Geçenlerde Zihni Çakır “Allahsız Müslümanlar” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Allahsız Müslüman olur mu? Olmaz… Mecazî mânada kullanmış o tâbiri. Doğru yazmış, eğri yazmış demiyorum. Atom bombasına benzeyen o makaleyi okumanızı tavsiye ederim. (Zihni Çakır Allahsız Müslümanlar kelimeleriyle Google’den indirirsiniz.)
Emre Aköz Sabah’taki “Kemalizmin en saf hali: Onur Öymen” başlıklı zehir zemberek yazısında vermiş veriştirmiş. Okunacak bir yazı.
Yazının sonunda şu cümle geçiyor:
“Tabiî bir de Kemalizm’i, Atatürk’ü sevmek zanneden Etrak-i bi-idrak var ki, geçiniz.”
Yeni nesiller büyük çoğunluk itibarıyla yazılı ve edebî Türkçeyi bilmedikleri için Etrak-i bi-idrak’in ne mânaya geldiğini anlamazlar.
Etrak, Arapça Türk’ün çoğuludur, Türkler demektir.
Bi-idrak ise beyinsiz, saf, cahil anlamını taşır.
Beyaz’lar tarafından sersemletilmiş, beyinleri yıkanmış, tarih kültürü verilmemiş, kimlikleri erozyona uğratılmış; canlı cenaze, uyur gezer veya zombi haline getirilmiş birtakım vatandaşlar vardır ki, ben onlara “benzetilmişler” diyorum, Kemalizmi Mustafa Kemal Paşa’nın çıkarttığı bir ideoloji sanırlar.
Kemalizmin, Mustafa Kemal ile isminden başka bir alakası yoktur.
Bu ideolojinin temellerini Moiz Kohen adlı Yahudi, Tekin Alp takma adıyla yayınladığı kitap ve makaleler ile atmıştır. Sabataycılar ve Benzetilmişler de geliştirmiş, renkten renge sokmuş, bir tabu, bir heyûlâ haline getirmiştir.
Mustafa Kemal’in ölümünden sonra geçen 71 yıl içinde ortaya düzinelerce Kemalizm çıkmıştır.
Sabataycılar su katılmadık Kemalist olmuştur.
Komünistlerin bir kısmı Kemalizm postu altında ve maskesi ile çalışmıştır.
Masonlar koyu Kemalist görünmüştür. Atatürk’leri localarını kapattıracak ve onlar samimî Atatürkçü olacak. Mantığa uyar mı bu?
Sağcı Kemalist, Solcu Kemalist.
Şucu Kemalist, bucu Kemalist.
Birbirine zıt ve ters ne kadar şahıs ve zümre varsa hepsi koyu Kemalist.
Atatürk rejimini devirmek için çalışan Nazım Hikmet’i taparcasına sevenler Kemalist.
Tatlı su milliyetçileri ve Türkçüleri Kemalist.
Hatta birtakım İslâmcılar Kemalist.
Türkiye’de ne kadar boya, meşrep, siyasî hareket, zıtlaşan şahıs ve zümre varsa hepsi de Kemalist Gökkuşağı gibi bir şey.
İdrak sahibi Etrak tabiî ki, böyle bir Kemalizme inanmaz ve bağlanmaz.
Adnan Menderes iktidarının büyük hatâlarından biri “Koruma Kanunu’nu” çıkartmış olmasıdır. Bu kanun yüzünden yakın tarihimiz yazılamıyor, sorgulanamıyor.
Yürürlükte olan militarist ve vesayetçi Anayasaya göre herkes Kemalist olmak zorunda. Cumhuriyetin, hukukun, demokrasinin, millî kimlik ve kültürün; aklın, mantığın, vicdanın, sağduyunun üzerinde resmî ideoloji var.
Atatürkçülük maskesi altında bu ülkede küçük bir mutlu-putlu azınlık halkın, devletin, ülkenin 100 milyar dolarını her yıl zimmetine geçiriyor. Büyük soygun.
Emre Aköz’ün sert bir üslupla çattığı Onur Öymen, Dersim isyanı ile ilgili sözleri dolayısıyla büyük tepki çekti. Şu anda Tunceli’ye gidemez. Gitmeye kalkarsa perişan ederler.
1930’da Dersim’de neler olmuştu? O tarihte yaşanan faciaların bir şahidi şu anda 94 yaşında olan Kakil Erdem’in anlattıklarını bütün Türkiyeliler okumalıdır. kurd-tarihi.blogspot’tan nakl ediyorum. Buyrun, okuyun, düşünün, canınız isterse ağlayın, içinizden gelmiyorsa ağlamayın. Vicdanınıza kalmış bir şey.
Zilan katliam tanığı
Van’ın Erciş İlçesi sınırlarında yer alan Zilan Deresi’nde 1930 yılında yaşanan katliamın 94 yaşındaki tanığı Kakil Erdem, vahşetin gün yüzüne çıkmayan gerçeklerini DİHA’ya anlattı. Tarih sayfalarına büyük bir utanç olarak kazınan katliamda 35 yakınının öldürüldüğünü belirten Erdem, “Hamile kadınların karnını deşiyorlardı. Gözümün önünde 3 akrabamın kafa derisini yüzdüler. İki kardeşi ağaçlarla döverek öldürdüklerini gördüm. Katliamda ölenlerin çoğu Kurtuluş Savaşı’nda savaşmış insanlardı. Düşmana karşı birlikte savaştığımız insanlar daha sonra gelip bizi öldürdü” dedi.
Zilan Deresi’nde 1930 yılında meydana gelen ve tarihe ‘Zilan Katliamı’ olarak geçen olaylar sırasında 15 bin kişi yaşamını yitirdi. Katliamın yaşandığı dönemde Hasanabdal, Aks, Şahbazar, Doğancı, Tendurek, Çakırbey, Yılanlık, Harhus, Babazeng, Kömür, Şor, Şorik, Mürşit, Mescitli, Karakilis, Kündük, Zorava, Aryutin, Hallacköy, Koşköprü, Kuruçem, Mülk, Yekmal, Kilise, Gosk, A.Partaş, Y.Partaş, Binesi, Bunizi, Pelexlu, Keix, Sögütlü, Mığare, Kardoğan, Kelle, Hostekar, Süvarköy, Kızılkilise, Ziyaret, Hiraşen, Komik, Şeytanava, Birhan ve Yukarı Koçköprü Köyü ateşe verilerek yakıldı.
O dönem devletin yarı resmi gazetesi durumunda olan Cumhuriyet Gazetesi, 16 Temmuz 1930 tarihindeki sayısında Zilan Deresi’ndeki toplu katliamı şöyle veriyordu: “Karaköse, 14 (Özel muhabirimiz bildiriyor) – Ağrı eteklerinde eşkıyaya katılan köyler yakılarak, ahalisi Erciş’e sevk ve orda iskan olunmuştur. Zilan harekatında imha edilen eşkıya miktarı, 15 binden fazladır. Yalnız, bir müfreze önünde düşüp ölenler bin kişi olduğu tahmin ediliyor. Zilan Deresi’ne sıvışan 5 şaki teslim olmuştur. Buradaki harp, pek müthiş bir tarzda cereyan etmiştir. Zilan Deresi, lebalep cesetlerle dolmuştur.” Katliamın Tanığı Anlatıyor.
Katliamın başladığı sırada dağlara kaçtığını ve saklandığı yerden olup biteni izlediğini belirten Erdem, o gün gördüklerini şöyle anlattı: (…..) “Zilan’da bulunan 72 köyün etrafını sardılar. Bu köylerde bulunan çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç demeden herkesi öldürdüler. (…..) Onlar insanları öldürdüğünde biz kaçıp saklanmak zorunda kaldık. Bazıları da buğdayların ve eşyaların altında saklandılar. Daha sonra dağlara kaçtık. Günlerce dağlarda aç kaldık. Sonra köye geri döndük. 35 akrabamı öldürmüşlerdi. Birçok insanı gözümün önünde kestiler. Benim en büyük ağabeyim de sağ, o da bu olayları gördü.”
Erdem, olaylardan dönemin hükümetinin haberdar olduğunu da belirterek, “Bence emri İsmet İnönü verdi. (…..) Olayları düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. O katliamı hiç unutamadım. Esir alınanları da öldürdüler. Bu katliamda ölenlerin çoğu Kurtuluş Savaşı’nda savaşmış insanlardı. Bu ülke için de savaştılar. Ben de bu ülke için askerliğimi Sarıkamış’ta yaptım. Düşmana karşı birlikte savaştığımız insanlar daha sonra gelip bizi öldürdüler” dedi. 17 Kasım 2009