Zuhuru Beklenen Büyük Zat
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
Çok büyük bir zat zuhur edecektir. Bu zat Resûlullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) sülalesinden olacaktır. Bu zat Müslümanları birleştirecek, tefrikaya son verecek, mü’minleri tek bir Ümmet haline getirecektir.
Bu zat Şeriat hükümlerini tekrar yürürlüğe koyup hepsini birden uygulayacaktır. Bu zat Süfyanileri ve diğer dalalet taifelerini ve ordularını yenecektir.
Bu zat büyük Deccal ile savaşacak ve onu katl edecektir. Bu zat müceddidlerin sonuncusu olacaktır. İsa aleyhisselam bu zatın zamanında nüzul edecek ve İslâm Şeriati ile amel edecektir. Bu zatın emrinde milyonluk muzaffer ordular olacaktır.
Dehşetli savaşlardan sonra dünyada yedi veya kırk yıl sürecek bir barış ve güvenlik olacaktır. Dehşetli savaşlara katılanların yüzde 99’u geri dönmeyecektir.
Hz. İsa efendimiz nüzul edip Şeriat-ı İslâmiyye ile amel etmeye başlayınca Nasranîler Tevhide gelecek, Müslüman olacaktır.
Romada büyük savaşlar olacak, papalık son bulacaktır. Ateizmin, her türlü inkârın, ilhadın beli kırılacaktır. Kadınlar ve kızlar gerçek hürriyete, haysiyete kavuşacaktır.
Suçlar son derece azalacaktır. Hak düşmanları tenkil edilecektir. Adaletsizlikler, emperyalizmler, kolonyalizmler ortadan kalkacaktır.
Bu büyük zat büyük bir yeryüzü iktidarına sahip olacaktır. Efendimiz gibi mütevazı ve kanaatkâr yaşayacak, dünyayı ayaklarının altına alacaktır.
Onun zamanında, dehşetli savaşlardan, melhamelerden sonra pislikler temizlenecek insanlar mutlu, güvenli, haysiyetli, saadetli bir hayat sürecektir.
Mahlukatın şereflisi olan insanlar, Hâliq’in rızasına uygun bir nizamda yaşayacaktır. Bu büyük zat fıkıhta mutlak müctehid derecesinde bulunacaktır.
Halkın bir kısmı başlangıçta onun büyüklüğünü ve ilahî misyonunu anlamayacaktır.
Hz. İsa nüzul ettikten sonra halkın bir kısmı onu da tanıyamayacaktır.
Bu büyük zat dünya nimetlerine, zenginliklerine, debdebeye, şaşaaya, ihtişama iltifat etmeyecektir.
Selam olsun bu yüce zata… Zuhuruna muntazırız. Kendisine şimdiden peşinen biat ve itaat ediyoruz.
Ağaçsız, çiçeksiz, yeşilliksiz, parksız, sarmaşıksız bir İstanbul düşünemiyorum. Bir şehirde elbette binalar, evler, okullar, mabetler, yollar ve meydanlar olur ama
o şehir anormal, hasta, çirkin bir şehirdir. İstanbulun içindeki ve civarındaki ağaçları, yeşillikleri tahrip eden rantçılar zalimdir.
Yeşillik ve ağaç düşmanı şehirciler
onlar da zalimdir. Bir bina dikmek veya başka bir iş için bir ağaç kesilecekse, onun yerine mutlaka on ağaç dikilmelidir.
Her yeşillik rahmet, bereket, sağlık, güzellik kaynağıdır.
Ağaçlar, yeşillikler, çimenler, çiçekler gözleri dinlendirir… İnsanlara huzur verir… Onlara bakmak bile şifadır.
Kork, ağacı yeşilliği çiçeği sevmeyenden.
Ağaç olmazsa kuş olmaz, kuş olmazsa neş’e ve sürur olmaz.
Zaruret olmadıkça merhametsizce, sorumsuzca ağaç kesenin, çiçek yolanın başına uğursuzluk ve musibet gelir.
Zalim idare, üzerinde kuş yuvaları olan ağaçları kestirmiş, yuvalar yavrular tarumar olmuş. Elbette yuva yıkanın olur hanesi viran.
Sur içi tarihî İstanbul benim çocukluğumda bahçeli evlerle, tırmanan güller, yaseminler, mor salkımlar, hanımeli çiçekleriyle doluydu. Hepsini yoldular, tahrip ettiler. Acımasızlar Vandallar…
Cami binalarının taşları arasında biten aylandozların da canı vardır, onların Sahibi vardır.
Ağaçlar, bitkiler, çiçekler zikr eder.
Bir yaz akşamı… Yorgun ve üzgünsün… Kaygılar içindesin… Bahçeli evine gelirsin, mis kokulu bir kahve yaparsın veya yakut gibi bir çay demlersin… Dut ağacının altındaki hasır sandalyeye oturur bir güzel içersin… Gösterişsiz fakat harika rayihalı tırmanan bir İstanbul gülü… Üç kök şebboy akşam yaklaşırken füsunkâr kokular saçmaya başlar… Serçeler, kumrular… Gamın kederin azalır bu hava içinde… Birkaç ağaççık, birkaç çiçek, birkaç kuş sana saadet, huzur, sükun verir.
Yeşilliksiz şehir ruhları kemiren bir canavar haline geldi.
Bir mezarlıkların yeşilliklerine dokunamadılar.
Ağaçları kestiler, yeşillikleri tahrip ettiler, evlerine bürolarına yapma çiçekler, yapma bitkiler koydular.
Vapurla Kadıköyden İstanbula gelirken yeşilliksiz beton yığını mahallelere bakınız. Ne çirkin, ne ruhsuz, ne şahsiyetsiz binalar.
Ağacı, çiçeği, yeşili sevmeyenler insanları ve hayvanları da sevmez, tabiatı sevmez, denizleri, suları, gölleri sevmez.
Hiç olmazsa sur içi İstanbulunu; camiler, tarihî binalar ve birkaç sanat eseri dışında baştan başa yıkmak ve yeniden ağaçlı, çiçekli, tırmanan güllü, yaseminli, erguvanlı, boru çiçekli, hanımelili, pencere kenarlarında küpe çiçekli yemyeşil füsunlu bir İstanbul inşa etmek gerek.
Rantçılara, betonculara, şehri çölleştirenlere beddua ediyorum. İstanbulu bu hale getirenlere hakkımı helal etmiyorum. Ah İstanbul! Sen bu hallere mi düşecektin… 19.10.2013