Zındıklara Cevap Verilmeli
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Pazartesi
50’li yıllarda Osman Nuri Çerman adında azılı bir reformcu vardı. Dinde Reform adıyla aylık bir dergi çıkartır, akla hayale sığmaz hezeyanlar üretirdi. Yaşı müsait olan okuyucularım bu adamı hatırlayacaklardır. Bugün zındıklık yapan bazı ilahiyat profesörlerinin ilham kaynağı işte bu zattır. Sabataycılıktan Yahudilik dinine geçen Ilgaz Zorlu bey Osman Nuri Çerman hakkında araştırma yapıyor. Bu reformcunun Sabataycı kökenli olması muhtemeldir.
Zındık reformcular bilhassa son mübarek Ramazan ayında zehirlerini kustular. Reformcular ikiye ayrılır. Bir kısmı akılsız, idraksiz, beyinsiz kimselerdir, fakat samimidirler. Kafalarına takmışlar, dinde reform diye sayıklayıp dururlar. Bir kısmı ise hin oğlu hin cin fikirli kişilerdir. Reformculuk perdesi ardında Amerikan doları ile mülti milyoner olmuşlardır. Paranın yanında hayli kâzip (yalancı) şöhret ve itibar da kazanmışlardır.
İslâm’ın hiçbir hükmünde reform yapılamaz. Bırakın farzlarda, vaciplerde, müekked sünnetlerde, menduplarda bile reform olmaz.
İnsanlık ilerlemiş, zaman değişmiş, öyleyse namaz günde iki veya üç vakitte kılınmalıymış… Böyle saçmalık olmaz. Namaz bundan bin dört yüz yıl önce nasıl kılınıyorsa Kıyamet kopuncaya kadar öyle kılınmaya devam edilecektir. Medeniyet ilerledi diye tesettür kalkamaz. Tesettür Kitab ile, Sünnet ile, on dört asırlık icmâ ile sâbit bir nastır. Mevrid-i nasta ictihad ve değişiklik olmaz.
Reformcular, hayli cahil ve kültürsüz vatandaşın kafasını karıştırmış, eski tâbirle tağşiş-i ezhan etmiştir. Ancak onların binası çok çürüktür. Bâtıl uzun müddet ayakta duramaz. Gün gelir iskambilden yapılmış şatolar gibi yıkılır reform doktrinleri.
Reformculuk konusunda bazı ehl-i sünnet hocalarının suskunluğuna teessüf etmemek mümkün değildir. Bugün susma zamanı değil, konuşma ve yazma zamanıdır. Reformcu zındıklara ilmî cevaplar vermek, onların bâtıl görüşlerini çürütmek kanunen yasak değildir. Peki ehl-i sünnet cemaatleri, ehl-i sünnet hocaları niçin korkuyor, niçin susuyor? Onların öncelikle Allah’tan korkmaları gerekir. Yarın Rûz-i Ceza’da Mahkeme-i Kübra’da kendilerine “Allah katında hak din olan İslâm’ı bozmak, Resulullah’ın sünnetini yıkmak için çalışan zındıklara karşı niçin savunma yapmadınız?” diye sorulduğunda ne cevap verecekler?
Geçmiş asırlarda yaşamış İslâm büyükleri zâlim idarecilere rağmen hakkı beyan etmekten, bâtılı reddetmekten geri kalmamışlardı. Fıkhın babası unvanını kazanmış İmam-ı Azam Ebû Hanife hazretlerinin hapse girdiği ve eziyet gördüğü kitaplarda yazılıdır. İmam Ahmed bin Hanbel hazretleri Kur’ân mahluktur demediği için hapse atılmış, kırbaçlanmış, yine de ehl-i sünnet yolundan dönmemiştir. Büyük fakih İmamı Serahsî hazretleri zalimler tarafından hapse atılmıştır. Müceddid-i elf-i sâni İmamı Rabbanî hazretleri de zalim Ekber (Ekfer) Şah’ı tenkit ettiği için hapse atılmıştı. Ekber Şah ölünce, yeni sultan onun zindandan çıkartılmasını emr etmiş, o ise İslâm Şeriatı üzerindeki tahditler kalkıncaya kadar hapisten çıkmayacağını beyan etmişti.
Zındık reformcular Kur’ân, Sünnet, ahkâm-ı şer’iyye hakkında saçma sapan beyanlarda bulunuyorlar ve ehl-i sünnet hocaları ve cemaatleri susuyor. Benim vicdanım bu sükûtu kabul etmiyor. Bunca tahribattan sonra artık harekete geçilmelidir. Ehl-i sünnet hocalarından müteşekkil bir heyet kurulmalı ve zındıklara, reformculara, Peygamber ve sünnet düşmanlarına, ehl-i bid’at ve dalâlete ilmî cevaplar verilmelidir. Bu cevaplar, Türkçesi çok güçlü redaktörler tarafından redakte edilmeli, tasarımı ve baskısı çok kaliteli, broşür, kitapçık ve kitaplarla milletimize sunulmalıdır. Tirajları da bir iki yıl içinde milyonlara baliğ olmalıdır.
Zındık reformculardan biri Boğaz tepelerinden birinde büyük bir arazide kendisine saray gibi bir köşk yaptırmıştır. Memur maaşıyla, kitap telifiyle yapılacak işler değildir bunlar. Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Din tahsili yapmış, ehl-i sünnet âlimi olmuş zatların üzerinde büyük vebal ve mes’uliyet bulunmaktadır. Onlar bana ne diyemezler. İslâm dinini savunmakla, gerçekleri halka beyan etmekle mükelleftirler.
Zındık reformcu ile kendini Müslüman mütefekkir olarak tanıtan biri Ramazan’da işbirliği yaptılar, ekranlarda birlikte arz-ı endam ettiler. Bazı âyetlerin ve hadîslerin hükmü bu devirde geçmezmiş, onların hükmü eski zamanlarda geçerliymiş… Bu gibi iddialar küfürdür. Nasih mensuh, tahsis gibi hususlar usul-i fıkıh kitaplarında anlatılmaktadır. Mesela gece namazı (teheccüd) Resulullah Efendimiz için farzdır, Müslümanlar için sünnettir. Farzlar, vacibler, sünnetler zamanla değişmez.
Zalim ve kâfir Hülagû ordusu son Abbasî halifesini bir çuvala koyup atlar altında çiğnetmiş, Bağdad’ı alınca bütün Müslümanları kılınçtan geçirmiş, kadın ve kızlara tecavüz etmiş, şehri yakmış, yıkmış, kütüphanelerdeki milyonlarca kitabı hamam külhanlarında yaktırmış, bir kısmını Dicle nehrine attırmış, bu kitapların mürekkepleri nehrin suyunun günlerce siyah akmasına sebep olmuştu. Şehirde kuyulara, lağımlara, mahzenlere saklanmış birkaç bin kişi sağ kalmıştı. Hülagû kanun çıkartmış, her Müslüman ailesine bir domuz verilmesini ve bu domuzun haftada bir o zaman lüks ve pahalı bir şey olan sabunla yıkanması şartını koymuştu. Müslümanlar bu felakete de dayanmışlar ve Hülagû’nun torunu Gazan Han Müslüman olmuş, Ahmed ismini almış ve İslâm güneşi tekrar parlamıştı. Gazan Han’ın Müslüman olmasında Monla-yı Rûm Mevlânâ Celalüddin Rumî hazretlerinin büyük tesiri ve hikmeti olmuştur.
İslâm yücedir. Ondan yüce bir din ve nizam yoktur. Dinimiz Allah’ın koruması altındadır. Âhir zamanda çok fitneler ve fesatlar olacaktır ama Kıyamet’e kadar İslâm dini baki kalacaktır. Müslümanlar dinleri için çalışmazlarsa günahkâr olacaklardır.
Zındıklar ve reformcular İslâm’ı doğrudan doğruya yıkamayacaklarını bildikleri için Resulullah Efendimize ve mübarek sünnetine saldırıyor. Hadîs kitaplarına dil uzatıyor.
Ehl-i Sünnet cadde-i kübrasını bırakıp da, İslâm dünyasının yüzde ikisini bile teşkil etmeyen bâtıl fırkaların peşinden gidenler yanlış yoldadır. Ey ehl-i sünnet âlimleri! Niçin susuyorsunuz? Savunmalarınızı, reddiyelerinizi âhirette mi yapacaksınız? 15 Ocak 2002